Hasen Basrî ile İbrahim en-Nahaî: İnsan bir avı vurup da ondan bir ön ayak yahut arka ayak kopup ayrılırsa, o ayrılan parçayı yemez, geri kalanı yer, dediler. İbrâhîm yine: Eğer avın boynunu yahut ortasını vurursan onu ye! demiştir. el-A’meş de Zeyd ibn Vehb’den söyledi ki; o şöyle demiştir: Abdullah ibn Mes’ûd’un ailesinden bir adamın yabanî eşeği o adama karşı itaatsiz âsî oldu. Abdullah onlara bu eşeği kolay olacak yerinden vurmalarını emretti de: Ondan düşen parçayı terkedin, kalanını yiyin, dedi .
5536 Ebû Sa’lebe el-Huşenî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Ben:
— Yâ Nebiyye’llâh! Biz kitâb ehli bir kavmin diyarında (Şam’da) bulunuyoruz. Biz müslümânlar bunların kaplarını kullanıp içlerinde yemek yiyebilir miyiz? Yine ben bir av sahasında bulunuyorum, yayımla, okumla öğretilmemiş köpeğimle, öğretilmiş köpeğimle av yapabilir miyim? Benim için iyi ve doğru olan nedir? diye sordum.
Allah’ın Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle cevâb verdi:
— “Kitâb ehli kaplarına âid zikrettiğin sorunun cevâbı şöyledir: Eğer siz kitâb ehli kaplarından başka yemek kapları bulursanız, onların kaplarından yemeyiniz! Eğer onların kaplarından başka bulamazsanız, kitâb ehlinin kaplarını yıkayıp, onların içinde yiyiniz. (Av mes’elesine gelince:) Yayınla, okunla Allah adını anarak avlarsan, onu ye! Allah adını zikrederek öğretilmiş köpeğinle avladığın avın etini de ye! Öğretilmemiş köpeğinle avladığında avı (diri iken) yetişip boğazlarsan, onu da ye!” .