Sonuç olarak, 1) ara halkalar dediğimiz biçimlerin bulunmaması ve 2) aralarındaki farkların kesinlikle çok sayıda olması durumları ayrı tutulursa, çeşitler türlerden ayırt edilemez; çünkü iki biçim, birbirinden çok az farklı ise, yakın bağlantıları olamayacağına bakılmadan, genellikle çeşit sayılmaktadır; ama iki biçimi tür saymak için gerekli görülen farkların tutarı da belirlenemez. Bir ülkede türlerinin sayısı ortalamadan büyük olan cinslerde, türlerin çeşitlerinin sayısı da ortalamadan büyüktür. Büyük cinslerde, türler birbirleriyle yakın ama eşit olmayan ölçüde hısımdır ve öbür türlerin çevresinde küçük topluluklar oluşturur. Başka türlerle yakın hısımlığı bulunan türlerin sınırlı yayılma alanları olduğu görülmektedir. Bütün bu bakımlardan, büyük cinslerin türleriyle çeşitler arasında büyük bir benzerlik vardır. Türler bir zamanlar çeşit olarak varoldu ise ve böylece türedi ise, bu benzerlikleri apaçık anlayabiliriz; oysa, türler bağımsız yaratıklar ise, bu benzerlik hiç anlaşılmaz olur. Her sınıfta büyük cinslerin en çok gelişmiş ya da başat türlerinin, ortalama olarak, en çok değiştiğini ve çeşitler ürettiğini gördük; ve ilerde, çeşitlerin de yeni ve belirgin türler olmaya doğru değişme eğilimi bulunduğunu göreceğiz. Bundan dolayı, büyük cinsler daha da büyümeye, ve bugün bütün doğada başat olan biçimler değişiklik geçirmeye ve başat birçok döl bırakarak, hâlâ, daha da başat olmaya eğilimlidir. Ama ilerde gösterileceği gibi, büyük cinsler küçük cinslere bölünmeye de eğilimlidir. Ve böylece, yeryüzündeki bütün canlı biçimler alt-gruplara ayrılan gruplara bölünmektedir.