“Kadınlarınız içinden artık âdetten kesilmiş olanlarla henüz âdetini görmemiş bulunanların iddetlerinde eğer şübhe ederseniz, onların iddetleri üç aydır. Yüklü kadınların iddetleri ise yüklerini koymaları (ile biter).. ” (Âyet: 4); buradaki “Eğer şübhe ederseniz”, “Eğer hayız oluyor mu, yahut olmuyor mu, bilmezseniz” demektir. Hayızdan oturmuş olan kadınlarla henüz hayız olmamış kadınlara gelince, bunların iddetleri üç aydır
“Rabb’inin ve O’nun rasûllerinin emrinden uzaklaşıp azmış olan nice memleket vardır ki, biz onları en çetin bir hesaba çekmiş, onları akıllara şaşkınlık verecek bir azaba uğratmışızdır. İşte o memleket (halkı) yaptığının ağırlığını tatmış, işinin sonu bir hüsran olmuştur” (Âyet: 8-9);
Mucâhid: Bu âyetteki “Vebale emrihâ”, “Cezâe emrihâ” (yani “İşinin cezasını”) ma’nâsınadır, demiştir.
4957 İbnu Şihâb şöyle demiştir: Bana Salim, haber verdi ki, ona da babası Abdullah ibn Omer (radıyallahü anh) şöyle haber vermiştir: Kendi karısını hayız hâlinde iken boşamıştı. Akabinde Omer ibnu’l-Hattâb, Abdullah’ın bu işini Rasûlüllah’a zikretti. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu işte öfkelendi. Sonra: “Oğlun o kadına geri dönsün, sonra kadın temizlenip tekrar âdetini görünceye, sonra tekrar temizleninceye kadar onu yanında tutsun. İkinci âdetinden temizlendikten sonra kendisine kadını boşamak fikri zahir olursa, o kadınla cinsî münâsebet yapmadan, temiz hâlinde iken kadını boşasın. İşte bu, Allah’ın emrettiği gibi olan iddettir” buyurdu