"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Biçimlerden Kopma Üzerine TA-SIN

Bu, arılığını tanıklama dairesidir; yine bu, onu gösteren çizimdir:
Bu bütün, bize tümceler ve yargılar verir; yeteneklerine mezhepler, tarikatlar, doktrinler ve yöntemler verir.
Ilk daire, söz anlamlıdır (dış anlam); ikinci daire, iç anlamdır; üçüncüsü ise, dolaylı anlamdır (işareti).
Yaratılmış ve düzenlenmiş, yanıtlanmış, üzerinden geçilmiş, kavranmış, karşı çıkılmış, yanıltıcı, duyarsız şeylerin bütünlüğüdür bu.
O, kişi öznelerin «biz» adılında çevrinir. Bir ok gibi, onların içinden geçer, onları donatır, onlara ansızın gelir, onları alt üst eder. Onları şaşkınlığa düşürür, andınlatır; içlerinden geçerek şaşırtır onları.
Yaratılmış özlerin ve niteliklerin bütünlüğü, böyledir. Tanrının, bu uydurmalarla bir ilgisi yoktur.
Eğer «O, Odur» desem, bu anlatım, Tevhid değildir.
Eğer, Tanrının Tevhidinin geçerli olduğunu söylersem bana: «Elbette!» diyeceklerdir.
Eğer «Zamana bağlı değildir» dersem, onlar «Öyleyse Tevhidin anlamı, bir benzetme midir?» diyeceklerdir. Ama Tanrıyı betimlerken, kıyaslama yapılamaz. Sizin Tevhidinizin Tanrıyla ya da yaratıklarla ilgisi yoktur; çünkü, zaman birimleriyle konuşmak, sınırlandırma getirmek demektir. Böyle yapmakla, Tevhide, bir anlam yüklediniz, rastlantı sonucuymuş gibi. Ama rastlantısal olmak, Tanrının bir sıfatı değildir. Onun Özü, benzersizdir. Hem doğru, hem gerçek olmayan; bunların ikisi de, Özün Özünden doğamaz.
Eğer «Tevhid, sözcüğün kendisidir» dersem; sözcük, Özün bir sıfatıdır, Özün kendisi değildir.
Eğer «Tevhid, Tanrının tek olmak isteğini gösterir» dersem; Tanrısal irade, Özün bir sıfatıdır; ama iradeler, yaratılmış şeylerdir.
Eğer «Tanrı, Özün, kendi kendine açıkladığı Tevhididir» dersem, o zaman Özü, Tevhid durumuna getiririm.
Eğer «Hayır O, Öz değildir» dersem, o zaman Tevhidin yaratılmış olduğunu mu söylerim?
Eğer «Ad ve adlandırılan amaç, Tektir» dersem, o zaman Tevhid ne anlama gelir?
Eğer «Tanrı, Tanrıdır» dersem, o zaman «Tanrı, Özün özüdür» ve «O, Odur» demiş olur muyum?
İkincil durumların yadsınması ile ilgili Ta-Sin böyledir; ve içlerinde «hayır» yazılı bu daireler, onun gösterimidir.
Birinci daire, öncesizlik-Sonrasızlık öncesidir. İkinci daire, kavranabilenleri içerir. Üçüncüsü, nicelikler dairesidir. Dördüncüsü ise sezgi dairesidir.
Öz, sıfatsız değildir.
Birinci arayıcı, Bilgi Kapısını açar ve görmez. İkincisi, Arınmışlık kapısını açar ve görmez.üçüncüsü, Algılanma kapısını açar ve görmez. Dördüncüsü, Anlam kapısını açar ve görmez. Hiç kimse, Tanrıyı, Özüyle, Iradesiyle görmedi, tanımadı; hiç kimse Onu, konuşmasıyla, kendindeliğiyle tanımadı.
Yücelik Tanrınındır; Onun kutsal varlığına hiçbir bilgenin yöntemi, hiçbir esin sahibinin sezgisi ulaşamaz.
Olumsuzlamanın ve Olumlamanın Ta-Sini böyledir ve Gösterimi şudur:
Birinci tanımlama, sıradan insanların düşüncesini belirtmekte; ikincisi, seçkinlerin düşüncesini belirtmektedir; bu ikisinin arasında, Tanrı bilgisini simgeleyen daireye yer alır. Dairenin içindeki «hayır»lar, tüm niceliklerin olumsuzlanmasıdır. İki tane «ha», Tevhidin iki yanına, destek sütunları gibi dikilmiştir. Onların ötesinde, ikincil özellikler yer almaktadır.
Sıradan halkın düşüncesi, kuşkular denizine batar; seçkinlerin düşüncesi, kavrayışlar denizine. Ama bu iki deniz kurur ve gösterdikleri yollar silinir; bu iki düşünce yiter ve iki sütun devrilir; yokluk, kanıt ve bilginin iki dünyası kaybolur.
Katıksız Tanrılık tarafında, O kalır, tüm bağımlı şeylerin üzerinde; yüce Tanrıdır O, ikincil özeliklere bağımlı değildir. Onun varlığı üstündür, gücü görkemlidir. O, Nurun, Görkemin ve Yüceliğin Sahibi. Sayılamaz Bir, Sayısal Teklik. Ne betimleme, ne sayma, ne de başlama, etkilemez Onu. Onun varlığı bir mucizedir; çünkü O, varlıktan uzaktır. Kendisini yanlız o Tanır; Görkemin ve eliaçıklığın sahibi. Ruhların ve bedenlerin yaratıcısı.