Bektaşi-Alevilik ile “gnostik-manici” inanış arasında, otuz yıl boyunca şöyle ya da böyle değinip geçtiğim üçüncü benzer nokta sonunda, topluluk üyelerinin birbirlerine sesleniş biçimi olan erenler sözcüğüyle belirginleşti.
Erenler, kardeş ve bacı olabilmededir. Çünkü Bektaşi-Alevilerde kadının önde gelen bir yeri vardır; kadın, erkekten aşağı değildir, törenlere katılır ve erkeklerle yan yana oturur. Dede-Baba (topluluğun başkanı), üyeleri “erenler” diye çağırır. Alevi-Bektaşilerin törenleri Ayin-i Ceme, Erenler Cemi, “Seçkinler toplantısı” adı verilir.
Bütün “gnostik” eğilimlerde olduğu gibi, Bektaşi ve Alevi topluluklarına katılmak için, “süluk” sınamalarında geçmek gereken ve ancak böylece “salik” olunabilir. Manicilikte Başlayanlarla (ya da “Kulak-veren”lerle), Seçkinler ve Yetkinler ayrılmaktadır. Ayn-i Ceme katılabilmek için de, bir salik ya da yetkin, başka bir deyişle irfan gizlerine ermiş bir eren olmak gerekir.
Seçkinler veya yetkinler cemine, “Kırklar Cemi”de denir. Burada söz konusu, Müslüman tasavvuf geleneğin Dünyayı elinde tutan kırk koruyucu ruhudur. Kırkların, Ayn-i Cemde öncelikle bir yeri vardır. Törenin bir yerinde Peygamberin gece yolculuğu canlandırılır. Ayn-i Cem, öte dünyadaki Kırklar Ceminin bir tekrarıdır. (Bak.: I. Mélikoff, Hadji Bektach, s. 17-19; aynı yazar, “Le probléme bektaşi-alevi: quelques derniéres considérations”, Turcica, XXXI, 1999, s. 26-29.)
Hatainin bu cemle ilgili bir manzumesini buraya almak isteriz. Bu manzume, Sadeddin Nüzhrt Ergun (S.N. Ergun, Bektaşi şairleri ve Nefesleri, I (ikinci baskı) Istanbul 1955, s.1, 49-51; Hatayi; Divan-ı Şah Ismail Safavi, Hayatı ve Nefesleri, Istanbul 1956 (ikinci baskı), s. 112-113.) ve Ibrahim Arslanoğlu (Ibrahim Arslanoğlu, Şah Ismail, Hayatı ve Anadolu Hatayileri, Istanbul 1992, s. 520-521. I. Arslanoğlunun yayını Türkiyedeki yayınların en iyisidir; şiirlerin eleştirici bir çözümlemesine çalışılmıştır.) tarafından ayrı ayrı yayımlandı. Şiirin Mélikoffun Fransızca çevirisiyle birlikte veriyoruz. (Lttérature populaire: en suivants les achiks, ANKA 1996, no. 27/28, s. 58-61. Ancak, Hatayi Divanı adlı eserinde S.N. Ergun tarafından verilmiş olan metnin aktarıldığı bu yayında, “Şeyh Hatayi” mahlası “Şah Hatayi” olarak düzeltilmiş bulunuyor.)
Kırklar meydanına vardım
“Gel berü eylen” dediler
Izzet ile selam verdim
“Gel işte meydan” dediler.
Kırklar bir yerde durdular
“Otur” deyü yer verdiler
Önüme sofra yazdılar
“El lokmaya sun” dediler.
Kırkların kalbi durudur
Gelenin kalbi arıdır
“Gelişin kandan beridir
Söyle sen kimsin” dediler.
“Gir Semaa bile oyna
Silinsün açılsun ayna
Kırk yıl kazanda dur kayna
Dahı çiğ bu ten” dediler.
“Gördüğünü gözün ile
Söyleme sen sözün ile
Andan sonra bizim ile
Olasın mihman” dediler.
“Düşme dünya mihnetine
Talib ol Hak hazretine
Ab-ı zemzem şerbetine
Parmağını ban” dediler.
“Şah Hatayim nedir halin
Hakka şükr et kaldır elin
Gıybetten kese gör dilin
Her kula yeksan” dediler.
Ve Fransızca çevirisi:
Devant les Quarante je suis
“Avance-toi, frére”, ont-ils dit.
Salut, respect je leur rendis
“Entre a lassemblée” ont-ils dit.
Des quarante siége lassemblée
“Viens, prends place” ont-ils dit.
Un repas devant moi dressé
“Sers-toi de ce plat” ont-ild dit.
Des quarante le caeur et clair
Du novice le caeur est pur
“Quest-ce qui ta conduit jusquici?”
Dis-le nous, fére” ont-ils dit.
Ce que tu as vu de tes yeux
Ne le dis oas avec les mots
Doréavant aupré des notres
Tu seras hote” ont-ils dit.
Hatayi suis, quel est ton voeu?
Léves les mains, rends gloire a Dieu
De linvisible, plus un mot
Nous sommes tous égaux” ont-ils dit.