"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

“Durmaz Yezid, oklar bizi!”

Pir Sultan Abdalın gezisi dört ay sürdü. Gece gündüz demeden dolaşıp halkla muhabbet etti. Ülkenin içinde bulunduğu durumu anlattı. Nefes ve duvazlarıyla, onlara moral verdi, güç verdi. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” diyerek, Hacı Bektaşça öğütlerde bulundu.
Osmanlı ise; vali, kadılar, müftüler ve asesleri aracılığıyla halk üstünde estirdiği terörü, her gün biraz daha yoğunlaştı.
Sivasta durum, diğer yerlere göre, daha farklıydı. Bir Türkmen oğlu olan Hızır Paşanın, renk değiştirip, başlarına vali olarak gelmesini bir türlü kabullenemiyorlardı. Hızır, baltasını nereye vursa, bir taş ile karşılaşıyordu. Pir Sultan Abdal, ortalıkta görünmüyordu ama, kendisini müthiş bir şekilde hissettiriyordu. Halk, daha bir örgütlü, daha bir kararlıydı. Gerçi çeşitli nedenlerle yakalanıp, Sivasa götürülen insanlar günlerce aç bırakılıyor; işkenceye tabi tutuluyordu ama yine de doğru bildikleri yoldan dönmüyorlardı.
Köylünün en büyük sorunu, muhbirlerdi. Muhbirler, Osmanlının buyruğu doğrultusunda, Türkmen köylerindeki en küçük bir kıpırdanışı Sivasa iletiyorlardı.
Sivas sancağındaki bu karışıklık sürerken, Pir Sultan Abdal, bir gün ansızın Banaza geldi. köylü, her zaman olduğu gibi, yine onu büyük bir çoşku ile bağrına bastı. İki gün kaldıktan sonra, gece yarısı yanlızca dergahtakilere haber vererek köyden ayrıldı. Tebdil kıyafet yaparak, her gün bir başka köyde kalıp görevini sürdürdü. Banaz Dergahına ba Pir Sultanın musahip kardeşi Ali Baba yönetiyordu. En büyük yardımcısı da halkın “Ana” dediği Ballıhandı. Cemleri de, arada bir Yıldızelinden bir-iki günlüğüne gelen Murtaza Dede yürütüyordu.
Pir Sultan Abdal, bir gece İslim köyünde cem yönetiyordu. Zakirliği de kendisi yaptığı için halk, Hak bir Hak olmuş, kolu kopsa acı duymayacak haldeydi. Pir Sultanı huşu içinde dinliyorlardı. Cemevinin dışına iki tane gözcü dikmişlerdi.
Gözcüler, olası bir tehlikeye karşı, çevreyi dikkatlice gözlüyorlardı…..
Pir Sultan Abdal, görgü cemi tamamlandıktan sonra şu nefesi söylüyordu ki, ansızın bir gürültü koptu. Atların nal sesleri ile, it sesleri birbirine karıştı:
Geldik darına duşlandık
İrehbere bağışlandık
Bir aşıyla aşılandık
Durmaz Yezid, oklar bizi…
Gönül ulu bir şehirdir
Rızasız lokma zehirdir
Talip yiyemez küfürdür
Hak iyesi haklar bizi…
Meydana meydana güzarım
Hak olan yere nazarım
Gaibde sırda gezerim
Görememiş çoklar bizi…
Pir Sultan talip devirir
Mervanın külün savurur
Yedi kat baru çevirir
Ali anda saklar bizi…
Bir ihbarı değenlendiren asesler, Pir Sultanı köyde gizli olarak cem ayini yaptırıyor, diye baskın düzenlemişlerdi. Daha önce, Osmanlının hoşuna gitmese de, aşikar yapılan cemler, Hızır Paşanın buyruğuyla yasaklanmıştı. Kim ki, bu yasağa uymazsa, cezalandırılıyordu.