"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Sürgünlük Pir Sultana yakışır mı?

Gecenin karanlığında, Banaza ulaştılar. Çocuklar ve üç-beş yaşlı hariç herkes ayaktaydı. Komşu köylerden, Pir Sultan Abdalın durumunu merak edip gelen talipler de vardı. Pir Sultanın geldiği öğrenilince, dergahta toplanıp, olup bitenler hakkında ön bilgi aldılar. Herkes çok üzgündü. Özelikle ilk ağızda, Hızır için söylenenler kahhrediciydi. Esas görüşmeler devrisi güne bırakıldı. Pir Sultan ve diğer canlar yorulmuşlardı, dinlenmeleri gerekiyordu. Köylü izin isteyip, evlerine dağıldı. Kimi konuklar evlere götürülürken, kimisi de dergahın konuk odasında yattı. Sıkıntıdan doğru dürüst kimse uyuyamadı.
Sabahleyin, gündelik işler yapıldıktan sonra, tekrar dergahta toplanıldı. Acele karar verilmesi gerekiyordu. Pir Sultan, ya üç gün içinde buraları terk edecek, ya da gitmeyip mücadeleyi kaldığı yerden sürdürecekti.
Pir Sultan, geçip Dede postuna oturdu. Halk, edep-erkan dize gelmiş, Dedenin söze başlamasını bekliyordu. Pir Sultan, şöyle seslendi:
* Erenler, canlar! Akşam da eyittiğim gibi Hızır talibimiz iyice yoldan çıkmış, tam bir padişah kulu olmuştur. Tekrar doğru yola gelmesine de imkan yoktur. Sivasta bir gün bir gece cebelleştik. Adam istiyor ki, biz de şeriat hırkasını giyip, kula kulluk yapalım. Hasılı, kadı fetvasına bir de kendi fermanını ekleyerek, bizi Sivasın hudutları dışına, bir daha geri dönmemek kaydıyla, sürmeye karar vermiştir. Geçen sefer, Hızırdan önceki valinin döneminde, gittim ama zaten önceden verilmiş kararımız vardı. Sizler de onaylamıştınız. Fakat şimdi öyle değil. Sizler rızalık göstermeden, şuradan şuraya adım atmayacağımı bilirsiniz. İmdi (şimdi) söz sırası sizdedir. Konuşun, tartışın, kararınızı bildirin.
İlk sözü, Zeynelin oğlu Veli aldı. şöyle dedi:
* Pirim!… Ben derim ki, sürgün gitmek ve bir daha geri dönmemek sana da, bize de yakışmaz. Bana kalırsa, gitmemelisin. Seni korumak da, boynumuza borçtur. Akşamleyin durumu Ali Rızadan bir güzel öğrendik. Beş on arkadaş oturup durum değerlendirmesi yaptık. Seni her gün bir köyde saklar, devlet görevlilerini şaşırtırız. İstersen tebdil kıyafet yaparsın, yakalayamazlar. Gurbette, başına ne geleceği nereden belli olacak? Aseslerin, tebdil kıyafet edip, seni bir yerde hançerlemeyeceklerini nereden bilebiliriz? Benim kanaatim o dur ki, gitmemelisin. Ayrıca, sen gidersen yetim kalmış yavrular gibi dağılırız.
Söz sırası İmam Alinin karısı Gülsümdeydi. Gülsüm şöyle konuştu:
* Destur Pirim! Erenler, canlar; eğer Pirimizi koruyamayacaksak, yuh olsun bize. Veli kardeşin düşüncesine katılıyorum. Pir Sultan Abdala sürgünlük yakışmaz! Söyleyeceklerim bundan ibaret. Pir Sultan, terki diyar etmemeli.
Dede, Ali Babanın gözlerine baktı:
* Sen ne diyorsun, musahip kardeşim?
Ali Babanın kafası karmakarışıktı. Aslında konu, kafasında netleşmemişti. Pir Sultan sorunca, zorunlu olarak yanıt verdi:
* Pirim, elbette benim gönlüm de gitmenden yana değil. Fakat Osmanlının ne yapacağı belli olur mu? Bilirsin her köyde bir molla, bir-iki de gizli muhbir var. Onlar, Sivasa gammazlarsa, durum kötü olur. Bu kovalamaca ne kadar sürecek? Bir gün değil, beş gün değil! Taliplerin durumuna gelince, ne hikmetse, bir türlü arzuladığımız birliği oluşturmadılar. Tam birlik oldular diyoruz, Osmanlının adamlarıağızlarına birer parmak bal atıyor, çözülüyorlar. Bu nedenlerle zihnim bulanık.
Konuşmalar bu şekilde sürüp gitti.
Sonunda, oybirliği ile Pir Sultanın kalmasına karar verildi.