"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

“Sabır ağacı artık acı meyve vermeye başlamıştır!”

Hızır, son derece hırslı ve inatçıydı. Uzun bir süre olmasına karşın, ilk günün heyecanıyla çalışıyor. Böylece her gün Allaha biraz daha yaklaştığına inanıyordu. Yoruldukça huzur buluyordu.
Bir gün, dergaha ait bir arazide, yine çift sürerken, dinlenmek için öküzleri saldı, ağacın gölgesinde uzanıp şekerleme yapmak istedi. Fakat uyuyamadı. Az ileriye bir sürü sığırcık kuşu kondu. Kalkıp onları izledi. Kuşlar, bir an bile durmuyor, sürekli kalkıp konuyor, sürülen yerden kendilerine yiyecek topluyorlardı. Birbirlerine o değin saygılılardı ki, kimse kimsenin ağzındaki lokmayı kapmıyordu.
Öküzler de öyle, birbirine zarar vermeden yayılıyor, biri diğerinin ağzındaki otu kapmak için çaba göstermiyordu. Herkes hakkına razıydı. “Peki insanlar niye böyle? İnsanlar niye acımasız? Kavga olmasa, ne iyi olur. kardeş kardeş üleşip yeseler daha iyi olmaz mı? Biz niye Ramazan orucu tutanlara, şekilci namaz kıldıkları için kimseye hor bakmıyoruz da; onlar 30 gün orucu ve şekilci namaz kılmadığımız için bizi suçluyorlar. Önemli olan inanmak değil mi? önemli olan doğruyu yanlışı, güzeli çirkizi, haklıyı haksızı, zararlıyı zararsızı ayrıtetmek değil mi” diye düşündü. Doyurucu bir yanıt bulamadı. İnsanların tutumuna anlam veremedi.
Kafasındaki çelişkiler yumağıyla kalktı. Öküzleri koştu. Kuşluk vaktine kadar çift sürdü. Tarlanın her tarafı sürüldüğü için, toparlanıp köyün yolunu tuttu.
Bir sırada, Pir Sultan ve canlar dergahın önünde oturmuş, söyleşiyorlardı.
Ali Baba sordu:
* Bu işin sonu nereye varacak Pirim? Şeyhülislam, gün geçmiyor ki, Kızılbaşlar aleyhine bir fetva vermesin. Adamlar bizim, Hak için ayin-i cem yaptığımıza dahi karışıyorlar. Sunni şeriat kurallarına uygun şekilde, namaz kılıp, oruç tutmadığımıza kızıyorlar. Oysa biz şeklen değil, özümüzle ibadetimizi yapıyoruz. Onların nazarında, kendileri gibi yaşamayan herkes dinsizdir, gavurdur. Hiç öyle şey olur mu? Aşar bahnesiyle köylerimiz yağma ediliyor. Asıl amaçları sömürmek. Biz ise bir şey yapmıyoruz. Ha bugün ha yarın derken her gün biraz daha eziliyoruz.
Canlardan biri:
* Sabır dileyelim erenler. Pirimiz elbet bir şey düşünür.
Pir Sultan:
* Ali karındaşım doğru söyler canlar! Çok sabrettim, fakat artık sabır ağacı acı meyve vermeye başlamıştır.
Hızır, köye yaklaştı. Komşu köyün Mollası ile karşılaştı. Yanında tanımadığı başka birisi de vardı. Selamlaştılar. Molla, yanındakine Hızırı katsederek:
* İşte bu sefil var ya, ahmağın biridir. Yıllardır Pir Sultan denilen Kızılbaş dedesinin hizmetkarlığını yapar. Böylece, Allaha ulaşacağını sanıyor hırbo! dedi.
Gülüştüler.
Hızır konuşulanları eksiksiz duydu. Ağırına gitti. Her fırsatta ikilikten yana olmadığını ifade eden Molladan böyle bir şey beklemiyordu çünkü.
Şu yanıtı verdi:
* O ne biçim söz, Molla efendi? Bizim hizmetimiz Hak içindir. Başka bir amacımız da yoktur. Pir Sultan Dedenin değil, ben halkımızın hizmetçisiyim.
Molla ve yanındaki, kıkır kıkır gülüp oradan uzaklaştılar. Hızır ise arkalarından baka kaldı.