Pir Sultan, yoksul köylünün umudu olmuş; sazıyla-sözüyle ve lider kişiliğiyle, onlara yaşama gücü veriyordu. Başeğmemesini öğretmişti.
Osmanlı da artık iyice biliyordu ki, Türkmenin bu denli değişmesinin nedeni, Pir Sultandı. Halk eskiye oranla, epeyi gelişme kaydetmişti ama, zaman zaman yılgınlığa düştüğü de görülmüyor değildi. Hatta, onunla aynı yastığa baş koyan, Seyit Ali Sultan Dedenin kızı Ballıhan bile, Pir Sultana fazlasıyla güvendiği halde, korkuyordu. Çünkü valisiyle, kadısıyla, asesleriyle, tahsildarıyla, müftüsüyle Sivas sancağını elinde tutanlar, gün geçtikçe daha da acımasızlaşıyorlardı.
Pir Sultan, birçok kez Sivasa gidip yetkililerle görüşmüş, ancak sonuç alamamıştı.
Evde, başbaşa otururlarken, Ballıhanın için için ağladığını gören Pir Sultan, onun yanına yaklaştı ve;
* Niye ağlıyorsun Sultanım? derdin nedir? niye kederlendin? diye sordu.
Ballıhan göz yaşlarını sildi. Aslında, güçsüz görünmek istemiyordu. Çünkü, Pir Sultanın kadınına ağlamak yaraşmazdı. Fakat olaylar, herkes gibi ballıhanı da etkiliyordu. Bir diğer nokta da, Türkmenler bir türlü, istenen düzeyde birleşemiyorlardı. Oysa tam anlamıyla kenetlenebilseler; Osmanlının karşısında çaydırıcı bir rol oynayabilirlerdi.
Ballıhan:
* Osmanlı gemi azıya almış Haydar! Ne yaptığını bilmiyordu. İşi gücü zulmetmek. Sana ve çocuklarımıza bir kötülük yapmalarından korkarım. Sivasta hep senden sözediliyormuş. Uykularım kaçıyor.
Pir Sultan, ballıhanın başını gögsüne yasladı. Yanaklarını okşıyarak şöyle dedi:
* Ağlamak hiç sana yakışmıyor Bal Sultan. Eğer ben, gerçekten öleceksem, varsın öldürsünler. Ama beni öldüremezler. Ölür ise ten ölür, canlar ötesi değil. Gerçek insan ölür mü?
Ballıhan, başını Pir Sultanın gögsünden kaldırdı, gözlerinin içine bakarak şöyle konuştu:
* Ben sana derim ki, bir süre başka bir diyara git.
Ballıhan daha sözünü tamamlamamıştı ki, Pir Sultan yumruğunu hızlı bir şekilde yere vurdu. Ne denli kararlı olduğunu şu sözlerle dile getirdi:
Koyun beni Hak aşkına döneyim
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Yolumdan dönüp mahrum mu kalayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Kadılar, müftüler fetva yazarsa
İşte kemend, işte boynum asarsa
İşte hançer, işte kafam keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan….
Sonra da eliyle, duvarda asılı bağlamayı gösterdi, şöyle seslendi:
* Yolumdan dönersem, şu bağlamanın hakkını nasıl öderim sonra. Utanmadan elime nasıl alırım, can yoldaşım? İnsanım, diyen kişi Hak bildiği yoldan döner mi?
O günden sonra, Ballıhan bu konuda ağzını açıp bir tek tümce söylemedi…..