Seyit Ali Sultan Dede, Pirlik makamındaydı. Rehber, geleneğe uyarak Pir Sultan, Ali Baba ve eşlerinin önüne düşüp, Pir divanına getirdi. Rehber önde, dört can onun arkasında.
* Hu, deyip dara durdu. Pir Sultanın eşi Ali Babanın, Ali babanın eşi Pir Sultanın yanındaydı.
Seyit Ali Sultan Dede:
* Niye geldiniz? diye sordu.
Aslında niye geldikleri biliniyordu ama, sorması gerekiyordu. Çünkü yol geleneği gerektiriyordu.
Rehber:
* Bugün Mansur gibi darı, Nesimi gibi bıçağı, Fazlı gibi hançeri ihtiyar edip, tarikatı evliyaya ikrar verip, can verip canan almaya geldik.
Seyit Ali Sultan Dede:
* Ey talip, bu bir uzak yoldur gidebilir misin? Ateşten gömlektir, giyebilir misin? Bu ikrardan dönmemesine yanınızdaki daşlar, hıfız melekleri güvah olsun mu?
Ali baba, Pir Sultan ve eşleri:
* Olsun.
Seyit Ali Sultan Dede, ayağa kalktı ve dördünün ayak başparmaklarını mühürletip, el tutuşturdu. Sonra da yerine geçip oturdu. Ancak tövbe telkini vermeye gerek görmedi. Çünkü Pir Sultan zaten Pirlik “mertebesi” ne yükselmişti. Ali Baba da dergahın kendini kanıtlamış iyi canlarındandı. Bir gülbeng okudu. Dergahtaki bütün canlar, her tümcenin sonunda “Allah Allah” diye ünlendiler. Seyit Ali Sultan Dede şöyle devam etti:
* Bismişah, Allah Allah…
İkrarı kadim ola, muradları hasıl ola.
Verdiği ikrardan dönmeyeler.
Birbirlerinden usanmayalar.
Ruz-u mahşerde orda yanmayalar.
Dünyada melamet, ahirette delalet görmeyeler.
Şeytanın izine , münafığın sözüne uymayalar.
Gönlünüzü gümandan, başınızı dumandan halas eyleye.
Oniki imam katarından ayırmaya.
Allah Muhammed Ali, Hünkar hacı Bektaş Veli!..
Gerçeğe Hu!…
Bütün canlar bir ağızdan:
* Hu! Çektiler.
Bunu üzerine, dört can şehit düşercesine yere kapandı. Seyit Ali Sultan Dede, yanı başında duran temsili Zülfikarı oniki kez incitmeyecek şekilde, dört canın sırtına vurup, onların ayağa kalkmasını istedi. Dikildiler ve Rehber, dördüne ak bir gömlek giydirdi. Başları aynı yakadan çıktı. Bu, ölmeden önce ölmekti. Dört canın bir beden olmasıydı. Çözülüp, Dedeye niyaz oldular. Kurbanlar kesildi, lokmalar yendi, gülbengler okundu. Görgü cemi, on iki hizmetiyle bir güzel tamamlandı.
Artık iki taraf musahipti. Can verip canan almışlardı. “Yarin yanağından gayrı herşeyleri ortaktı.”
Üç gün sonra, Banaza gittiler. Pir Sultan, dergaha Pir oldu. Bu arada, Pir Sultanın ünü ve şiirleri kısa zamanda çevreye yayıldı.
Artık herkesin dilinde Onun nefesleri dolaşıyordu.
Ey benim divane gönlüm
Dağlara düştüm yalınız
Bu benim ahım yüzünden
Bir mihak gördüm yalınız
Dağlar var dağlardan yüce
Can mı dayanır bu güce
Derdimi üç gün üç gece
Söylesem bitmez yalınız
Şahın ayağına varsam
Hayırlı gülbengin olsam
Kızılırmaklara dalsam
Çağlasam aksam yalınız
Şahımın ırmağı aktır
Lezzeti şekerden çoktur
Bir Allahtan büyük yoktur
Hak dedim durdum yalınız
Pir Sultanım der görenler
Pirlere niyaz verenler
Üçler Yediler Erenler
Mürvete geldim yalınız.