"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

“Bu yol, Musahipsiz, zor yürünüyor!”

Dergahın piri Seyit Ali Sultan Dedeydi ama, işlerin tümünden Pir Sultan Abdal sorumluydu. Fakat Dedeye danışmadan şuradan şuraya adım atmıyordu. Her alanda Pir Sultanın akıl hocası Seyit Ali Sultan Dedeydi.
Dede; dergahın yakınındaki iri ağaca sırtını vermiş, gölgede “İmam Cafer-i Sadık Buyruğu”nu okuyordu. Oysa, yürümekte olduğu süreğin içtüzüğü, programı, ilm-i hali, daha doğrusu anayasası durumundaki, bu el yazması kitabı; defalarca okumuştu, ama yine de okuyordu; çünkü bundan büyük haz alıyordu.
“Tanrı, inanan sofu kullarına yedi yüzle gözükür. Birincisi; kendi görümünde gözükür. Bu Tanrı sevgisi içindir. Ve tüm sevgilerin başıdır. İkincisi; üstad görünümünde gözükür. Bu bilim ve sanat sevgisi içindir. Bilim ve sanat sevgisi kişiyi olgunlaştırır, kişinin kendisini aşmasını sağlar. Üçüncüsü; Pir görünümünde gözükür. Pire sevgi, insana ve Tanrının doğru yoluna olan sevgidir. Dördüncüsü; tanrı, kişiye sevgilisi görümünde gözükür. Bu mutlu ve huzurlu yaşama olan sevgidir. Beşincisi; ondört yaşındaki çocuk görünümünde gözükür. Bu doğa sevgisi içindir. Doğa, Tanrının eseridir. Doğayı sevmek de Tanrıyı sevmek demektir. Yedincisi; otuz üç yaşındaki cennetli görünümünde gözükür. Bu tüm iyi insanları sevmek içindir. Ama sevginin gerçek sahibi Tanrıdır. Tanrı sevgisinden üstün sevgi, onun sevgisinden sevgi çalmaktır…
Bir gün Muhammedin içinden geldi. İmam Hasanı ağzından, imam Hüseyni boğazından öptü. Bunun üzerine Tanrı Cebrail ile dört şal gönderdi. Birinci şal karaydı. Tanrı bu şalı Muhammede yas tutacağı için gönderdi. İkinci şal yeşildi. Tanrı bu şalı, imam Hasana gelecekte ağu ile ağzından zehirleneceği için gönderdi. Üçüncü şal kızıldı. Tanrı bu şalı, imam Hüseyine Kerbela çölünde, boğazı kesilerek şehit edileceği için gönderdi. Dördüncü şal beyazdı. Tanrı bu ak şalı onlarınüçüne iki cihanda yüzleri ak olsun diye gönderdi. “Bu üç sevgilimin yüzü suyu için bütün insanları bağışladım” dedi…
Böylece her şey sevgiden oluştu. Sevgi ulu Tanrının gizemli gücü olarak doğanın her yanına yansıdı. Her güzel işte, o sevgi yankılandı; çağlarca o sevginin gücü uygarlıkları beşiğinde salladı. Baharda açılan tomurcuklarda yaşamı buldu. Tomurcuklara tutunan çiğ tanelerinde gizlendi. Yeni doğmuş yavru gibi insanlığa el uzattı. Kuşaktan kuşağa, yüreklerden geçti kendini özveride buldu…”
Seyit Ali Sultan Dede, soluklanmak için durdu ve gözlerini Yıldız Dağıa doğru çevirdi. Bir süre öylece kaldı.
Az sonra, Pir Sultan ile köylüsü ve en yakın arkadaşı Ali Baba yanına geldi. ali Baba da Yıldızeli Dergahına, Pir Sultanla beraber aynı günlerde girmiş ve epeyi pişmişti. Öyle ki, yoloğlu değil de, beloğlu olsaydı; o da gönül rahatlığıyla Pir postuna oturtulabilirdi… evliydi ve bir de yavrusu vardı… Saygıda kusur etmeyerek seslendi:
* Günün aydınlık olsun Pirim!
Dede, gülümsedi:
* Sağolsun, sizin de gününüz aydınlık olsun. Gelin bakalım canlar, dedi. Şöyle buyurun, oturun. Ben de Buyruku okumaktaydım.
* Hak razı olsun Pirim!
İkisi de, ayrı ayrı Dedeye niyaz olup, yanına oturdu.
Ali Baba:
* Pirim, sırası mı, değil mi, pek bilmiyoruz ama, bağışlanmamız dileğiyle bir şey söylemek istiyoruz… Himmet buyurursanız kavl-i kararımız vardır. Haydarla yol kardeşi olmak dleriz. Musahip olmadan, bu yol zor yürünüyor. Bu da imam Cafer Hazretlerinin buyruğudur. Himmetin olursa, Pir Sultanla musahip olacağız. Can yoldaşlarımız da, aynı kavl-i karar üstündeler. Uzun zamandan beri, birbirimizi sınadık. Yola birlikte gitmeye hazırız.
Seyit Ali Sultan Dede, sevinçle:
* Hay hay Alcan, dedi, pek münasiptir. Benim de gönlümde bu vardı; Pek güzel bir karar vermişsiniz. Hayırlı olsun! Berhüdar olsun!