"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kutsal Geyik

Anadolu Alevi toplumu arasındaki en kutsal hayvan, kuşkusuz ki geyiktir. Geyik avlamak; Alevilerde yasaktır. Geyik vuranın onmayacağını kabul edilmiştir: çünkü; Geyik don dağiştirenin en somut yaşandığı bir canlı olarak kabul edilir.
On binlerce yıl eskiye giden Türk kaya resimleri incelendiğinde; geyiğin kutsallaştırıldığı ve onun boynuzlarının hayat ağacı ile sembolize edildiği görülür. (Bkz: Taştaki Türkler, geyik piktogramları). Ulu kişilerin (Kutsalların/din önderlerinin) sık sık geyik donuna (görüntüsüne) girdikleri düşüncesi Aleviler arasında ortak bir inanç halindedir. Bu olgu birçok menakıbnamede ve pek çok şiirde karşımıza çıkar. Masallarda da don değiştirme sık sık görülür.
Geyiğin don değiştirme ve kutsallık ilişkisini en açık biçimde büyük Alevi ozanı Kaygusuz Abdalın hayatının anlatıldığı Abdal Musa Vilayetnamesinde görürüz. Abdal Musa Sultan; Torosların tepesinde geyik donuna girmiş ve Alanya Beyinin oğlu Gaybinin karşısına çıkmıştır. Gaybi, geyiği oklamış; kan izlerini sürerek onu bir dergaha kadar takip etmiş ve içerdeki dervişlerden vurduğu geyiği istemiştir. Dervişler; onu Abdal Musanın huzuruna çıkarmışlar; Gaybi isteğinde direnince Sultan sormuş:
-Okunu göstersek tanırmısın?
Gaybi, “Tanırım!” deyince; Abdal Musa Sultan (Sultan veya Hünkar, Alevilikte mana aleminin padişahı anlamında kullanılır) sağ kolunu kaldırarak koltukaltına saplanmış olan oku göstermiştir. Bundan sonra Gaybi, Abdal Musanın dergahına kapılanmış ve orada pişirilmiştir. (Çiğ iken olgun insan haline getirilmiştir.) Bu söylencenin tarihi bağlantısını; son kitabımız olan Yabancı Kaynaklara Göre Türk Kimliğinde ortaya koyduk. İşin ucu en yakın olarak Abdal Musadan 800 öncesindeki Hun Türklerine (Batı Hunları/Gunlar/Kunlar) kadar getirmektedir.
Geyik ile Türkler arasındaki bağ çok sıkı. Geyik; “kurt”tan çok önceki ana totemlerden birisidir. Geyik; yazılı kaynaklardan ilkin Kuzey Karadeniz bölgesini ele geçiren Hunlara yol gösteren kutsal bir varlık olarak ortaya çıkar. Hun suvarileri Azak bölgesini ele geçirmek için geldiklerinde denizle karşılaşırlar. Bu arada ansızın bir geyik ortaya çıkar ve denize dalıp yürüyerek karşıdaki karaya ulaşır. Hun atlıları denizin derin olmadığını görünce geyiğin peşinden karşıya geçerler ve bölgeyi ele geçirirler. Atlılar geçtikten sonra geyik uk gözden kaybolur.
Uçan geyik inancı Asya Türkleri arasında da bengütaşlara (ölümsüzlük taşı) işlenmiştir. Taştaki Türkler adlı eserde; bengütaşlarda, tepede güneşi temsil eden daireye doğru uçar gibi yönelmiş geyik figürleri bunu gösteriyor.
Uçan geyiğin klavuzluk yaptığı kuzey Karadenizdeki ana Hun boyunun adı Ağaçeri diye biliniyor. Hunların 369dan başlayarak Kafkasya üzerinden Doğu Anadoluya, oradan da Irak ve Süriyeye kadar uzandıklarını eski tarihler ortaya koyuyor. Bu süreçte ve sonrasında Hun boyları daha çok Bizans Devleti ile işbirliği yaparak pers Imparatorluğuna karşı savaşıyorlar.
Bu itifak nedeniyle Hun boyu Ağaçeriler, Doğu Anadoluya ve Güney Anadolunun dağlık kesimlerine yerleşiyorlar. Bugün, Tuncelide dahil olmak üzere; Toroslardan Çanakkaleye kadar uzanan dağlarda yaşayıp Tahtacı denilen Türklere, Selçuklu döneminde Ağaçeri denildiği biliniyor. Yani günümüzün Tahtacıları; Hun Türklerinin çocukları olarak, Oğuzlardan en az 600 sene önce Anadoluya yerleşmiştiler. İşte; Doğu Asyadan, Sibirya hattından Ukraynaya uzanan ve ortadan da Toroslara gelen kutsal geyik efsanesi Türk kültürüne özgü bir olgudur.
Geyiğin kutsallığı üzerine Anadoluda Türküler yakılmıştır. Aşık Keremden Neşet Ertaşın havalandırdığı “Yad avcı geldi” ayaklı türkü bunlardan birisidir.