Anadolu Aleviliğini oluşturan temel inanç biçimlerinden birisi de ruhun yeniden bedenlenmesi anlamına gelen ve don değiştirme olarak adlandırılan inanış biçimidir. Bu inanışta, ruh ölmez; bedenden bedene girerek varlığını sürdürür. Alevi şiirinde bu inanış çok sık tekrarlanmaktadır. 19. yüzyılın büyük ozanlarından Mehmet Ali Hilmi Dedebabanın “Aynayı tuttum yüzüme
Ali göründü gözüme” diyen şathiyyesi ile Şah Hatainin aslında kendisinin Alinin don değiştirmiş biçimi olarak anlattığı
“Be erenler be gaziler
Gelen Murtaza Alidir” diye başlayan devriyyesi bu don değiştirmeyi anlatır.
Aynı olayı Hünkar Bektaş-i Velinin hakka yürüdüğü durumun anlatıldığı öyküde de açıkça görmekteyiz. Menakıbnamedeki bu söylencede; Hünkar Bektaş-i Veli ölmemiştir; çünkü tabutunun konulduğu deveyi çekip götüren tabuttaki Hünkar Bektaş-i Velidir… Türk kültüründe bu don değiştirme; ruhgöçüne inançtan kaynaklanır. Kökeni Şemanist ve Budist inanışın iç içe geçmesine dayanır. Bu inanca göre, insanoğlu öldükten sonra ruhu hayvanlara geçer ve belli bir dönüşten sonra yinden insanda bedenleşir. Bu durum; Islam dinine de tasavvuf kanalından girmiştir. Ruh; insana gelmeden önce cemadat (madenler), nebadet (bitkiler), hayvanat (hayvanlar) içinde yaşar ve insana ulaşır. Buna kavs-i nüzul da denilir. Ölümden sonra bu aşamalar kavs-i uruç olarak yeniden yaşanır. 16. yüzyılda Osmalı alimlerinin Aleviler arasında bu beden değiştirme inancını alaya alan fıkralar uydurdukları da letaifnamelerden anlaşılmaktadır.
İnsan ruhunun canlı cansız varlıklarda devrettiği inancı, Türkler Anadoluda da yaşatmışlardır. Örneğin; insan sesini turnaya vermiştir. Yine değişik hayvanların donuna girerek sonsuz varlığını devam ettirir. Hacı Bektaş-ı Veli ve erenler, turnalar haline gelerek uçmaktadırlar. Zulmü temsil eden Hacı Toğrul bir toğrul (Kartal cinsi avcı kuş/toğrul-tuğrul-tuğruldan tuğra türetilmiştir. Çünkü Türklerde hakanlık simgesidir.) donuna girerek güvercin donunda bir kayanın üstünde bekleyen Hacı Bektaş-ı Veliye saldırır… bunun gibi pekçok söylence Alevi (kızılbaş) menakıpnamelerinde karşımıza çıkmaktadır.
Bu inanç, Alevi kitlenin hayvanlara karşı daha sevgiyle yaklaşmalarına yol açmıştır. Kurtlar ve kuşlar ile birlikte olan Alevi; onlarla birlikte Tabrıya seslenmeyi bir ulu tapınma biçimi saymıştır.