"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Aleviliğin Direği: Bağlama

Türk toplulukları, Aleviliği geç kabul etmelerine karşın, onu özüne ve uygun biçimde yaşamışlardır. Bu yaşatma, olduğu gibi sürdürme değildir. Türkler, Aleviliği son derece geliştirmişler, zenginleştirmişler ve boyutlandırmışlardır. İbadette geleneksel Bağlamalarını (Saz) kullanarak ulusal kültürü eskilerden bugünlere taşımışlardır.
Aleviliğin, Anadoluda bir yaşama biçimine dönüştürülmesinde en büyük etkenlerden birisi, Sünniliğin getirdiği yasaklamaları redetmesinde yatar. Sünnilikte, saz, şeytan işi sayılmıştır. Şiir ve şairler lanetlenmiştir. Bu nedenle Osmanlı ynetimi de saz ve müziği yasaklayan bir tavır içine girmiştir. 16. yüzyılda Şeyhülislam Ebussuud Efendinin bu konuda verdiği vetfa, Sünniliğin olaya bakış açısını yansıtması bakımında öğreticidir. Bugünkü dille özetleyerek aktarıyoruz:
Soru: Bir kişi calgıcı olsa ve Müslüman olmayana çalgı çalsa, ona ne yapmak gerekir?
Cevap: Şiddetle azarlanıp hapsedilmeidir.
Suru: Çalgı çalan birisinin çalgısını, bir başkası vurup parçalasa… çalgıyı kırana ne yapmak gerekir?
Cevap: Çalgıyı kıran büyük sevap kazanmış olur. Çalgının ağaç olarak bedelini vermesi bile gerekmez.
Soru: Bie Şeyh, ‘Çalgılı düğüne giden kafir, karısı da boş olur dese şeyhe ne yapmak gerekir?
Cevap: Şeyh, bunu çalgıyla ilgili olarak söylediği içinona hiçbir şey yapılmaz.
Anadolu Aleviliğinin olmazsa olmazı, cemin baş tacı olan bu bağlama; eldeki verilere göre; bundan bin beş yüz sene önce; Çinde Sibiriyaya kadar uzanan geniş bozkırda Türk çadırlarında çalınıyordu. Çinli ozan Türkün evi olan mavi çadırı anlatırken diyor ki: “Ozanın sazı bir köşede çıranklar/Neşeyle hoplar zıplar çocuklar” (Bu konudaki ilginç bilgiler için bak: Yabancı kaynaklara göre Tütk kimliği, s. 233 vd..) Günümüzde Türkmenistandaki ozan sazı ile Hacı Bektaş Veli Dergahında müzede saklanan saz birbirinin tıpatıp aynıdır. Bağlama; dinsel törenlerde Şamanların çaldığı ve aşkınlığı sağlamada araç kullandığı bir alettir. Bu sazıntarihinin binlerce yıl eskilere uzandığını Asyada kayalara çizilmiş resimler açıkça gösteriyor.
Bu önemli ayrıntı, Servet Somuncuoğlunun yeni çikan eseri Taştaki Türklerde bulunan fotograflarda açıkça görülüyor. Daha yeni yeni bilim dünyasına sunulan kaya resimleri, Moğolistandan Sıbiryaya ; Sıbiryadan Anadoluya kadaraynı üslubu yaşatıyor. Dağ keçileri, geyikler, ölümsüzlük ağacı, at, kurt, avlanan insanlar (ok-Yay-mızrak), güneş, alp, dolu tutan alp yüz binlerce defa kayalara işlenmiş bulunuyor. Tamgaların giderek Türk alfebesine dönüşmesi de bu binlerce yıllık süreçte rahatça izleniyor. Böylece; insanlığın en eski yazılı kaynaklarından birisini Türklerin Avrasya bozkırlarına bıraktıkları anlaşılıyor. İşte o kaya resimlerinde saz çalan ozanlar da görülüyor.
Türklere özgü olan bu saz, kutsaldır. Örneğin bir Şaman metninde anlatılır ki: “Kopuzu (bağlamayı) atlarla yarıştırmak istediler. Bir ağaca bağlanan bağlamayı onu çalan Barlıbay Baskı (Bahşı. Budist Türklerdeki din adamı/dede) ırlarıyla (kutsal şiir/dua, nefes) çağırınca; ağacı kökünden söken kopuz, yarıştığı atlardan önce Baksının yanına vardı.”
Dede Korkut hikayelerinde özelikle Bamsı Beyrek hikayesinde ozan ve kopuz çok canlı biçimde, bu geleneğe uygun olarak anlatılmıştır. Buradaki adı da Dedem Korkut Kopuzudur.
Kopuzun bağlama adı altında kutsallığı Anadoluda aynen devam etmiş; bağlamaya Telli Kuran adı verilmiştir. Böylece bağlamanın cem törenlerinde eğlence için değil, kutsal fikirleri ve duyguları aktarmak için kullandığı belirtilmiş olur. Bağlama; tıpkı Kuran gibi kılıfına konulup duvara asılır ve çalınacağı zaman da ancak üç kez niyaz edildikten (öpüldükten) sonra kullanılabilir. Şaman davulunun yerini alan kopuz, Anadoluda hala kutsallığını sürdürmektedir.
Bu kutsallık; bağlamanın Türk dilini ve müziğini yaşatmasından gelmektedir. Kopuz ve ardılı olan bağlama, Türk kültürünü aktaran en önemli alettir. Cem törenlerinde bağlamayı çalana ozan (oyun, baskı, kam, aman) artık Hak aşıkı olarak kabul edilmektedir. Bunlar, geçmişte, bir ustanın yanında yıllarca onun sazını taşıyarak ve hizmet ederek yetişiyorlardı. Aşıklar, gezginlik olduğundan, kültürleri bir yerden öbür yere taşıma işini de bunlar yapıyorlardı. Alevilerde aşık, Hakkı (Allahı, Tanrıyı, ) ve adeleti temsil eder. Zakir (Hakkı zikreden/söyleyen) de denilen aşıkın dilinden ve bağlamanın telinden yükselen sesler kutsaldır. Anadolu Alevi inanışına göre Kuranın ebedi ve küresel mesajları ancak ses/söz/bağlama üçlemesiyle açığa çıkar. Alevi kimliğini, felsefesini anlatan ulu ozanlar (Aşıklar) bu yüzden her şiirlerinde, mutlaka Allah Muhammed Ali kavramına gönderme yaparlar.
Son yıllarda bağlama toplumumuz içinde hızla yaygınlaşarak sadece Alevilerin değil bütün Türk halkının sivi sazı haline gelmiştir.
Cemde bağlama çalacak zakirler, önce bağlamalarını sağ koltuk altlarına alıp dedenin önünde dara dururlar. Dede, ilgili duayı (gülbangı) okuduktan sonra aşıklar zakirlik işine (çalıp söyleme işi) başlıya bilirler.
Anadoluya geldiği dönemlerde ve 15. yüzyıl dolaylarında, bağlamanın ozan kopuzu ve Rum kopuzu diye ikiye ayrıldığı anlaşılıyor. Ozan kopuzu eski geleneği sürdüren üç telli bir sazken, Rum yani Anadolu kopuzu biraz daha büyük olup beş telli imiş.
Kopuza benzeyen sazların eski Anadolu uygarlıklarında kullanıldığına ilişkin bulgular da var. Fakat, 1500 ile 2000 yıllık süre içinde ve Hıristiyan uygarlığının etkisiyle be sazlar ve kültür, Anadoludan yok olup gitmişti. Bu nedenle, kopuzun kaynağını eski Anadolu veya Mezopotamya uygarlığına bağlamaya kalkışmak zorlama bir yorumdan başka şey değildir.
Bağlamanın, bozuk, cura, divan (meydan), saz (çöğür) gibi türleri vardır. Alevi müziğine tam bir uyum gösteren sazdır. Alevi dinsel müziğinin kuruluşu bu saza dayanır. Meydan sazı, tören sazıdır. Cemde çalınan saz anlamına gelmek üzere meydan sazı adı verilmiştir. Divan sazı adı verilmesi de, Hak divaında çalınıyor olmasına inanılmasından kaynaklanmıştır. Bu sazlarda, çokseslilik izini de bulma olanağı vardır.
Bağlama, tezeneyle çalındığı gibi şerpe denilen parmakları vurarak çalma biçimi de vardır. Amatör cem zakirleri, genelikle şerpe çalarlar. Şamanizmin bir öğesi olan ve bu inanç biçimini günümüze aktaran bağlama, artık bütün Türkiyenin sazı haline gelmiştir.