"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Mecusilik

Bu din, kurucusu olan Zerdüştten dolayı Zerdüştlük olarak da bilinir. Zerdüştün aslı Zaratuştradır. Bu sözcüğün Yunancası Zoraaster olduğundan Zerdüştlüğe Zoraastrianizm de denilir. Bu dinde Tanrıya Ahura-Mazda denildiğinden Zerdüştlüğe bir adı da Mazdaizmdir. Dinin doğduğu bölgeden dolayı Parsizm adı da kullanılmıştır. Müslümanlıkta ise Kuranda geçen mecus isminden dolayı bunlara Mecusi denilmiştir. Tapınaklarda ateş yakmalarından dolayı bunlara Müslümanlar bunlara ateşperest de demişlerdir.
İran kaynaklı olan Mecusiliği oluşturan Zerdüştün MÖ. 630 olaylarında Horasan bölgesinde doğduğu, 535 yılına kadar yaşadığı söylenirse de onun yaşamını MÖ. 2 bin yılına kadar gerilere çekenler vardır.
Bu dinin temeli hayır ve şer güçlerinin mücadelesine dayanır. Zerdüşt kurban kesmeyi kaldırmış, bunun yerine ateş yakmak adetini getirmiştir. Ateş, kutsal güneşin bir sembolü ve bir parçası olarak algılanmıştır. Tapınaklarında ateş yakıldığı için bunlara ateşgede denilmiştir.
Bunların kutsal kitapları Avestadır. Avestanın yorumlarından oluşan Zend ile bu kitap birleştirilmiş ve böylece ana kitap Zend-Avesta adını almıştır.
Bu dindeki Tanrının adı “Her şeyi bilen Tanrı” anlamına gelen Ahura-Mazdadır. Ahura-Mazdadan Zerdüşte vahyi getiren melek de Müslümanlıktaki Cebrailin karşılığı olarak Vohu-Manah adı ile anılır.
Madaizmde cennet ve cehenem kavramı vardır. İyi ruhlar gökteki cennete (Islamda yedi kat göğün üstündeki Cennet tasarısımı bu tasarıma yakındır.) giderler. Kötü ruhlar ise Sinvant Köprüsü altındaki Cehenneme düşerler. (Islamdaki Sırat köprüsü ve altındaki cehennem kavramı da bu bilgilerle benzerlik göstermektedir.) Iyi-kötü yapılanmasına bağlı olarak kötü Tanrıların başı da Angra Mainyu, diğer adıyla Ehrimandır. Mazda inancına göredünyanın sonuna doğru Mehdi (Şaoşyant) gelecek ve Tanrısal egemenliği kuracaktır.
Günümüzde bunlara Iranda Gabriler, Hindistanda Parsiler deniliyor. Toplam sayılarının 300 bin olduğu sanılıyor.
İrandan doğuya doğru yayılan bu dinin Göktürkler arasında taraftarlarının oldğu anlaşılıyor. Büyük Türk Hakanlığının (Gök Türkler) batı kolunda bu etkinin daha açık izlendiğini Bizans elçisi Zemarkhosun anıları ortaya koyuyor. Türk tarihi uzmanı Rus tarihçi A. L. Gumilev, Eski Türkler adlı araştırmasında; ateşe tapınmanın Türkler arasında temel olmadığını; ateşin daha çok büyüsel gücünden etkilenme sağlandığını öne sürüyor. Ateşüstünden (alavdan/alazdan) atlayarak günahtan arınma hareketleri bunun göstergesi sayılıyor.
Buna karşın; kuzey steplerinin insanı olan Türkler; ısınmak için ateşe çok şiddetle ihtiyaç duyduklarından onu kutsamayı doğal gördüler. Ateşin yandığı ocak o yüzden kutsal sayıldı. Ocağın sönmesi uğursuzluk görüldü. Hatta; kargış için kullanılan “ocağın sönsün!” sözü hälä geçerliliğini sürdürüyor. Özellikle Aleviler arasında ocağa/ateşe su dökmemek geleneği yaşıyor.
Ocak; dinsel, sosyal, askeri boyutuyla Türk kültüründe Çok önemli bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır.
İslam orduları Asyaya girince Buhara, Semerkand gibi Türk kentlerinde Mecusi tapınaklarının olduğu görülmüştü. Maveraünnehir bölgesine de egemen olan Mecusilik, Türk Gök Tanrı kültü ile benzeştiği için kabul gören bir din olmuştur.