Türk toplumunun Asyada saptanan ilk dini Şamanizm olmuştur. Şamanizm, aslında Batılı araştırmacıların bir terimi olup Türklerin din adamları olan “oyun” vaya “kam” denilen din adamlarına (büyücülere) verilen Şaman adından türetilmiştir.
Şamanim adı verilen inanç biçimi bir karmaşalar topluluğudur. Bu inanç biçimi yanlızca Türklerde değil Sibiryadan Güney Amerkaya kadar çok geniş bir çoğprafyada görülmektedir.
En genel anlamda Şemanizm bir doğa dinidir, doğanın kutsallığı üzerine kuruludur. Şamanizmde doğanın kutsal ruhlarla içiçe olduğu kabul edilir. Ağaç, su, dağ, kutsal sayılır.
Asyadaki Türklere göre birçok kutlu dağ bulunmaktadir. Tanrı Dağları gibi. Anadoluda da kutsal tepeler vardir. Dağların özel bi ruhu olduğuna inanırlar.
Su, yine kutsal sayilan bir nesnedir. Suyun ruhu olduğukabul edili. Sivasli Aşık Veyselin Kızılırmak için yazdığı taşlamada, onun bir insan gibi alatması bundandır. Sudaki kötülü ruhlarının kovulmasi için yapılmış bir Şaman duası ile Aşık Veyselin şiiri hemen hemen aynıdır.
Türkler, en eskiden beri ağacı çok kutsamışlardır. Hatta kimi Türk boyları yaratılış efsanesini ağaca bağlamışlardır. Atalarının ağaçtan doğduğuna inanmak, Türk destanlarına girmistir. Bugün bile”Ağaç kovuğundan çıkmak” biçimindeki deyim, bu eski inanışın yaşayan hali olarak sürüp gitmektedir.
Ağacınkutsal ruhla dolu olduğuna inanan Türkler, onu memnun etmek için kurban bile kesmişlerdir. Bu arada ağaçtaki ruhtan dilekte bulunmuşlar, onu memnun etmek için de dallarına bezler bağlamışlardır. Bu bez bağlama geleneği bugün bile Anadolu ve Balkan Alevieri arasında bütün gücüyle sürüp gitmektedir. Anadoluda sakızlık denilen bir ağaç türü en fazla bez bağlanan ağaç olarak kutsal bir özellik kazanmıştır.
Şamanizmde yerin, dağların, suların ruhları olduğuna inanıldığından bunlara özetle yir-sub adı verilir. Yer-sular, doğa ruhçuluğunun göstergesi sayılırlar.
Din adamı: Bu inanç biçiminde iyi ruhlar gibi kötü ruhlar da bulunur. Kam veya oyun (Şaman) bu dönemde dinsel lider gibidir. O toplumun din ihtiyaçlarını krşılar. Sihirli sözler (dualar) eder, bu duayı kabul ettirmek için dans eder, transa geçer. Bu işler, sıradan değildir ve en az 3 vea beş sene sürecek bir egitimle (usta Şaman çıraklığı ile) öğrenilir.
İslamiyetten sonra şamanların bir bölümü baba ve sonraları da dedeye dönüşürken bir bölümü de ozan (sonra da kutsal kişinin iareti ile aşık/halk aşığı) haline gelmişlerdir.
Oyun, kam, baskı gibi adlar taşıyan Şamanlar, eski dönemlerde sadece dinsel ihtiyaçları değil toplumun hekimliğini de karşılayan görevlilerdi. Onlar tabib, çalgıcı, ozan, koruyucu ruh, iyileştirici ruh konumundaki bir güçler toplamı gibi idiler. Toplumlr geliştikçe, bilim ilerledikçe şamanın bu görevlerini başkaları paylaşmaya başlayacaktır. İşte Türklerde halk ozanlarının ortaya çıkması da bu sürçle mümkün olmuştur.
Şamanların okuduğu dualar Türkçe idi. Bu dualar Islami işaretler de taşıyan doğa kutsamaları biçimindeydiler. Aynı durumu Alevi Bektaşilerin Anadoludaki dualarında da (gülbenklerde) görüyoruz.
Ata geleneği içinde yer alan Şamanlar, Islam dünyasına girildikten sonra “baba” baba konumuna gelirler: Baba olgusu 16. yüzyıla kadar sürdü. Daha sonra bunlara dede denildi.
Doğayı kutsayan Türk inancı, aynı zamanda kuvvetli biçimde Gök Tanrı inancına da sahipti. Gök Tanrıya Türk boyları değişik adlar vermişlerdi ki en ünlüsü Ülgendir. Bay Ülgen denilen bu büyük Tanrının göğün en üst katında karısı Umay (Ana) ile birlikte oturduğu tasarlanmıştır.
Değişik Türk boylarının Kuday, Tamara, Tura gibi adlar verdiği Ülgenin oğulları, kızları ve yardımcıları olduğu da inanışın bir parçası olmuştur.
Gök Tanrıya kesilen kurbanlar, gizlilik içinde sunulurdu. Bu törenlerin gizlenmesi ile Alevi cemlerinin gizlenmesi arasında kuvvetli bir bağ vardır.
Karanlığın ve yeraltının Tanrısı ise Kara Kan (Kara Han) sayılırdı. Kara Kan oğlu Tanrı Erlik ise ölüler düyasının egemeni idi.
Bu durum Türklerin dünyayı, yeryüzü ve yer altı diye ikiye ayırdığını, bunları yöneten iki ayrı Tanrı ailesi olduğuna inandıklarını göstermektedir.
Bu inanç sisteminde temel gücün yeryüzü ve aydınlık (Güneş) olduğu anlaşılmaktadır. Böyle olunca ateş ateş de Türklerdekutsal olan (kutsal ruh) bir madde oldugunu göstermektedir.
Amanizim denilen eski nanç sisteminde atalara saygı e oların ruhlarını kutsamak da cok önemli idi. yaşayanlarla göçenler (ölenler) arasında şamanlar aracı idiler. Atalar kütü dediğimiz bu inanç biçimi bugün de Anadoluda, özelikle Alevi köylerinde açıkça görülmektedir. Mezarları ziyaret, hatta mezarların temizlenmesi, başına su, çerez, meyve bırakılması bu kültün Türklerde hälä yaşadığını göstermektedir. Tahtacılarda bu gelenek bütün gücüyle sürmektedr.
Türkler, her yıl yapılan dinsel törenlerde Gök Tanrıya içeri kurbanı da denilen, gizli nitelikli kurbanlar sunarlardı. Bu işi yöneten kişi şamandı. Anadolu Aleviliğinde ise dede yürütür bu töreni. Dedenin yardımcıları vardır ve post sahibidirler. Şamanın da dokuz yardımcısı bulunmaktadır. Böylece 12 Imamlar, karşımıza Şaman ve kutsal yardımcılarının Islamlaştırılmış şekli gibi çıkmaktadır. Sünni Islamda omyan bu olgunun Alevi kültürüne yerleştirilmesi şeklen 12 Havariye benzetilse de özünde ulusal niteliklidir.
Anadolu Alevilerinin yılda bir kestikleri görgü kurbanları; eskiden Gök Tanrıya (Ülgen bay) sunulan kanlı kurbanların devamı gibidir. Şamanizmde (Kamlıkta) tolu/dolu veya tayılga adı da veilen bu kurbanlar; özeldir. Kurbanın kanının kutsandığı bir anlayış hakimdir. Cemin temeli işte bu eski Türk geleneğine dayanır. Türklerdeki yıl kurbanlarının 1500 sene önceki Çin kaynaklarına girdiğini de görmekteyiz. Aynı biçimde, kötü ruhlardan korunma kurbanları kesilirdi. Yerin-suların kutsal ruhlarına da kurban kesilirdi. Bu kurbanların en makbulü at idi. Sonra sığır ve koyun gelirdi. Kurbanların kemikleri kırılmaz, atılmazdı. Bu, onların kutsallığına ve öbür dünyada canlanacaklarına inançtan kaynaklanıyordu. Aynı durumu Alevi cemlerinde kesilen kurbanlarda da görmekteyiz. Cemlerde kurban olacak hayvana çok saygı gösterilmektedir. Ayrıca, kurban kesilmeden önce onun için dualar okunmakta, deyişler söylenmekte, hayvanın bir tür rızalığı alınmaktadır. Günümüzde dedenin yaptığı bu iş geçmişte şaman yönetirdi. Eski Türkler bu dinsel törenlerde dualarını çalgı eşliğinde okurlardı ki bunun ceme aynen yansıdığı görülüyor.
Kansız kurban diyebileceğimiz, adına eskiden saçı denilen kurban için dışarı kurbanı denilebilir. Burada, bir insanın sahip olduğu en kutsal nimet kurban olarak kabul edilebilir. Alevilikte elmanın kurban kabul edilmesi de işte bu geleneğin devamıdır.Bugün görgü cemleri dışındaki cemlerde işte bu düzen sürer. Ekmek, kömbe, elma gibi her aileden gelen nimetler bir sofrada toplanır ve dualanıp lokma edilir (üleştirilir). Bu lokmanın bir adı da üleşten türetilen ülüdür ki eski Türk kültürünün devamı olduğunu açıkça gösterir.
Şamanist Türkler, törenlerinde bol bol içki içiyorlardı ve buna tolu diyorlardı.Çalgı eşliğinde rakseden ve içki de içen bu insanların geleneğini Aleviler cem törenlerine yansıtmışlardır.