Hz.Ali, Peygamberle birlikte İslamın kurulması, güçlenmesi, sayılması için canını ortaya koyarak mücadele ederken, Arapların ileri gelenleri ile de savaşmak zorunda kalmıştı. Bu yüzden de onun büyük kabileler arasında pek çok düşmanı ortaya çıkmıştı. Özelikle Mekkeye egemen olan Emevi soyu, İmam Aliye düşmandı.
Ebu Süfyanın oğlu Muaviye, amcası Osmanın desteği ile Vali bulunduğu Şamda özerklik kazanmış, sonra da ikdidarı zorla ele geçirmişti. Muaviye zamanında Aliye ve soyuna camilerde küfredilmesi bir mecburiyet haline getirilmişti. Aliye sövülmesi ilkin Şamda başlatılmış, valilere de böyle yapmaları konusunda Muaviye tarafından emir verilmişti (Belazüriden aktaran Doç. İbrahim Sarıçam, Emevi-Haşimi ilkişkileri, s. 291).
Muaviyenin Şamda camide İmam Aliyi kötüleyen sözlerine halktan karşı çıkanlar olmuştur.
Muaviyenin ve Asoğlu Amrın Şamda İmam Aliye küfretmeleri Mekkeye de ulaşınca İmam Hüseyin, hacca gelen Muaviyeyi yakalayarak ona bu kötü işten vazgeçmesini söylemiştir (Age, s. 291).
Muaviyenin valileri cumaları minberlerde Aliye lanet ediyorlar, sövüyorlar, ayrıca da halkı böyle yapmaya mecbur ediyorlardı. Muaviye, vali atadığı kişilere görevlerini sayarken, Aliye sövmeyi zorunluluklardan birisi olarak bildiriyordu. Örneğin Kufeye vali atadığı Mugireye böyle talimat vermişti. Mugire de Kufe mescidinde İmam Aliye sövüyor, lanet ediyor, onun Kurana aykırı davrandığını, zalim olarak öldüğünü iddia ediyordu. Ayrıca bu vali Alinin yolundan gidenlere ve onu sevenlere de lanet okuyordu. (Age, s. 292)
Mugireden sonra Kufeye vali atanan babası belirsiz Ziyad, Kufede valilik binasının önüne halkı topluyor, onları Aliye lanet etmeye mecbur tutuyor, karşı çıkanları kılıcını gösteriyordu. Basra valisi Büsr ile Rey valisi Kesr de cami minberinde Aliye sövüyorlardı.
Bu küfürlere karşı çıkanlardan Adiyoğlu Hucr, Muaviye tarafından arkadaşlarıyla birlikte Şam yakınlarında öldürülmüşlerdi.
Bu küfrü resmi bir görev gibi yerine getirenlerin başında Mervan geliyordu.
Muaviye tarafından Medineye vali olarak atanan Mervan, her Cuma günü caminin minberinden Aliye söverdi (İbn Kesir, c. 8, s. 417)
Bilindiği gibi Mervanın babası El Hakem, Peygamberin en büyük düşmanlarından biriydi. Mekke fetedilince Müslüman olan Hakem, Peygamberi taklit etmeye kalkıp kendisine de Kuran ayetleri gibi vahiy geldiğini iddia edince Taife sürgün edilmişti.
Peygambere ve Ehl-i Beytine karşı mücadele eden Emevi ailesi üç büyük soydan oluşuyordu.
1- Mervan soyu: Babası Hakem, dedesi Ebül As, büyük dede Ümeyye.
2- Muaviyenin soyu: Baba Ebu Süfyan, dede Harb, büyük dede Ümeyye….
3- Osmanın (3. Halife)soyu: Baba Affan, dede Ebül As, büyükdede Ümeyye.
Mervan, Halife Osmanı da kullanmış, hatta onun öldürülüşüne yol açacak mektup yazarak Mısırlı isyancıları kızdırmıştı.
Emeviler, Hilafeti zorla, hileyle, parayla elden ettikten sonra da Ali soyuna küfrederek, onları aşağlıyarak kendi iktidarlarını güçlendirmeye uğraşıyorlardı.
Alevilerin dördüncü İmamı Zeynel Abbidinin (Hüseyinoğlu Ali) oğlu Zeyd, Emevi yönetimine karşı ayaklanmıştı. Bu olaydan önce Emevi yöneticisi Ömeroğlu Yusuf, duyduğu bir söylenti üzerine Vali Halidi çağırtmış ve ona sormuştu: “Sen şu Zeyde emanet mal bıraktın mı? bıraktıysan söyle de alalım.”
Aldığı cevabı şu olmuştu: “Hayır! Ben her Cuma günü atlarına sövdüğüm halde nasıl olur da kendisine emanet mal bırakırım.” (İbn Kesir, c. 9, s. 535)
Emevi yönetiminde ülkede Ehl-i Beyte sövgü genelleşmişti. Halife Abdulmelik oğlu Hişam, Hacca gittiği bir yılda onu 3. halife Osmanın torununun oğlu Said karşıladı ve şöyle dedi: “Ey emirelmüminin (müminlerin beyi) senin aile bireylerin bu yerlerde Aliye sürekli lanet ederler, sen de lanetle onu.” Hişam, bundan hoşlanmamış ve “Ben buraya birilerine lanet etmeye değil haccetmeye geldim.” Diyerek akrabası Saitten yüz çevirmişti. (İbn Kesir, c. 9, c. 381).
Hz.Aliyi sevenlerin, Aliyle küfretmenin mecbur edildiği camiye giderek ibadet etmeleri elbette mümkün değildi. Bu yüzden Aleviler artık evlerinde ibadet etmeyi daha doğru buluyorlardı. İşte Ehl-i Beyt yandaşlarının Kuranın özündeki bu özel ibadete yönelmeleri de ibadet biçiminin ayrışmasını gündeme getirmiştir.
Camilerin Sünnilere ayrılması, evlerin ise mahalline dönüştürülmesi (cemevleri) bu tarihlerden itibaren başlamıştır.