"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Tarih Tanıktır

Hz.Alinin, Peygamber Muhammed için çok önemli olduğunu Peygamberimizin davranışları, uygulamaları açıkça göstermektedir. Elbette Peygamber Muhammed, Ebu Bekir, Ömer sahabelerine de çok değer veriyordu. Fakat iş Kuran, din , bu dinin tebliği olunca , kendisinden sonra karar mevkiinin Ali olduğunu açıkça gösteriyordu.
Ve Peygamber bu tutumunun kendi isteği olmadığını, Allahın böyle istediğini söylüyordu.
Burada, anlatacağımız olay, bütün İslam tarihlerinde yer almaktadır. Bu olay şudur: “ Tanrı Elçisi, Tevbe Suresinin birinci ayetinden kırkıncı ayetine kadar olan kısmı indikten sonra, bu ayetleri Ebu Bekir aracılığıyla Mekkeye göndermiş, onu Hac Emiri olarak tayin etmişti. Ebu Bekir, Zil Hulayfede ağaçlık bir yerevardığında Ali, onun ardından yetişerek Tanrı elçisi tarafından ona verilen ayetleri elinden aldı. bunun üzerine Ebu Bekir, Tanrı elçisinin katına dönerek: Ey Tanrı Elçisi! Babam anam senin yoluna feda olsun, hakkımda bir ayet mi indi? diye sorduğunda, Tanrı Elçisi: Hayır, öyle bir şey yok. Fakat, benim ismimden ancak benim ailemden biri söz söyleyebilir.
Ey Ebu Bekir! Senin, Mağarada bana arkadaşlık etmek ve Havuz başında (Cennette) benim arkadaşım olmakla kanaat etmez misin? dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir: Ey Tanrı Elçisi, kanaat ederim, cevabından bulunduktan sonra Hac Emiri olarak Hac kılmak üzere Tanrı Elçisinin yanından ayrıldı.
Hz.Ai de “Tevbe Suresi”ni okumak ve ilan etmek maksadıyla yoluna devam etti. İmam Ali, bayram gününde “Tevbe Suresi”ni okuyarak: Bu yıldan sonra Mescid-i Haram, yani Kabe Mescidine Tanrıya ortak koşan kimse ayak basmayacak, yanaşmayacaktır. Kimse, Kabeyi çıplak tavaf etmeyecektir. (….)” diye ilan etti. (Taberi, V. Cilt, s. 776-777
Yukarıda anlatılan olay, Peygamberimizin tutumunun ne olduğunu göstermek bakımından çok öğreticidir.
Kuranın bir bölüm ayetinin tebliği için ancak Ehl-i Beytinden birisinin görev yapabileceğini dile getiriyor Peygamber. Tanrı Elçisi, bu tutumunu da Allahın bir kararı olarak değerlendiriyor.
Şimdi Peygambere inanan ve onun sünnetinden olan bir Müslüman, Peygamberin bu tutumundan doğru ders çıkarmak zorundadır. Bu yüzden de “Bütün sahabeler gökteki yıldız gibidir ve hepsi eşittir.” Anlamına gelen sözün, Ehl-i Beyt dışındakileri kapsadığını bu olay gayet açık biçimde göstermektedir.
Sünni Müslümanların artık bu gerçeği görme zamanları gelmiştir.
Peygamberimiz, Hicretin 10. yılında Umre Haccına gitmişti. Burada o Ali ile birlikte ihramdan çıktı ve Kurbanı da kendisi ve Ali için kesti. (Taberi, s. 816).
Peygamber Tebük gazasına çıkarken, Medinede yerine vekil olarak Aliyi bırakmıştı. Ali düşmanları, bu durumu, “Peygamber, Aliye önem vermediği için onu savaşa götürmedi.” Diye dedikodu malzemesi yapınca, HGz.Ali silahlanıp Peygambere yetişti ve ona bu küçültücü durumu anlattı. Bunun üzerine Peygamber ona şöyle dedi: “Onlar yalan söylüyorlar. Ben seni, arkamda kalanlara bakmaküzere Medinede bıraktım. Sen Medineye dön, ailemde ve kendi ailende benim halefim ol. ey Ali! Musaya nisbetle Harun ne ise sen de bana nisbetle o mevkide bulunmağa razı değil misin? Fakat, benden sonra peygamber gelmiyeceğine göre, ancak peygamberlik derecesi bunun haricindedir.” (Taberi, s. 746)
Burada da görüleceği gibiPeygamber, Aliyi kardeş yerine koymakta ve kendisinden sonraki en önemli isim İmam Ali olduğunu açıkça dile getirmektedir.
Hicretin 8. yılında (630) Halit bin Velit, Beni Cezime kabilesinin erkeklerini, Müslüman oldukları halde topluyca katlettirdi. Bu büyük günah karşısında “Allahım, ben Halidin yaptıklarından uzağım!” diye derin üzüntüsünü ve istiğfarını dile getiren Peygamber, bu kabileye İmam Aliyi göndererek onların haklarını verdirdi.
Aynı şekilde Halit bin Velidin Yemende direnişle karşılaşması üzerine de Peygamber kendisini temsilen oraya da İmam Aliyi gönderdi ve Ali sorunu çözdü, halkı Müslüman yaptı.
Hayber Kalesinin Yahudilerden alınmasdı sırasında da Alinin ayrıcalığı ortaya çıkmıştır. Tarih diyor ki: “Tanrı Elçisi, Hayber ahalisinin kaleleri etrafına indikten sonra bayrağı Ömer bin Hattaba verdi. O, kendisiyle birleşenlerle ilerledi; Hayberlilerle karşılaştıklarında Ömer ve arkadaşları yenilerek Tanrı Elçisinin katına döndüler. Ömer arkadaşlarını, arkadaşları onu korkaklıkla itham ediyorlardı.bunun üzerine Tanrı Elçisi: Ben yarın bayrağı Tanrı ile Elçisini seven ve Tanrı ile Elçisi tarafından sevilen birine teslim edeceğim, dedi.
Sabah olduğunda İmam Aliyi çağırdı. Ali, gözünden rahatsızdı. Tanrı Elçisi, gözüne tükürdükten sonra bayrağı ona verdi. Ali, kendisiyle birleşenlerle Hayber ahalisiyle karşılaştılar. Merhab ile vuruştular (….) Ali onun tepesine vurdu; kılıç başını yararak acı dişlerine kadar işledi. Tanrı, arkadan gelenler yetişmeden önce Ali ve arkadaşlarına zafer kazandırdı. Ali ve arkadaşları kaleyi fethettiler. (….)
Yahuhudilerden birisi vurarak onun elindeki kalkanı yere düşürdü. Bunun üzerine Ali kale yanında bulunan bir kapıyı alarak bunu kalkan yerinde kullanmak suretiyle kendini korudu. O şehri fethedinceye kadar bu kapıyı kalkan edinerek savaştı. Bundan sonra kapıyı yere attı. Biz sekiz kişiyle birlikte bu kapıyı bütün gücümüzle devirmeye çalıştık isek de deviremedik.” (Taberi, c.v, s. 606 vd.)