"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kerbela Faciası

Imam Hüseyinin Kerbelada ailesi ve yandaşlarıyla birlikte şehit edilmesi aniden ve raslantısal olarak ortaya çıkmış bir olay değildir.
Imam Hüseyin, kardeşi İmam Hasanın, Muaviye ile anlaştığını duyunca, ağlayarak yanına gitti ve nedenini sordu. O, ağabeyinin imzaladığı anlaşmaya ses çıkarmadı ise de Muaviyeye asla biat etmedi, baş eğmedi.
Imam Hüseyin, kardeşi İmam Hasanın ölümünden dokuz yıl sonra ve Muaviyenin ölümünden iki yıl önce Mekkeye gitmiş, Haşimoğullarıyla Ehl-i Beyt dostlarını toplayıp bir hutbe söylemişti. Ehl-i Beyte ve yandaşlarına yapılan zulümlerden söz eden İmam Hüseyin, “zalimlerin her yanı tuttuğunu, Müslümanların, onlarca, adeta kul köle kesildiklerini, imansız kişilerin işbaşına geçtiklerini” söylemişti. İmam Hüseyin, insanlara, zalimlerin acımadıklarını, zayıflara şidetli davrandıklarını, bütün bunlara karşı da Allahın kendilerine ululuk bağışladığı kişilerin sustuklarını vurgulamıştı. Sözlerini şöyle tamamladı İmam Hüseyin: “Allahım, bilirsin ki, bu sözlerim, hükmetmeye rağbetimden, mal mülk elde etmeyi dilediğimden değil, ancak senin dininin yollarını göstermek, şehirlerini mamur bir hale getirmek istediğimdendir. Böylece de mazlum ve çaresiz, kimsesiz kullarının esenliğe ulaşmalarını sağlamak istiyorum.
Ey halk, bize yardım etmezseniz, hakkımızda insafa gelmezseniz, zalimler size musallat olurlar. Peygamberimizin dininin nurunu söndürürler.”
Muaviyenin yerine oğlu Yezidi geçirmek istemesine dönemin şu beş önemli kişisi karşı çıktı:
1-Alioğlu Hüseyin,
2-Zübeyroğlu Abdullah,
3-Abbasoğlu Abdullah,
4-Ebu Bekiroğlu Abdurrahman,
5-Ömeroğlu Abdullah.
Muaviye bunlardan Abbasoğlu Abdullah ile Ömeroğlu Abdullahı ikna etti. Fakat Alioğlu Hüseyin (Imam Hüseyin) biat etmeye (Yezidin yöneticiliğini kabule) yanaşmadı. Aynı biçimde, İmam Hüseyinden sonra Zübeyroğlu Abdullah da Yezid yönetimine isyan edecektir.
Muaviye, 680 yılında öldü ve yerine oğlu Yezid geçti. Böylece Islamiyet öncesinin hakimleri egemenliklerini perçinliyordu. Müslümanlıkta saltanat başlıyordu. Yezid, putperest ataları gibi yaşıyor, Islamiyeti hiçe sayıyordu. Kerbelada şehit edilen İmam Hüseyinin başı bir tabak içinde önüne getirilince de Ibn Zibarinin, Uhut savaşından sonra söylediği şu beyitleri okuyacaktır.
“Keşke Bedirde büyüklerim sağ olsalardı da bu hali görselerdi. Ve sonra da bana, sevinerek, elin var olsundeselerdi. İslam toplumunun ulularını öldürdük. Bedir savaşının öcünü aldık. Haşimoğulları saltanatla oynadılar. Ahmet oğullarının yaptıkları işin öcünü almazsam, ben de anamın oğlu olmayayım”
Işte böyle bir kişi, Müslümanların başına geçmiş, “Inananların başı” diye anılmaya başlamıştı. İmam Hüseyin, bundan dolayı Medinede kendilerine rastlayan ve Yezide biat etmesini öğütleyen Mervanın sözlerine karşılık “Başımız sağ olsun çünkü ümmet, Yezid gibi birinin hükmü altına girmekle büyük bir belaya uğradı” demişti.
Yezid, halife olunca Medine Valisi Utbe oğlu Velide, İmam Hüseyinden gerekirse zorla hemen biat almasını, direnirse öldürtmesini, bu konuda hiçbir geciktirmeye meydan vermemesini emreden bir mektup gönderdi. İmam Hüseyin, Yezidin fasıkve içkici birisi olduğunu söyleyerek zorbaya asla biat etmeyeceğini söyledi. Bu sırada yanlarında bulunan Hakemoğlu Mervan, Vali Velite, “Hüseyin biat etmezseboynunu vurdur!” dedi ise de Velit bu zumü kabul etmedi. Fakat görevden alındı.
İmam Hüseyin, Medinede baskılar artınca yanına, Muhammed Hanefi hariç kardeşlerini, yeğenlerini ve tüm aile bireylerini alarak 4 Mayıs 680 gecesi Medineden Mekkeye hareket etti.
Hareketten önce dedesi Peygamber Muhammedin mezarını ziyaret eden İmam Hüseyin kabrin başında şunları söyledi: “Ya Resulullah! Senin yanından istemeyerek ayrılıyorum. Seninle aramıza girdiler. Şarap için günahkar Yezide biat (baş eğmeye) zorlandım. Bunu yaparsam kafir olurum, şayet biat etmezsem beni öldürürler.”
9 Mayısta Mekkeye ulaşan İmam Hüseyin, dört ayını bu kentte Abbasoğlu Abdullahın evinde geçirdi. (Emevi-Haşimi Ilişkileri, s. 308 vd.)
Imam Hüseyinin Yezide biat etmeyip Mekkeye gitmesi bir tür başkaldırı işareti gibi algılanıyordu. Bu yüzden Küfeliler, Suradoğlu Süleymanın evinde toplandılar ve İmam Hüseyine bir davet mektubu yazdılar. Bu mektupta Emevilere karşı Haşimileri tüm güçleri ile destekleyeceklerini, Yezidin de Hüseyinin düşmanı olduğunu bildikleri Yezid yerine kendisine biat edeceklerini söylediler. Mektupta kendilerinin vali ile kılınan Cuma ve Bayram namazlarına katılmadıklarını da belirtiyorlardı.
İlki 15 Haziran 680de İmam Hüseyine ulaşan bu mektupları diğerleri izledi. Öyle ki bu davet mektupları iki torbayı doldurmuştu.
İmam Hüseyin, Küfelilerin davetinin ne kadar gerçek olduğunu öğenmek için amcası Akilin oğlu Müslimi oraya gönderdi. 9 temmuzda Kufeye varan Müslim, hemen İmam Hüseyin adına biat almaya başladı. Biat edenlerin 12 bin ile 20 bin arasında olduğu bildirilmiştir.
Yezid bunu öğrenince Kufe Valisi Numanı azlederek yerine zalimliği ile ünlü Basra Valisi Ziyadoğlu Ubeydullahı getirdi.
Yezid, Ubeydullaha yazdığı mektupta, “Kufeye git, Ibni Akili yakala, öldürüp başını bana gönder, Kufede Ali soyundan kimseyi sağ bırakma!”demişti.
Ubeydullah, Kufeye geldi ve Müslimi yakalatıp şehit ettirdi. Müslim şehir edilmesinden 20 gün önce İmam Hüseyine yazdığı mektupta, halkın kendisine biat ettiğini yazmıştı ama durumun tersine döndüğünü bildirme imkanı bulamamıştı.
İmam Hüseyin Kufede ortamın uygun olduğunu sandığından 9 Eylülde Kufeye doğru yola çıkmıştı. Abbasoğlu Abdullah ise Kufelilerin güvenilmez olduğunu, Mekkede kalmasını veya Ali yandaşlarının çok olduğu Yemene gitmesini önermişti.
İmam Hüseyinin harekete geçtiğini gören Saidoğlu Amr onu engellemek istedi ise kafile yoluna devam etti. Topluluk, yolda ünlü ozan Ferezdak ile karşılaştı. İmam Hüseyin ona Kufedeki durumu sordu. Ferezdak şu cevabı verdi: “Halkın kalbi seninle; kılıçları ise Emevilerledir.”
Yola devam eden İmam Hüseyin ve ekibi Kufede Müslimin şehit edildiğini öğrendi. Bir durum değerlendirilmesi yapıldı. Müslimin oğulları ve kardeşleri “Ya intikamımızı alalım veya biz de öldürülelim.” dediler. Bunun üzerine Kufeye gidiş yolculuğu sürdürüldü.
Kufeyi denetim altına alan Yezidin bir numaralı adamı Ubeydullah, İmam Hüseyini tutup getirmesi için Yezidoğlu Hür adlı komutanı bin kişilik bir ordu ile yollamıştı. Hür, İmam ile karşılaşınca onu zorla götürmek istediğini söyledi. Fakat, İmam Hüseyin, Hürü etkileyip kendi yanına çekti. Hür, askerlerini bırakıp İmam Hüseyine katıldı.
Ubeydullah bunu öğrenince hemen Peygamberin yakın dostlarından olan Ebu Vakkasın torunu Ömer komutasında 10 bin kişilik bir orduyu İmam Hüseyini yakalatmaya yolladı. Rey ve Taberistan valiliği vaadini alan Ömer, Ehl-i Beytin Kerbelada yolunu kesti. İmam Hüseyine haber yollayıp Yezide baş eğmesini söyledi. İmam Hüseyin, baştan beri karşı çıktığı bu isteği bir kez daha geri çevirdi. İmam Hüseyin, Ömeri çağırtıp ona şunları söyledi:
“Sana yazıklar olsun! Senin baban, şimdi benim savunduğum Islamı yükseltmek için canını ortaya atanların başindan geliyordu. Şimdi sense sapıkların koruyuculuğuna soyunmuşsun. Ey Ibn Sad, bu sözlerim, senin yardımını istediğimden değildir. Fakat, yanlış yolda olduğunu göstermek benim için bir borçtur. Ebu Süfyan soyuna uyup Peygamber soyuna kılıç çekmenin azabını düşün. Bu suçu, dünya malı ile gidermenin olanaği yoktur…”
Ömer, bu sözlerden etkilenmedi; askerleriyle Fırat ırmağının kıyısını tutturdu. Ehl-i Beyti susuz bırakıp teslim olmaya zorladı. Ömer, İmam Hüseyinin geri dönme teklifini Şimrin baskısı yüzünden kabul etmedi ve Yezide biatı şart koştu.
Yezid karşısında baş eğmemek kararında olan İmam Hüseyin, bu tutumunun sonucunda kurtuluş olmadığını anlamıştı. Bunun için Ehl-i Beyti ve sevenlerini toplayarak onlara şunu söyledi: “Kufe halkı, sözünü unutmuş; yeminini bozmuş….. Yardıma gelmeyecekleri anlaşıldı. Yezidin askeri ise her yanı tutmuş. Kanımızı akıtmaya karar vermişler. Bizde küfre batan Yezide ve Ebu Süfyan soyuna baş eğmemeye karar vermişiz. Bu nedenle, bizi bekleyen ancak ve ancak, şehitliktir.
Ey Ehl-i Beyt! Ey yoldaşlar! Bu çetin yolun sonu ölüme gitse bile, bizim kurtuluşumuz bu yoldadır. Fakat biz, şimdiye değin hiç kimseyi zora sokmadık. Hiçbir kimseye istemediği bir işi yaptırmadık. Ayrılmak isteyen yoldaşlarımıza gönülden iznimiz vardır. İsteyen döne bilir….”
Fakat kimse İmam Hüseyini bırakmadı.
16 bin kişilik Yezid ordusu (Kimi kaynaklarda 20 bin kişi, kimisinde 32 bin olduğu belirtiliyor.) Hüseyinin 72 kişilik savaşçılarına karşı (bazı kaynaklarda sayının 80 kişi olduğu yazılıdır) harekete geçti. İmam Hüseyin, Peygamber Muhammed Mustafanın abasını giydi, onun kılıcını kuşandı ve Zülcenah adlı atına binip Emevi askerlerini karşıladı…. Muharrem ayının onuncu (Aşura) günü idi…
Gerek savaşçılar, gerek çocuklar ve kadınlar; susuzluktan bunalmışlardı. Çöl sicağında günlerdir süren susuzlukları dayanılacak gibi değildi. Özellikle çocuklarla kadınlar, susuzluktan ölmek derecesine gelmişlerdi.
İmam Hüseyin yandaşları tek tek çarpışmaya başladılar. Düşman ordusunun karşısına ilk çıkansavaşçı Hür idi. Bu yiğit insan, dövüşe dövüşe birçok Yezid askerini öldürdü. Sonunda Emevi askerleri topluca saldırıp onu şehit ettiler…. Sonra, İmam Hasanın oğlu Zübeyr; İmam Ali oğullarından Fazl aynı biçimde şehit edildiler….
Cafer-i Tayyarın evlatları; İmam Hasanın evlatları, İmam Hüseyinin evlatları teker teker savaş meydanına çıktılar. Toplu hücumlarla öldürüldüler… İmam Hüseyin, ailesine veda ettikten sonra atına binip tek başına Yezid ordusunun karşısına çıktı. Kendisiyle dövüşecek er istedi…
Tek tek dövüşte kimse İmam Hüseyinle baş edemiyordu. Önüne gelen bütün ünlü savaşçıları öldürmüştü.
Ömer, İmam Hüseyinin karşısına çıkan her kesin öldürüldüğünü görünce askerlerine toplu hücum emri verdi. Oklar, yağmur gibi yağıyor, gökyüzünde mızraklar uçuşuyordu. İmam Hüseyin dövüş esnasında kılıç, ok, mızraklarla yaralanmıştı. Yezid askeri Onu çember içine almıştı. Bir bölüm asker de yanlızca kadınların ve çocukların kaldığı Ehl-i Beyt çadırlarına saldırmış, yağmacılığa başlamıştı.
İmam Hüseyin bu durumu görünce düşman askerlerini yarıp dışarı çıktı. Onlara şöyle seslendi: “Ey dinsizler! Ey Ebu Süfyan soyu! Sizde insanlıktan ve imandan bir iz yok, belli. Hiç değilse putperest atalarınız gibi davranmayı bilin; kadınlarla çocuklara ilişmeyin. Putperetlerin bile yapmadığını yapıp kadınlara saldırmayın. Eğer amacınız beni ölkdürmekse, gelin, öldürün. İşte ben burdayım…”
Düşman askerleri bu sözlerden etkilenip İmam Hüseyine saldırdılar; ok atmaya, mızrak savurmaya başladılar. İmam Hüseyin, yaralardan akan kan yüzünden güçsüz düşmüştü. Sonunda atından çöle düştü. Emevi askerleri kılıçlarla mızraklarla vurarak onu şehit ettiler. Şimr Zülcevşenin emri üzerine Enesoğlu Süleyman çölde susuz susuz can vermiş olan İmam Hüseyinin başını kesti. Tarih, Muharrem Ayının 10u idi. (680 yılının 10 Ekimi…)
Imam Hüseyinle vücudunda tam 33 mızrak, 34 kılıç yarası vardı.
İmam Hüseyinle birlikte Kerbelada şehit edilen Ehl-i Beyt mensuplarının sayısı 72 idi.
Yezid ordusu, erkekleri katlettikten sonra Ehl-i Beyt çadırlarına girerek yağmalamaya başladılar.
Şimr, hasta yatmakta olan İmam Hüseyinnin oğlu Zeynel Abbidini de öldürmek istedi. Fakat, bir söylentiye göre Müslimoğlu Hamit adlı bir görevli, bir diğerine göre ise halası Zeynep buna engel oldu.
Ehl-i Beyt şehitlerinin başları kesildi ve hediye kazanmak üzere ordunun komutanlarına dağıtıldı. Yezid askerlerinden ölenler, gömüldü. İmam Hüseyin ve yandaşlarının cesetleri atlaraçiğnetildikten sonra çölde bırakıldı. Kadınlar ve çocuklar, çıplak (koşumsuz) develere bindirilerek Şama gönderilmek üzere Kufeye yollandı.
Kerbela şehitlerinin naaşları ertesi gün Beni Esad kabilesinden Gadıriyye köylüleri tarafından gömüldü.
İmam Hüseyinin ve diğer şehitlerin başı kesilerek Vali Ubeydullaha götürüldü. Ubeydullah, İmam Hüseyinin başı önüne konulduğunda elindeki değnekle Imamın dişlerine vurmuştu. Orada bulunanlardan Erkamoğlu Zeyd ağlamaya başlayıp Ubeydullaha şöyle demişti: “Değneğini onun dudakları üzerinden çek. Allaha yemin ederim ki ben Resulallahın iki dudağını bu dudakların üzerinde onları öperken görmüştüm.”
Bunun üzerine Ubeydullah, “Yemin ederim ki yaşlı olmasaydın, boynunu vururdum.” diye Erkamoğlu Zeydi tehdit etmişti. Zeyd, saraydan çıkarken “Ey Araplar, siz bugünden itibaren artık kölesiniz. Çünkü Fatımanın oğlunu öldürüp Mercanwnin oğlunu kendinize emir yaptınız. O sizin en hayırlılarınızı öldürüyor, kötülerinizi de köle yapıyor. Zillete razı olanlar, mahvalsun (Emevi-Haşimi Ilişkileri, s. 325 vd.)”
Ehl-i Beyt; Şamda, Yezidin karşısına çıkartıldı. Gerek Zeynel Abbidin, gerekse Zeynep, Yezide gayet mağrur biçimde karşılık vererek onurlarını korudular.
Bu, tarihte bir eşi daha görülmemiş yiğit direniş ve karşılaştığı katliam, halk arasında gizliden gizliye büyük tepki yarattı. Halkın çoğu Yezide lanet ediyordu. Bu tepkiyi haber alan Yezid, Ehl-i Beytin kalanlarına dokunamadı ve onları Mekkeye yolladı.