İmam Hasan, İmam Ali ve Ana Fatımadan doğan ilk oğludur. Hicretin ikinci yılı Medinede doğmuştur. Bu isim, Araplarda eski dönemde yoktu. Hasan ve Hüseyin, Peygamber tarafından, Harun Peygamberin oğullarının (Şebber ve Şübber) isimlerinin Arapçaları olarak konmuştur. Bu durum, Peygamberin torunlarına çok özel yer verdiğini gösterir. Ayrıca, Peygamberin reforumcu tavrını da ortaya koyar.
İmam Hasanın soyu, Hasan-ül Müsenna ve Zeyd adlı oğullarından yürümüştür. Künyesi Ebu Muhammed, lakabı seçilmiş anlamına gelen Müctebadır.
Hz.Muhammed, İmam Hasan ve Hüseyini çok severdi. “Oğullarım” diye seslenir, ağlamalarından incinirdi. Her zaman, “Onları sevenler cennetliktir, kötülük edenlerse cehennemliktir” derdi.peygamber, torunlarını omzunda taşır, bağrına basar, öpüp koklar, güneş altında kalmalarına razı olmaz, ibadette bile, sırtına çıkmalarına izin verirdi. Hutbe verirken onların geldiklerini görüp hutbeyi keserek kucağına oturtmuş, sonra hutbeye devam etmiştir. Peygamber, “Allahım ben bunları severim, sen de bunları ve bunları sevenleri sev, bunlar benim ve kızımın oğullarıdır” demiştir.
Peygamber, İmam Hasan;ı dizine oturur, o da peygamberin sakalını karıştırırdı. Muhammed,onun dudaklarını öperdi. Bir kere de hakkında, “Anam, babam sana feda olsun, kim beni severse Hasanı da sevsin” demiştir. Ayşe, Peygamberin Hasanı bağrına basıp “Allahım bu benim oğlumdur, ben seviyorum, sen de sev” dediğini söyler.
İmam Hasan, Camel savaşından sonra Sıffınve Nehrevan savaşlarında da bulundu.
Hz.Alinin şehit edilmesinin ardından, Kufe Mescidinde İmam Hasana biat edildi. Ve resmen halife oldu. İmam Hasan, kısa bir hutbe okuyupminberden indi ve Muaviye ile savaş hazırlığına koyuldu. Fakat halk ona destek olmadı. Savaşa yolladığı ordusu, Şamlılara yenildi. Muaviye, gerek para, gerek hile ile bütün önemli kişileri yanına çekmişti. Yanlız kalan İmam Hasan, Muaviye ile bir anlaşma imzaladı ve halifeliği bıraktı. Anlaşma şu koşulları taşıyordu:
1-Halkın, Allahın kitababına, Peygamberin yoluna uygun olarak idare edilmesi,
2-Hz.Ali yandaşı olanlara hiçbir şekilde kötülük yapılmaması,
3-Hz.Aliye kötü söz söylenmemesi,
4-Hak sahiplerine, Camel ve Sıffın savaşında şehit olanların evladına, haraç malından pay verilmesi,
5-Muaviyenin kendisinden sonra, yerine birisini halife yapmaması.
Muaviye, anlaşma yazılıp taraflar ve tanıklar imzaladıktan sonra, “Ben, Hasanla bazı şartlara uyacağımı vaat ederek anlaştım ama, o şartların hepsi de ayağımın altına. Onların hiçbirini yerine getirmeyeceğim” dedi.
Ve dediğini de yaptı. İmam Aliye, İmam Hasanın bulunduğu camilerde bile, lanetler okuttu. Alinin taraftarları öldürülüp evleri yakıldı. Ehl-i Beyte ve şehitlerin çocuklarına hiçbir şey verilmedi. Muaviye, yaşamının sonunda, halktan, oğlu Yezide zorla biat aldı ve yerine onu bırakıp gitti. Bu, babadan oğula geçen halifelik, Islamiyetin Sünni anlayışında bile yoktur.
İmam Hasanı birkaç kez zehirlediler, ama kurtuldu. Sonunda, Muaviye, İmam Hasanın eşi ve Kays oğlu Eşasın kızı Cudeye, Imamı zehirleyip şehit ettiği takdirde bin dirhem altın vermeyi ve onu, oğlu Yezide almayı vaat etti. Babası, gerçekte dinden dönme olan Cude, bu vaatler üzerine Imamı zehirledi.
İmam Hasan, Medinede 669 yılında vefat etti. Naşı, annesi Fatımanın yanına defnedildi.
Muaviye, vaat ettiği parayı Cudye ödedi, fakat, “Peygamberin, ‘Oğlum dediğine bunu yapan, korkarım benim oğluma da yapar” deyip ikinci vaadinden döndü.