Alevilik, Islamiyetin hakikat cephesini temel alan dinsel giysili bir toplumsal örgütlenme idi. Bu nedenle de iktidarın alternatifi olarak her çağda, her ülkede varlığını hisettirdi. İktidara aday oluş nedeniyle sıkı biçimde izlendi, ezilip yok edilmeye çalışıldı. Bu nedenle de Aleviler, kendilerini mümkün olduğunca gizlemeye çalıştılar. Bu gizlenme olayına, dinde, takıyye denir.
Aleviler; takıyyenin Islamiyete uygun bir davranış olduğunu söylerler. Onlara göre; takıyye Kuranda bile yer almıştır. Örneğin 4. Surenin 61. ayeti şöyle der: “Şüphesiz, Allah, size, emanetleri ehline vermenizi buyurdu.”
İşte, buradaki emanet; Islamiyetin özü hakkındaki bilgidir; hakikattir. Hakikatin sırrını ehil olmayana açarsanız; onu anlamaz ve bunu bozgunculuk olarak, dinsizlik olarak damgalayabilir. İmam Cafer-i Sadık da daha önce aktardığımız şiirinde, bundan acı acı yakınır zaten.
İktidara aday olan karşıt bir düşüncenin örtünmesinin (takıyye) doğal sayılması gerekir. Kişiler, zorda kaldıklarında, inançlarını gizliyebilirler. Bunun örneği; Muhammed dönemindebile yaşanmıştır. Yalancı peygamber Müseyleme, kılıcını çekip bir Müslümanın boğazına dayamış ve “Söyle, peygamber ben miyim, Muhammed mi?” diye sormuştu. O Müslüman, Müseylemeye; “Evet, sen peygambersin!” demişti. Canını böyle kurtardıktan sonra gelip bunu Muhammede anlatmış; doğru mu, yanlış mı yaptığını sormuştu. Peygamber; bu davranışı yanlış saymamıştı….
Alevilik ortaya çıkıp daArap feodalizmine karşı halk mücadelesi başlayınca, zorunlu olarak Alevi kitleler de takıyyeye başvurdular. Çünkü, olay çok ciddiydi. Bu nedenden, Beşinci İmam Muhammed Bakır şöyle der:
“Bizim davamız; zordur, çetindir. Zorlu bir çaba göstermeyi gerektirir. Ancak yüce dereceli bir melek veya kalbi Allah tarafından sınanmış bir mümin kul ona güç yetirebilir.”
Bu dava, yukarıdan beri açıkladığımız, Alevi dünya görüşüdür… bu dünya görüşü, avam denilen sıradan halk tabakalarının anlamayacağı ölçüde derinleştirilmiştir; felsefi bir sistem haline getirilmiştir. Bu nedenle; Aleviliği anlamak benimsemek ve savunmak kolay bir iş olmamıştır. Bu yüzden de Alevi kesim genellikle azınlıkta kalmıştır.
Aleviler; kendi yollarını iyi bildikleri halde, onu yabancılara; karşıt düşüncede olanlara açamadıkları için, bu düşünce bir sır gibi yorumlanmış, çözülmesi için çok çaba harcanmıştır.
Aslında, ortada sır denilen bir şey yoktur. Altıncı İmam Cafer-i Sadık bu sır olayını şöyle açıklar;
“Bizim davamız, sır ıcinde sırdır. Ama örtülü kalan şeyin (sırrın) sırrıdır. Bu öyle bir sırrdır ki, onu ancak başka bir sır açılayabilir. Bu sır içinde sırdır ve başka bir sırra da gerek duymaz.”
Karışık gibi görünen bir açıklama. Basitçe açıklarsak, şöyle diyor İmam Cafer:
Alevilik ancak Alevilikle açıklanabilir. Onu, Aleviler bilebilir.
Bu, aslında bir sır da değildir. Gerçeğin kendisidir. Gerçeği çözmek için başka bir gerçeğe gerek duyulmaz. Aradığın edebi gerçeklik, bizim davamızdır….
Takıyye olayı, Birinci İmam Alinin yaşamı ile başlamış sayılır. Çünkü, Ali davranışı ile takıyyeyi uygulamıştır.
İmam Hüseyin, Islam dininin elden gittiğini, putperestlik törelerinin hortlandığını, insanların ezildiğini görmüş; takıyye kuvvetlendirmek için kendini açığa çıkarmış ve Alevi inancı uğruna canını vermişti. Bu davranışı, takıyyenin sadece bir kaçma, geri adım atma, siniklik olmadığını da göstermesi bakımından öğretici olmuştur.
Daha sonra, takıyye, gerek acem, gerek Türk Alevileri tarafından uygulanmıştır.
Burada önemli bir sorun gündeme geliyor.
Şimdiye kadar; Alevi yol büyüklerinin yaşamlarını inceleyenler; onların koyu birer Sünni gibi ibadet ettiklerini görüp şaşırıyorlar ve kendi kendilerine soruyorlar: “Acaba bunlar Alevi değil mi?” bazıları da biçimsel ibadetlere bakarak onların Alevi olamıyacağını söylüyorlar. Kimileri de, eski Alevi büyükleri ile şimdiki Alevilerin farklı insanlar olabileceğini düşünüyor.
Tabii, bunlar Aleviliği, Alevilikte gizlemeyi bilmemekten kaynaklanıyor. Günümüzde Alevilik üzerine yazılıp çiziliyorsa, bu devlet baskısının kalkması sonucu Alevilerin gizlenme gereğini duymamaları ve bazı yol bilginlerinin basit örneklerini yabancılara açmalarındandır. Ayrıca, Alevi kesimden çıkan yazarlar da kendi toplumlarının inancına ait bazı bilgiler aktarmışlardır.
Aleviler, katliamlardan kurtulmak için takıyyeyi değişik biçimlerde uygulamışlardır.
a- Gerektiğinde, kendisini Sünni gibi göstermiş ve namaz kılmak, oruç tutmak durumunda kalmışlardır. Daha sonra da yollarının gereği gibi ibadetlerini yerine getirmişlerdir….
b- Çoğunlukla da kendilerini soyutlamışlar, Sünnilerden uzak bölgelere çekilmişlerdir.
c- Birbirleriyle anlaşmak, işaretleşmek için kimi bölgelerde özel dil bile geliştirilmiştir. Örneğin, Tokat bülgesindeki Alevi Gaygel Türkmenlerinin 25 ile 30 kelimelik bir gizli dili bulunmaktadır….
ç- Alevi olduklarıni gizlemelerine karşılık, giyimi, davranışı, tıraş biçimleriyle bile Aleviler birbirlerini tanıyacak teknikler geliştirmişlerdir. Bu giyim ve davranışlar; genelde toplumun ölçülerine uygun olmuş, özelde değişmiştir. Yani onu anlayan anlamıştır….