Anadoludaki Alevilik kökü en az 3 bin yıl eskiye uzanan ulusal kültürün İslamın halkçı özüyle kaynaştırıldığı bir yaşama biçimidir. Bu yaşama biçiminin kendine özgü tarihi ve felsefesi vardır. Bu felsefeyi kavramadan Aleviliği anlamak ve öğrenmek olanaksızdır.
Alevilik, felsefesini temelde, İslamiyetten almıştır. İşin özünü de zahir-batın çelikisi/çatışması oluşturur. Alevilik bu çelişkide “batın/iç-öz” olanı temsil eder. Batın felsefesinde İslamın eşitlikçi ve akılcı yorumu ile Budizm, Sabiilik, Zerdüştlük, Maniheizm, Musevilik, İsevilik, eski Ege kültürü, Şamanizm; Gök Tanrı kültü ve atalar kültü etkili olmuştur. Bütün bu inanç sistemini Türk halkları değişik çağlarda ve farklı coğrafyalarda kabul etmişlerdir.
Bugün batıni anlamdaki gerçek Alevilik Türkiyede yaşamaktadır. Bu özelliği İranın Türk nüfusunun bulunduğu yerlerde de az-çok görmek de mümkündür.
İslam toplulukları tarih içinde dini, reforme ederek onu ideoloji olarak kullanmışlardır. Türk halkları da tarihsel gelişim sürecinde İslam dini ile karşılaştıklarında; onu kendi bakış açılarına göre şekillendirerek kabul etmişlerdir. Bu yüzden her milletİslam dinini; kendi yapısına göre uydurarak almış; böylece, her toplumda ayrı bir İslam anlayışı şekillenmiştir. Türk İslamı dediğimiz İslamın bugün Arap ülkelerindeki İslamdan oldukça farklı olmasının de dine; milli kimliğin ve çoğrafyanın verdiği şekilden ibarettir.
Türkler Arapemperyalizminin saldırıları karşısındabu dinle ilişkiye girdiklerinde; elbetteki sömürücü güçlerin ideolojisine değil; bu emperyalist odaklara karşı çıkan düşüncelere baktılar ve onları kendilerinin malı yaptılar. Böylece; imam Ali ve ailesi; Türklerde kutsal bir kimlik kazandı ve imam Ali, giderek ululaştırıldı.
İslamın Değil Sünniliğin 5 Şartı
Bütün Müslümanlar, son peygamber Muhammed Mustafanın geçmiş peygamberlerin tümünün bilgisini taşıdığına inanırlar. Bu inanışa göre İslam Peygamberi, peygamberliğin mührü (sonu) olarak bütün Tanrısal bilgilere sahiptir.
Peygamberin ilettiği Tanrı bildirimlerinden (vahiy) oluşan Kuran da, geçmiş Tanrı kitaplarını (İncil, Zebur, Tevrat) kapsar, aşar…
Fakat, Kuranı görünür (biçimsel, şekil) yönüyle incelediğimizde, orada 1- Emirler, 2- Yasaklar, 3- Yaptırımlar, 4- Cezalar ve mükafatlar dışında fazla bir şey bulamayız.
İslamın Sünni kolu; Kuranı Kerim-i böyle şekilci biçimde yorumlar. Bu yorumu yapanlar; İslam dinini, “Savm, salat, hacc ü zekat, kelime-i şahadet” biçiminde formüle edilen 5 Şarta bağlanmaışlardır. Namaz kılmak, Ramazan orucu tutmak, zekat vermek, Hacca gitmek ve Kelime-i şahadet getirmek, işin şeklinden ibarettir. Bu kavramlardan söz edilse bile Kuranı Kerimde İslamın 5 Şartı gibi bir formül de yer almaktadır. Aleviler, bu 5 şartın İslamı değil; Sünniliği bağladığını kabul ederler. Sadece Kelime-i şahadet temel şart olarak görülür. İnsanlık tarihinin dinsel özeti sayılacak bir kitap olan Kuran; Aleviler tarafından 5 şarta bağlanacak kadar basit kabul edilmiştir. Bu nedenle Aleviler tarafından Kuranın dış (görünür) anlamının ötesinde bir de iç (batın) anlamı olduğu ileri sürülmüş ve buradan yola çıkarak yeni bir ideoloji yaratılmıştır….
İslam dinini 5 şarta bağlayarak yorumlayan ve yaşayan Müslümanlara karşın; Kurana daha küresel anlamlar yükleyerek yorumlayan ve yaşayan Müslümanlar da ortaya çıkmışlardır. Anadolu Aleviliğini de oluşturan bu görüşe göre; Kuranın şeklinden çok, özü önemlidir.
Halkı, yanlız namaz, oruç, hac gibi biçimsel tapınmalarla yoğuran bu anlayış, muhalefet gruplarını İslamiyetin dışına iterek etkisizleştirmeye çalışıyordu. Muhalefetin, saldırılara aynı silahla karşı çıkması kaçınılmazdı. Böylece, Kuranın Batıni yorumu ortaya çıktı.