Tanrı bildirimi olan vahiylerin (Kuranın) görünür (biçimsel) anlamında başka bir de iç (öz) anlamı olduğunu savunan görüş, Batıniliktir. Bu yorum biçimi; Kuranı, egemen sınıfın çıkarına göre kullanan Sünni anlayışa karşı çıkma yoludur. Kuranın batıni anlamı üzerindeki ilk yorum, imam Alide görülür. Şöyle diyor imam Ali:
“Kurandaki bütün ayetlerin dört anlamı bulunur.
1- Zahir (dış, biçim, lafzi) anlam..
2- Batın (iç, özsel) anlam…
3- Had (limit, sınır) anlam…
4- Mutalla (Tanrısal tasarım) anlam…
Bunlardan, zahir, dil ile ikrar içindedir. Batın, kalp yoluyla kavramak ve onaylamak içindir. Had, meşru ve uygun olanla olmayanı belirtir. Muttala ise, Allahın her ayetle insanda gerçekleştirmek istediğidir.”
Hz.Muhammedin ayetlerle ilgili olarak şu hadisi (sözü), bütün önemli kaynaklarda vardır: “Kuranın bir dış görünüşü (zahiri) batını (iç derinliği) vardır. Bu batının ardından da başka bir batın gelri. Birbiri içinde yer alan gökküreleri biçiminde bu batının da başka batını (derinliği) bulunur. Böyleve, yedinci batıni anlama kadar varılır.”
Bu sözlere, Alevilik yolunun önemli teorisiyenlerinden, 765 yılında Abbasi Sultanının zehirleterek öldürdüğü Altıncı İmam Cafer-i Sadıkın şu açıklaması katılınca, olgu daha da aydınlanır.
“Allahın kitabı (Kuran) dört şey içerir:
1- Açıklanmış deyişler, ifadeler (ibareler) vardır.
2- İşaretler vardır.
3- Özel nitelikli duyumsanabilen alemin üzerinde bir başka aleme ilişkin gizli anlamlar, ince anlamlar (letaif) vardır.
4- Yüce manevi öğretiler (hakikatler) vardır.
Lafzi (özel) ifade; dış anlam, topluluk için, herkes (avam) içindir. İşaretler; seçkinler, özel yetenekte olanlar içindir. (havas). Gizli anlamlar (letaif); Allah dostları (evliya) içindir. Yüce, manevi öğretiler (hakikatler); nebilere, peygamberlere aittir.”
Bu söylenilenlerden çıkan sonuç: Kuranın, yani Tanrı bildirimlerinin yanlızca harflerden oluşan kelimeler ve cümleler topluluğu olmadığıdır. Vahiylerin ancak özel bilgi ile anlaşılacak iç (gerçek) anlamı bulunduğu bu görüşler açık açık vurguluyor.
Bilgisi ve içsel derinleşmesi olmayan çoğunluk kesimi, Kuranın dış anlamında çakılıp kalmıştır. Şeriat (yaptırımlar, emirler) kapısı denilen bu en dış yüz, avam için olduğundan, Sünnilik İslam toplumlarında sayısal olarak fazla olmuştur.
Burada, Sünni mezheplerin en büyüğü olan Hanefilikin kurallarını oluşturan Ebu Hanifeye öğretmenlik yapan Altıncı İmam Cafer-i Sadıkın görüşlerine yeniden göz atmak gerekiyor. Bir şiirinde, herkesin bildiğinin ötesinde başka bir bilginin bulunduğunu şöyle vurguluyor İmam Cafer-i Sadık:
“İlim cevherini gizlerim cahilden
Anlayıp da fitne kopmasın, derim.
Hz.Ali de böyle yaptı elbet
Hasanla Hüseyine bunu etti vesiyet.
Tanrım, ilminden bir cevher gören
Sorar bana: Putperest misin sen?
Müslümanlar çirkin işi güzel sanırlar
Ve kanımı dökmeyi helal tanırlar.”
Peki, kimdir burada sözü edilen cahiller? çirkin işi güzel görenler, Peygamber torunlarının kanını dökmeye hazır olanlar kimdir? Ve, burada söz konusu olan ilim nedir? imam Cafer-i Sadık neyi gizlemektedir.
Gerçek şudur: İmam Cafer-i Sadıkın gizlediği, batın bilgisidir. Yani Kuranın, yani İslamiyetin yanlız namaz-oruç olmadığının bilgisidir.