"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Kuran Ve Alevilik

Aleviliğn özünde Kuran-ı Kerimin inançsal ve toplumcu yorumu bulunur. Bu yorum biçimine de Batınilik denilir. Kurana özü açısından bağlılık Anadolu Alevilerinin en az 500 senedir kılavuz olarak kullandıkları “Buyruk”larda yer alır. Alevi kitleye önderlik eden pir ve rehber anlatılırken deniliyor ki:
“Pir ve rehberin kesinlikle okuryazar olması gerekir. Şeriatta okuryazar olması gerekir. Şeriatta okuryazar olmayan müftü görülür mü; ya da okuryazar olmayan hoca olur mu? kuşkusuz olmaz. okuryazar olmayan insan eşeğe benzer. Oysa, pirin yol gösterici olması gerekir. Ancak okuduğunu anlayan, dünyayı ve toplumu tanıyan kimse sorunlara doğru çözüm bulabilir. Tanrının gönderdiği kitabı (Kuran ve diğer kutsal metinler) bilmeyen, Tanrıyı nasıl bilebilir. İnsanlar doğuştan bilgi sahibi olsalardı, Tanrı, peygamberlere kitap göndermezdi.
Kitapsız pir, Şeytandır. Talipler ise pire bağlıdır. Bu nedenle, taliplerin böyle cahil pirlerin izlerinden gitmemeleri ve sözlerine itibar etmemeleri gerekir. Kimi pirler, ‘Aktan okurum, karayı bilmem diyerek okuryazarlığı küçümserler. Böyle söyleyen pir, Kuranı inkar etmiş demektir. Aktan okumak, aşıklara özgüdür. Oysa, aşıkların da Kurana uyduğu sürece o gerçek aşıktır. Sözleri Kurana uymayan aşığın sözüne itibar edilmez. Bilge kişi, ham ile hası birbirinden ayırır, doğru yolu bulur. Talip; pir, rehber ve aşığın söylediklerini anlamazsa mürşid ve üstaddan öğrenip doğru yola gitmelidir.
Ayetsiz, kitapsız söz söyleyip nasihat eden pirin söylediği sözler saygın değildir. Söylenen sözün kesinlikle Kurana uyması gerekir. Aşığın serveti altın ise Kuran mihenk taşıdır; üstadlar sarraftır. Bir sarrafa altın getirildiğinde önce mihenk taşına sürer; altınsa alır, değilse geri çevirir.
Pir, gecenin ikinci yarısından sonra kalkıp gün doğuncaya kadar Tanrıya ibadet ve niyaz etmelidir. O zaman pirin nefesi keskin olur. oysa günümüzde pirler yeyip içip kuşluğa değin yatıyorlar.
‘Kuran bizim dedemize inmiş. Bakalım ne buyurmuş? Biz bu dünyaya niye geldik? Yarın tanrı katına ne yüzle çıkarız? Bu taliplerin hakkını bizden sorarlarsa ne karşılık veririz? diye düşünmeyen pirin vay haline!”
(Buyruk, Fuat Bozkurt düzenlemesi, 1981. s. 23 vd.)
Buyrukun “Ölmeden Önce Ölmek” bölümü, Alevi insanının pişmesi (eğitilmesi) ve sağlam inanç sahibi yapılmasını işliyor. Burada, talip (Yola gönül verenler) için şöyle davranması öğütleniyor: “Kuran ne buyurduysa ona göre davranayım.”
Buyruk, dedeler (Pirler) ile talipler arasındaki ilişkiyi anlatırken diyor ki:
“İnsan insanı günahtan arıtamaz, düzeltemez. Pir ve rehber, insanın kendisini düzeltmesi için araçtır.
Talibin suçu, pirin bağışlayacağı türden ise, küçük ise, pir gerekli cezayı verir ve ‘Bizim günümüzde iyi oldun, biz seni bağışladık; umarız ulu Tanrı da ulu divanında seni bağışlamış olsun.” diye dilekte bulunur; hayır dua eder.
Ama talibin günahı büyükse ve pir onun malına ya da güzelliğine kapılıp, ‘İyisin; seni günahından geçtim! derse, Hakkı batıl eder. Mahşer günü Tanrı, talibin hesabını o pire soracaktır ve diyecektir ki: “Dünyada benim vekilim olan pirler gelsin, bugün hesap günüdür”
O pir, Muhammede inen Kuranda buyrulanlara göre hükmedip Hakkı Hak etti ise ne mutlu ona. O zaman Tanrı, ‘Gel, sevabını al! Sen hesabını önce dünyada vermişsin. deyip o piri cennete alacaktır.
Yanlış hüküm veren piri Tanrı sorguya çekecek ve ona, ‘Ey asi! Sen dünyada Tanrı mıydın? Ben seni Muhammed-Alinin soyundan boşuna mı getirdim? Oysa sen inanmadan, kendi çıkarın için kendi bildiğin gibi yol sürdün. Büyük günah işleyen talibe, dünya malı için, ‘iyisin! dedin. Kuranı, hadisi bir yana bıraktın, ‘Ben babamdan böyle gördüm! dedin. Oysa baban yaptıklarının hesabını kendi verir. Şimdi başını kurtar! diye hesap soracaktır.
Bu nedenle kesin olmayan, belgelenmemiş hadislere göre hüküm verilmez. Arapçada söz çoktur. Bunların Türkçeye çevrilmesinde birçok yanlış ortaya çıkar. Kesinlikle Kurana göre karar vermek gerekir. Pir, Tanrının vekili sayılır. Ona bir emanet verilmiştir. Emanete hıyanet edilir mi? (s. 91 vd.)”
Buyrukta Kuran dışı hüküm verilmesi karşısında Alevi vatandaşa nasıl davranması gerektiği de anlatılıyor ve bunun için şu yol öneriliyor:
“Talip; pirin durumunun kitaba uygun ama söylediklerinin kitapsız olduğunu görürse, bir kamil mürşit (bilge kişi, bilgin lider) bulup o piri kitaba uymaya çağırmalıdır. Ama pir, kamil mürşidin sözüne uymayıp ayetsiz, hadissiz hükmünü yürütmeyi sürdürürse artık o talip o pirin darına durmamalıdır. Gidip imam Ali soyundanbaşka bir pir bulup onun eteğini tutmalıdır.
Kitaba uymayan pir, şeytandır. Böyle bir pirin darına duran talip, şeytandır, şeytan darında durmuş sayılır.
Ermeni, Rum, Yahudi uluları bile kendi kitaplarına bağlıdırlar….. (s. 93)”