Peygamberimiz döneminde yaşamış bütün Müslümanlar sahabe kabul ediliyor ve o dönemdeki bütün insanlar aynı değerde sayılır.
Bu yaklaşım, İslam dininin ve Peygamberin düşmanlarını aklamak üzere getirilmiş bir Emevi oyunudur. Bu konuda da Peygamber adına yalan sözler uydurulmuştur.
Bizzat Kuran, bu yaklaşımın doğru olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
57. Sure, Hadid, 10. Ayet şöyle diyor: “(….) İçinizden, Mekkenin fethinden önce sarf eden ve savaşan kimseler, fetihten sonra sarf eden ve savaşan kimselerle bir değildir., ilkinlikler daha üstün derecededirler.”
Bu ölçü, Peygamberimizin sahabesi arasında bile, halka ve Hakka hizmet (infak ve cihat) temel alınarak bir ayrımın Allah tarafından yapıldığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle bütün sahabeyi aynı derecede gören yaklaşım, Kuranın bu temel espirisine ters düşmektedir.
Birincisi, sahabe ile Ehl-i Beyt asla bir tutulmaz.
İkincisi, sahabe içinde Ehl-i Beyte yakın olanlar Allah nazarında çok daha değer sahibidir. Bunu, Allah, yukarıdaki ayette gayet belirgin bir örnekle vurgulamıştır.
Bu tavrı, Sünni kardeişlerimizde net biçimde göremiyoruz. “Benim bütün sahabelerim gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tabi olursanız, doğru yolu bulursunuz.” Anlamına gelen hadisin, Kuranın bu açık mesajı ile çeliştiği için sıhhatinin doğru olmadığı da anlaşılmaktadır.
Bu yüzden Ebu Süfyan gibi İslam düşmanları, Muaviye ve Yezid gibi Ehl-i Beyt düşmanları, sahabe kabul edilemez. Bunlar ancak sıradan Müslümanlardır.