DİN BİRLİĞİ: Geleneksel Alevilik, kendisini “İslamın özü” olarak tanımlar. Önceki bölümlerde anlatıldığı üzere; Alevilik, İslam içinde ortaya çıkan Batıni bir yorum ve pratikler bütünüdür. Anadolu Aleviliği ise Türk kültürünün İslami yapıya uyarlanmış şeklidir.
Geçmiş dönemde Sünni kesimden bazı ulemanın Alevileri İslam dışı gösterme gayreti sadece o günkü politik ve maddi çıkar kavgasının yansımasıdır. Osmanlı Devltinde 16. yüzyıla kadar görülmeyen bu suçlamanın iki Türk devletinin (Osmanlılar ve safeviler) rekabetiyle gündeme gelmesi, bunun en açık kanıtıdır. Alevi toplumu; kendisini asla Sünni ile bir görmemekte ama kesinlikle Müslüman olduğuna inanmaktadır.
Allah İnancı: Alevi toplumu da Sünni toplumu gibi tek Tanrıya inanır. Fark, Allah kavramının yorumlanmasında ortaya çıkmaktadır. Örneğin; Aleviler, Allahın adil olduğunu ve cezalandırıcı olmadığını düşünürler. Allah her şeye kadirdir ama o kulunu yaratmış, ona akıl vemiş ve kendi davranışlarının sorumlusu yapmıştır. Bu yüzden kulun kötü eylemlerinin (şerrin) sorumlusunun Allah olduğu düşüncesi Alevilerde kabul edilemez.
Kurana Bağlılık: Alevilerin temel yol kitabı sayılan buyruklar incelendiğinde görülür ki Aleviler Kurana bağlıdırlar.
Alevilerle Sünnileri ayıran şey, Kuranda ne anlaşıldığı üzerinedir. Aleviler Kuranın şekline değil özüne bakarlar. Kuranın yerel veya 1400 sene öncesine göre getirilmiş kurallarını o gün için doğru sayarlar ama o kuralların bugüne taşınarak hayatı biçimlendirmesini doğru bulmazlar. Örneğin; kölecilikten veya cariyeden söz eden ayetlerin 7. yüzyıla özgü olduğunu kabul etmek; bu çağda ise geçerliliğinin bittiğini söylemek gibi.
Peygamber:
“Canım kurban olsun senin yoluna
Adı güzel , kendi güzel Muhammed” Teslim Abdal
Aleviler için Peygamberimiz Muhammed hem bir peygamber hem de çok kutlu bir zattır. Onun sıradan bir insan olmadığına, alemlerin rahmeti olduğuna inanırlar. Alem yaratılmadan önce Muhammed ile imam Alinin nurunun yaratıldığı kabul edilir.
Ahiret İnancı: Soru ve hesap gününe inanan Aleviler, oradan rahat çıkmak için hesabın bu dünyada verilmesi gerektiğine inanırlar. Bu yüzden ibadetlerini, aynı zamanda bu dünyadaki hataların sorgulanmasına da açarlar. Ve bu konuda rızalık sağlamadıkça gerçek mümin olunmayacağına kesinlikle inanırlar. Sünnilerle Alevilerin ibadetteki amaçları bu dünyada rızalık sağlama açısından farklılaşır.
İşte Alevilerin yaptığı Cem Töreni, bu dünyada rızalığı sağlamaya yönelik bir soru-cevap ibadetidir.
Meleklere İnanç: Alevilerin meleklere inancı; insanın melek kadar temiz olması gerektiği fikrine dayanır.
Kadere İnanç: Aleviler, kader konusunda Mutezeli anlayışla hareket ederler. Önceden kulu bağlayan bir kader ve kaza fikrinin, Allahın sıfatlarına ters düştüğüne inanırlar. Bireyin dünyada özgür yaratıldığı, davranışlarının sorumlusunun kendisi olduğu Alevilikteki temel kabullerden birisidir.
Allahın insanların kaderine kötü işleri yazdığına inanmak; Allahın zalim olduğunu iddia etmektir ki bu da Allaha iftiradır. Bu yüzden Alevi ululşarı Allah korkusu yerine Allah sevgisi önermişlerdir.
Ehl-i Beyt Sevgisi: Ehl-i Beyt, İslam yorumcularının büyük çoğunluğunun ortak kanısına göre, Peygamberimizin soyunun devam ettiği ailedir. Bunu, “Ehl-i Aba, Penç-i Al-i Aba, Al-i Beyt, Al-i Muhammed” gibi isimler verilir. Ve beş kutlu kişiyi kapsar: Muhammed, imam Ali, Ana Fatıma, imam Hasan ve imam Hüseyin.
Kevser Süresinde müjdelenen bu aile, İslam tarihi içinde edebi bilgisi ve hayatıyla örnek olmuştur.
Kuranda, Allahın Müslümanlardan istediği tek şey, Ehl-i Beyte saygı ve sevgidir. Her Müslüman namazda, Ehl-i Beyte , (Al-i Resul) selam verir.
Ehl-i Beyt; sadece dinsel kimliği ile değil sosyal (toplumsal) kimliği ile de Türk milleti tarafından örnek alınmıştır. Ehl-i Beyte bağlılığın tarihi gerekçelerini ileride ortaya koyacağız.