"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cumhuriyeti Selamlama

Osmanlı Devletinin kuruluş aşamasında savaşcı öğeleri genelde Alevi kuvvetler oluşturuyordu. Bu yüzden Yeniçeri Ordusu bile manevi olarak Hacı Bektaş Veliye bağlı idi. bu orduya, “Ocağ-ı Bektaşiyan” denilirdi. Bektaşi Ocağının ortaları, her sabah, “Pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaş-ı Veli !” diye gülbang (dua) okurlardı.
Devlet oluştuktan sonra yönetici kesim ile kurucu kesim (halk) arasında çatışma başladı. Bunun üzerine önderliğini Alevi dedelerin yaptığı isyanlar patladı. Celali isyanları denilen bu isyanların öncesinde Yavuz Sultan Selim Anadoludabir seferde 40 binden fazla Aleviyi (Kızılbaş) katlettirdi. Bunun oğlu Süleyman da aynı kırımı devam ettirdi. Celali isyanları sürecinde de Aleviler katliama uğratıldılar. 1826da Yeniçeri Ordusunu kaldıran 2. Mahmut, Alevi önderlerini astırdı; kurumlarını da kapattı. Hacı Bektaş Dergahına da Nakşibendi tarikatinden şeyh gönderdi. Ayrıca dergahın içine cami yapıldı.
1890larda Doğu Anadoluda Ermenilere karşı Kürt milislerden kurulan Hamidiye Alayları; Alevileri de katletti. Bu yüzden göçebe Aleviler Kürt derebeylerine sığındılar ve dinlerini de değiştirip Kürtçe konuşmak zorunda kaldılar.
1908 Meşrutiyet döneminde biraz rahatlayan Aleviler, Cumhuriyeti çoşkuyla selamladılar. Çünkü Osmanlının Alevilere yönelik açık zulüm-kırım politikası sona ermişti. Bu sonucu yaratan Mustafa Kemal, Aleviler arasında neredeyse Mehdi-yi Sahib zamanolarak görüldü. Dinin toplumu tek yönlü şekillendirilmesinin önünü geçilmesini de Aleviler saygıyla karşıladılar.
Cumhuriyet yönetimi, toplumu genel anlamda modernleştirecek uygulamaları yürürlüğe korken dergah, tekke ve zaviyeleri de kapattı. 1925 yılındaki bu yasaklanma ile şeyhlik, dedelik, babalık, dervişlik, seyyidlik kaldırıldı. Böylece, Alevilerin ve Bektaşilerin geleneksel eğitim kuruluşlarının kapısına kilit vurulmuş oldu. halbuki sivil kuruluş olan Alevi-Bektaşi dergah ve tekkeleri, dönemlerinin sosyoloji-teoloji üniversiteleri gibiydi.
Alevilerin Cumhuriyetle birlikte nefes almaları sağlanmıştı ama toplumun laikleştirilmesi uğruna Alevi ibadetleri de sıkı takibe alınmıştı. Aleviler, cumhuriyet döneminde de aynen Osmanlı döneminde olduğu gibi 1990lara kadar cemlerini gizli yapıyorlardı. Cemevlerinin bulunduğu bölgelere gözcüler dikiyorlar ve bir baskıdan korunmaya uğraşıyorlardı.
Gözcü dikmek de Osmanlı Devletinin baskısından kaynaklanmış ve zamanla bir cem kuralı haline gelmiştir. Bu kural ile bir kişinin Alevi olabilmesi için ana-babasının da Alevi olması kuralı aynı süreç içinde oluşmuştur.
Tekke ve dergahların kapatılması, Alevi cemlerinin jandarma takibine alınması, -Bağlama çalmak bile yasaktı. Ali Ekber Çiçek, bağlamasını, 1950lerde bir köyden bir köye döşeklerin arasına saklayarakkağnıyla götürdüğünü anlatmıştır- dedelerin görevlerini yapamaz hale getirilmesi, geleneksel Aleviliğin çökmesine yol açtı. Böylece şehirlerdeki Aleviler arasında yoğun bir Sünnileşme ortaya çıktı. Bu eritme politikası bugün bile hızla sürdürülmektedir. Çünkü; Alevi kitlenin cumhuriyetten ve halktan yana olan genel tavrı egemen kesimin ve gerici örgütlerin (siyasetin) işine gelmektedir.