"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

İmam Hüseyinin eshabına teklifi

Durmazın sözleri, imam Hüseyinin kalbine garip bir ilham vermişti. Derhal Ehl-i Beyt ile öteki eshabını toplayarak, onlara etkili birçok sözler söyledikten sonra: Şu dakikaya kadar beni terketmediğinizden dolayı hepinizden ayrı ayrı razı ve hoşnudum. Benim için, hiç kimsenin burnunun kananmasını istemiyorum. Ama, yarın, bütün bu Kerbela meydanının kana boyanacağını biliyorum ve sizden ayrı ayrı rica ediyorum; artık beni terk ediniz; benim için aziz canlarınızı feda etmeyiniz… Cenabı Hakkın, ceddim Muhammed üzerine yemin ediyorum ki, benim gözümde, burada kalanlarla gidenler eşit olacak. Kalbimde onlara karşı en küçük bir kırgınlık hissi bulunmayacaktır… demişti.
O anda, imam Hüseyinin etrafında hazin bir çığlık yükselmişti. Bütün erkekler, imam Hüseyinin etrafını sarmışlar; mümkün değil…. hiç birimiz, senden ayrılmayız…. Ölüme bile seninle beraber gideceğiz.. diye feryat etmişlerdi.
Kufede kahramanca çarpıştıktan sonra, feci bir şekilde ölüme atılan Müslim bin Akiylin oğlu Abdullah ile Müslimin kardeşleri Cafer ve Abdurrahman: Ya Hüseyin!… Senin kanından olanlar, seni bu durumda bırakıp gidebilirler mi? senin ve suçsuz şehit Müslimin intikamını almak için, yarın düşmanlara karşı son kudretimizle mücadele edeceğiz… diye yemin etmişlerdi.
İmam Hüseyin, hiç kimseyi kararından döndürmek imkanı olmadığını hissetmişti. O zaman ellerini göğe kaldırmış: Ey rahim ve şefik olan Allah!…. Ölenlere azap çektirme, kalanlara selamet ihsan eyle!… diye dua etmişti ve etrafındakilere de: Yarın düşmanla mücadeleye girişebilmek için, kuvvetli bulunmamız gerek… Gidiniz, dinleniniz… demişti.
Herkes bir köşeye çekilmişti… Karargah sessizleşmişti. İmam Hüseyin, tek başına kalmıştı. Kılıcını beline bağlamış, asasını eline almış, derin karanlıklar içinde, karargahın etrafını dolaşmaya başlamıştı.
Gözleri vakit vakit, düşman saflarının bulunduğu tarafa kayıyordu. Orada, öbek öbek yanan ateşlerden, şahlanmış yılanlar gibi, kıvrılan kızıl alevler yükseliyordu ve sonra kendi karargahına eşya denkleri arasında anlaşılmayan mırıltılar geliyor; mini mini Ali Asgarın hazin sesi, gecenin sessizliği arasında sürükleniyordu. Bu suçsuz ve berrak sesin: Su… Anne! Su…. diye feryadı, annesi Rübah ile Zeynel Abbidinin annesi Şehri Banunun hıçkırıklarına karışıyordu.