"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ömer ibni Sad

İbni Ziyadın imam Hüseyini tutuklamak için bin kişilik bir kuvvetle Hürü göndermesi haberi etrafa yayılınca, Peygamber ve Aliyi sevenler harekete geçmiş; imam Hüseyine karşı yapılmakta olan çinayetin önüne geçmek için hazırlıklara koyulmuşlardı.
Casusları aracılığıyle haber alan İbni Ziyad, fevkalade hiddetlenmiş, işi büyümeden bastırmak için o sırada huzurunda bulunanlara: Emirülmüminin Yezide muhalefet eden Hüseyini yola getirmek sırası gelmiştir. İçinizde Hüseyinin üzerine gidecek ve onu Emirülmüminine zorla boyun eğdirecek kim var? demişti.
İbni Ziyadın bu sorusunu derin bir susuş takip etmişti. Bütün başlar, gögüsler üzerine eğilmişti. Hiç bir kimse, bu ağır görevin sorumluluğunu yüklenecek kadar cüret göstermemişti.
İmam Hüseyine karşı hiç kimsenin silah çekmek arzusunda olmadığını gösteren bu susuş, İbni Ziyadın kalbine acı bir korku vermişti.
İbni Ziyad, bu tehlikeli susuşu zekasıyla yenmek istemiş, gözlerini mecliste bulunanların üzerinde gezdirdikten sonra, parmağını bir kişiye uzatarak: Ya Ömer!… Sen ki, Kureyş kabilesinin en yiğit ve namdar kahramanlarındansın. Bir süreden beri Rey ve Taberistan vilayetlerinin valiliğini ister durursun. Şimdi, niye susup düşünürsün? İşte Emirülmüminine karşı hizmet edip mükafat kazanılacak zamanındır.bu görevi yüklen. Sana şimdi o vilayetlerin valiliğini vereyim. Emirülmüminine de derhal tastik ettireyim…. demişti.
Ömer, ağır ağır başını kaldırmış: Ya Emir!… Şayet Hüseyin, yine inat ederek itaat etmezse?… demişti.
İbni Ziyad, hiç tereddüt etmeden cevap vermişti: O zaman, onun başını keser ve bana getirirsin.
Ömer, Kureyş kabilesinden, Sad ibni Vakkasın oğlu idi. O da babası gibi, Kureyş kabilesinin en namdar ve cesur mübarizlerindendi.
Babası Sad Vakkas, Peygamber zamanındaki savaşlarda birçok yararlıklar göstermiş; Halife Ömer zamanında da büyük bir ordunun başına geçerek, Irak ve İranı zaptetmişti.
Oğlu Ömeree gelince; o da babası gibi cesur ve zeki bir adamdı. Fakat, bütün hayatını Emevi saraylarının entrikalı işlerine hasretmiş, bütün ikbal ve istikbalini hile ve desiselerden beklemişti.
İbni Ziyadın dediği gibi, gerçekten son zamanlarda gözlerini Rey ve Taberistan valiliklerine dikmişti ve birkaç defa da bu valilikleri istemişti. Fakat onun bu isteğine önem verilmemişti.
İşte şimdi, İbni Ziyad tarafından yapılan bu teklif Ömerin kalbinde var olan ihtiras hislerini bir anda harekete geçirmişti.
Ya Emir!… Omuzlarıma yüklemek istediğin yük, çok ağırdır. Müsade et; bu gece düşüneyim. Yarın cevabını veririm… demişti.
İbni Ziyad, bu belirsiz cevaptan endişe etmişti. Teklif ettiği cinayeti Ömer de reddederse, imam Hüseyin aleyhindeki hareket planı iyice iflas edecekti. Belki de bu yüzden, önce Kufede, sonra bütün Irakta bir isyan meydana gelecekti.
Bir anda bunları düşünen İbni Ziyad, Ömerin ihtirasını bütün bütün körükleyerek, onu iştahlandırmak ve bir oldubitti yapmak istemişti. Derhal ellerini çırparak, kapının önünde bekleyen kölelerine: Ya velet!… Çabuk, en süslü hilatlerden birini getirin… diye seslenmişti.
Bu altın sırma işlemeli hilati, kendi eliyle Ömere giydirdikten sonra: Ömerin altına, en cins atlarından birini çekin… diye emir vermişti.
İbni Ziyadın bu gösterişleri, artık Ömerin damarlarındaki ihtiras (aşırı, güçlü istek) kanlarını tamamıyle kaynatmaya yetmişti. Sırtına giydiği o muhteşem hilatin, üstüne bindiği o kıymettar atın ve etrafını saran kölelerin verdiği bir gururla doğruca evine gitmişti. Maksadı, yükleneceği işi bir kere de oğullarıyle müzakere etmekti.