"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Velidin muamelesi

Velid, büsbütün şaşırmıştı. Artık bu durum karşısında hem imam Hüseyinin, hem de kendisinin bir felakete uğrayacağını anlamıştı. Derhal emirnamenin suretini çıkararak, bir mektupla gizlice imam Hüseyine yollamıştı. Bu mektupta şu kısa satırlar vardı:
«Ya Hüseyin!…
«Yezid tarafından bana gönderilen emirnamenin suretini ben de sana gönderiyorum. Ne kadar güç bir mevkide kaldığımı takdir edersin.
«Ben, Resulü Ekremin torununa karşı küstahlık edecek ve haşa, onun hayatına kasteyleyecek kadar mütecasir ve imansız değilim. Fakat, takdir edersin ki, ben, burada bir görev sahibiyim ve beni bu göreve atayan Yezidin emrini yapmaya mecburum. Bu hususta gösterilecek ihmal ve göz yumma, beni hiç şuphesiz ölüme kadar sürükleyebilir. Çünkü, babası Muaviye gibi, Yezidin intikamından da kurtulmak mümkün değildir.
«Onun için, hem kendine, hem de bana merhamet et… ya, Yezide biat ederek şu muhalefeti ortadan kaldır veyahut benim memur olduğum Medine çevresinden uzaklaş.
«Sen de kabul ve tasdik edersin ki; tehlikeden uzaklaşmak ceddin olan Resulü Kibriyanın emirleri cümlesindendir. Nitekkim, bizzat kendileri de, müşrik ve münafıkların tecavüzlerinden kurtulmak için, göçü ihtiyar etmişlerdi (Peygamberin, ellerinden kaçtığı müşriklerin başında: Yezidin dedesi Ebu Süfyan bulunmakta idi).
«Yezidin zulmüne karşı Canabı Hakkın selameti; senin, benim ve cümle ümmeti Muhammedin üzerine olsun.»
Bu mektup Velidin Ehl-i Beyte karşı beslediği sevginin bir belirtisiydi. Bunun için imam Hüseyin, Velidin hüsniyet gösterdiğine hiç şüphe etmeyerek, onu zor mevkiden kurtarmak için, Medineden ayrılmaya karar vermişti.
Fakat, nereye gidecekti?… henüz bunu düşünmemişti. Bir akşam, RavzaiResulüllaha giderek geceyi orada geçirmek istedi. Ravzaya gitti.
Ceddi Resulallahı ziyaretten sonra, kendi durumundan ve kendisine yapılan eza ve cefadan şikayete başladı. Bütün bu gece orada kalmış ve ertesi sabah evine dönmüştü. O gün küçük kardeşi Muhammed Hanefi gelmiş: Ya Hüseyin!…. Seni üzgün ve telaşlı görüyorum… demişti.
İmam Hüseyin, durumu ona anlattıktan sonra: Bir an önce Medineden çıkıp gitmek istiyorum. Fakat nereye gitmenin uygunolduğunu kestiremiyorum… diye cevap vermişti. O zaman, iki kardeş arasında, uzun uzadiye bir müzakere cereyan etmişti.
İmam Hüseyin, önce Horasan taraflarına geçerek, Ehl-i Beyte karşı saygı ve sevgi besleyen Türklere sığınmak istediğini söylemişti.
Yezid, orda kendisine zafer bulamayacaktı. Orada da kendisine rahat vermeyecek olurlarsa, Türklerle birleşerek Yezide karşı koyacaktı.
Bu fikir ona pek cazip görünüyordu. Eğer türklerle birleşerek, Yezidin üzerine yürüyecek olursa, hiç şüphesiz, İranlılar da kendisine katılacaklardı.
Çünkü imam Hüseyin, İranlıların gözünde, kutsal ve saygının en yüksek makamını ihraz etmiş olan bir kişiydi.
İmam Alinin fazilet ve kahramanlığına tutkun olan İranlılar, Onun evlatlarına ve Ehl-i Beytine karşı da sonsuz ve sınırsız bir sevgi beslemektelerdi.
Nitekim imam Hasanın zehirlenerek öldüğünü haber alan İranlılar, büyük bir hüzün ve üzüntü göstermişler; katilleri şidetle protesto etmişlerdi.
İmam Hüseyine karşı ise, daha büyük bir ilgi göstermektelerdi. Sebebi de, imam Hüseyin, İranın son hükümdarı olan Yezdicürdün kızı Şehrii Banu ile evlenmiş ve bundan Zeynel Abbidin adında bir oğlu dünyaya gelmişti.
Bundan dolayıdır ki, İranlılar, imam Hüseyine karşı çok büyük bir ilgi göstermektelerdi. İşte bunları dikkate alan imam Hüseyin, bütün ümitlerini Türkistan ve İrana bağlamaktaydı. Bu iki bölgede kendisine büyük bir taraftar kitlesi temin edeceğinden emindi.
Muhammed Hanefi, imam Hüseyinin bu mütalasını dinledikten sonra şu, cevabı vermişti:
«Fikriniz tamamıyle doğrudur. Fakat bu emelinize kavuşmak için pek büyük güçlükleri atlatmak gerekir. Önce Ehl-i Beyt ile bu uzun ve meşakkatli yolculuğa katlanmak çok güçtür.
«geçilecek o büyük çöllerde bu güçlüğe dayanılsa bile Yezid, bu seyahate derhal engel olacak ve göndereceği adamlarla da belki sana karşı bir suikastta bulunacaktır. Benim fikrime kalırsa, önce Mekkeye çekilmeli, Mekkeliler, sana tabi olacaklardır. Bu olmadığı takdirde, oradan Yemene gitmelisiniz. Yemenliler, gerek ceddimiz Resulullahın, gerek babamız Aliyyül Mürtazanın sadık dostlarıdırlar. Onların sevgi ve sadakatine şüphe edilmez…. bundan sonra, düşündüklerin yapılabilir. Oradan Türkistana ve İrana geçmek mümkündür…»
İmam Hüseyin, Muhammed Hanifinin sözlerini tasdik etmiş: Hakkın var… şimdilik Mekkeye gidelim. Orada da Yezidin adamlarından fazla bir tazyik görürsek, Yemen taraflarına geçer; geleceğe ait işlerimizi düşünürüz… diye cevap vermişti.