"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Yas

Cude, cinayetinin son safhasını da böylece büyük bir soğukkanlılıkla bitirmiş; gene geldiği gibi sükünetle odasına dönmüştü. Gerek imam Hasan, gerek kız kardeşi Zeynep hala derin bir uyku içindelerdi.
Böylece aradan bir saat kadar zaman geçmişti. Bu sakin ve sessiz odada birdenbire bir hıçkırık sesi işitilmişti. Zeynep derhal uyanmış, yerinden fırlayıp, karanlıkta etrafı dinlemişti. Kardeşi Hasanın uykusunda bir şeye ağladığını anlar anlamaz, hemen onun yanına gitmişti: Ya Hasan… niçin ağlıyorsun… Yoksa çok mu rahatsızsın?… demişti.
İmam Hasan uyanarak: Ya Zeynep! Beni niçin uyandırırsın?… Ceddim Resulü Ekrem ile konuşuyordum. Bana, bir hayli sitem etti: «Sırtındaki gömlek kirlenmiş, bunu değiştir» dedi. Daha birşeyler söyliyecekti. Ama sen uyandırdın…. diye cevap verdi.
İmam Hasanın bu sözleri, Zeynepin kalbine bir avuc kıvılcım serpmişti. Derhal başını önüne eğmişti. Eli, gayrı ihtiyari imam Hasanın ellerine sürüklenmişti. Bu eller, ateşler içindeydi. İmam Hasan, boğazına düğümlenen kelimelerle şikayet etmişti: Hava mı çok sıcak…. Yoksa, gördüğüm ruyanın etkisi mi? vücudumun her tarafını bir ateş sarmış…. bana biraz su Zeynep, derhal ışık yakmış, orada duran testinin mührüne bakmış; testinin ağzındaki bezin açılmadığına ve mührün de bozulmadığına inanınca, içindeki sudan bir gümüş tasa doldurarak imam Hasana uzatmıştı.
İmam Hasan, tasın içindeki suyu kana kana içmişti. Harareti biraz sükünet bulunca: Oh!… hamdolsun, biraz serinlendim… Teşekkür ederim, Zeynep… demişti.
Ama aradan kısa bir zaman geçer geçmez, imam Hasanın midesinde şidetli bir acı baş göstermişti. Bu acı, dakikalar geçtikçe şiddetini artırarak, sabaha karşı artık dayanılamayacak bir hale gelmişti.
O zamana kadar, kız kardeşine telaş vermemek ve onu üzmemek için çok büyük bir sabır ve tahammül göstermiş olan imam Hasan: Ya Zeynep!… Bana bir hal oluyor… Ciğerim parçalanıyor. Kardeşim Hüseyine haber gönder…. Buraya gelsin…. demişti.
Zeynepin aklı başından gitmişti. Ağlayarak imam Hüseyinin odasına koşmuştu: Ya Hüseyin!…. Başımızın üzerinde bir feleket dolaşıyor. Artık benim tahammülüm kalmadı. Çabuk, Hasanın odasına git… diyebilmişti.
Zeynepin bu sözleri, çabucak evin öteki odalarına da aksetmişti. Her taraftan bir vaveyla(çığlıklar, haykırışlar) yükselmişti. Herkes İmam Hasanın yatağının etrafını sarmışlardı.
İmam Hüseyin, kadınları güçlükle susturabilmişti; imam Hasanın boynuna sarılarak: Ya Hasan!… Sen, Tanrının Aslanı, Alinin oğlusun. Metin ol… Söyle: Ne oluyor sana? diye kendisine sormuştu.
İmam Hasan, buz gibi terleyen alnını imam Hüseyinin göğsüne dayamış: Çektiğim acıya dayanamıyorum, diyebilmişti. Çünkü, Cudenin verdiği zehir, etkisini göstermişti. Şiddetli çırpınmalar içinde kalan imam Hasan, ciğerleri parçalayan feryatlar içinde can vermişti.
İmam Hasanın etrafında toplananlar o kadar melul ve mustarip idiler ki, orada Cudenin bulunmadığını fark edememişlerdi.