Cudeye gelince… Bu kurnaz kadın, eşi imam Hasanın kalbinde birdenbire uyanan şüpheyi derhal hisetmişti. Üzerinden bu şüpheyi silmek için, kayıtsız davranarak, belli zamanlarda gene odasına gelmişti. Ama yiyecek ve içeçeğe dair hiç bir şey getirmemişti.
Günlerce böyle yaparak gerek İmam Hasanın, gerek Zeynepin şüphelerini gidermek istemişti. Zaman geçtikçe, Mervanda bir sabırsızlık baş göstermişti. Ölümü getirecek olan asıl kesinzehri bir an önce imam Hasana içirmesi için, Ensvane aracılığıyle sık sık Cudeye habergöndermekteydi.
Sonunda, Cude, kararını vermişti. Bir gece, tehlikeli bir teşebbüse girişerek; artık bu korkunç cinayeti son bir cüretle sonuçlandıracaktı.
Hicretin ellinci sefer ayının yirmi dokuzuncu Salı geçesiydi. Her taraf sessiz ve sakindi. Vakit, gece yarısını geçmişti. İmam Hasanın evinde bulunanlarınhepsi odalarına çekilmiş, derin bir uyku içindelerdi.
Cude de, herkes gibi odasına çekilmiş: yatağına girmişti…. ama uyumamış; büyük bir sükünet içinde saatlerin geçmesini beklemişti.
Gece yarısına doğru, yatağından kalkmış, oda kapısını aralamış; tıpkı bir hayal gibi, sessizce imam Hasanın odasına doğru ilerlemeye başlamıştı.
İmam Hasanın odasının avluya açılan pençeresi önüne gelmişti. Hava sıcak olduğu için, pencerenin kapakları örtülmemişti. Cude, başını içeri uzatmış; durumu gözden geçirmişti. Sedirin üzerindeki yatakta imam Hasan yatıyordu, Onun önünde yere serilmiş bir şilte üstünde de Zeynep uyuyordu, ikisi de derin bir uyku içindelerdi.
Cude, artık herşeyi göze almıştı. Ellerini pencerenin kenarına dayamış; bir yılan gibi sessizce içeri kaymıştı. Karanlığa alışan gözleriyle, imam Hasanın su içtiği testiyi aramıştı ve sonra koynundan, küçük sürme tolumlarına benzeyen meşin bir kese çıkarmıştı. Bunun içindeki beyaz bir tozu (Eski Arap tarihlerinin pek çoğu, bu zehrin, elmas veyahut gümüş tozundan yapılmış olduğunu yazarlar.) testinin ağzındaki tülbendin üzerine boşaltmış, parmağını bu tozun üzerine süre süre tamamıyle testinin içine indirerek, bezin üzerinde hiç bir eser bırakmamıştı.