"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Mervan

Ama bedevi cevap vermeden önce, Ensvaneyi iterek, kulübeye girmiş, yüzünü kapayan kefiyenin ucunu açmış: Nasıl… şimdi beni tanıdın mı, Ensvane? Seninle biraz görüşmek istiyorum… diye mırıldanmıştı.
Ensvane, büyük bir hayretle sarsılmış: Hey Allahım!… sen ha… Mervan… yıllar geçtikten sonra seni, karşımda görmek… diye bağırmıştı.
Mervan, sırtındaki deve yününden örülmüş maşlahı çıkarmış, bir tarafa atmış ve kadınla konuşmaya başlamıştı:
→Demek, beni unutmadın, Ensvane?
→Seni unutmak mı? bu, nasıl olur?… Hayatımın ilk günahımı seninle işledim… işte o günden beri de onun azap ve cezasını çekmekteyim.
→Niçin?
→Niçin olacak?… Beni baştan çıkardıktan ve bana o ilk günahı işlettikten sonra, belime bir tekme vurdun; beni derin bir çamuruniçine yuvarladın.. Belde de bana iğrenç bir ad kazandırdın.. Dünya mutluluğundan yoksun bıraktın…. İşte, bak!… görüyorsun ya, şu sefaletimi?… bunun başlıca sebebi sensin….
Mervan, teklifsizce bir köşeye oturmuş; Ensvanenin söylediği bu acı sözlere karşı hissiz bir şekilde gülmeye başlamıştı.
Ya Ensvane!… hakkın var, vaktiyle ben sana uğursuzluk getirmiştim. Ama, işte bugün de mutluluk getiriyorum…. diye mırıldanmıştı.
Ama, kadın, başını sallayıp ellerini Mervana doğru uzatmıştı, şöyle konuştular:
→Senden bana değil, kimseye mutluluk gelmez!…
→Niçin?…
→Niçin mi?… çünkü sen… melun bir adamsın!…
→Melun mu?…
→Evet… Bunu bütün Medine halkı bilir… sen doğduğun zaman, bedenin adeti olmak üzere, baban Hakem, seni almış… doğrucaResul-ü Ekreme götürmüş… «Ya Resulullah!… benim oğluma da dua et» demiş. Ama Resul-ü Ekrem, seni görünce: «Bu nasıl çocuk? Yüzünde melanet (kötülük) akıyor…» demiş.
Ensvanenin bu sözlerinden, Mervanın simsiyah ve dört köşe cehresi, bembeyaz olmuş; bütün vucudu buz kesilmişti. Ama o, metanetinin sarsıldığını göstermemek için, dudaklarındaki gülümsemesini genişleterek cevap vermişti: Ben, bunun aksini ispat edeceğim… Vaktiyle sana uğursuzluk getirmeme karşılık, işte bugün de mutluluk getiriyorum. Al bakalım, şunu…
Mervan, bu sözleri söylerken, koynunda çıkardığı meşin bir keseyi Ensvanenin önüne atmış; kese, şakırdayarak onun ayaklarının dibine yuvarlanmıştı. Hayatında beş dirhemlik para bile bir arada görmemiş olan kadın, hemen kesenin üstüne atılmış, onu yerden kaparak gögsüne bastırmış: Ne çok para… buna malik olan, her halde mutlu olur…. diye bağırmıştı.
Mervan, dudaklarındaki gülümsemeyimuhafaza ederek, birkaç saniye gözlerini Ensvanenin gözlerine dikmiş ve sonra şöyle söylemişti:
→İşte!… kendinde itiraf ediyorsun, bu sefer sana mutluluk getirdim.
→Bu para benim mi?…
→Evet…
→Hepsi benim mi?….
→Bu, bir şey değil… eğer istersen, bu kese gibi beş kese paraya daha malik olabilirsin…
→İnanmıyorum, Mervan… bir ruya gördüğümü sanıyorum.
→hayır, Ensvane…. rüya görmüyorsun… tam anlamıyla bir gerçek karşısında bulunuyorsun….