"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Alinin şahadeti

İbni Mülcemin kastına uğrayan Ali, derhal ölmemişti. Başından aldığı yaranın derinliğine ve kılıçtaki zehrin yavaş yavaş vücudunu zehirlemesine rağmen, iki gün ecelle pençeleşmişti.
Hz.Alinin yatağının etrafı, onun eshabıve sevenleri tarafından çevrilmişti. Onun ölüm döşeğinin bulunduğu bu basit döşeli ve basık tavanlı evde, hazin hıçkırıklar birbirini takip ederken, Kufe sokakları da bir matem bayrağı haline gelmişti.
Kapının önüne büyük bir halk zümresi birikmişti. Bunlar, yerlerden aldıkları toprakları yüzlerine sürerek: Ya Ali, ya imam, ya Emirülmüminin…. bizi emevilerin eline bırakıp nereye gidiyorsun? diye feryat etmektelerdi. Ali, bir aralık gözlerini açmış, etrafındakilere gülümsemişri: kendinize boş yere acı vermeyin. Mukadderat ne ise, o olur….. Hüküm, Allahındır. Beni öldürmek isteyen adamı getirin, görmek isterim. …. demişti.
Elleri arkasına bağlı olan İbni Mülcemi, Alinin huzuruna getirmişlerdi. Ali, İbni Mülcemi görür görmez, acı acı gülümsemiş: Tanıdım. Evet; ben, seni tanıdım. Sen Mekkede bir kaç kere bana, baş vurmuş, yardım istemiştin.
İbni Mülcem, gözleri dolarak başını önüne eğmiş; cevap vermişti: Evet… ya imam….
→Hatta bir defa da benden bir at istemiştin.
→Evet… ya imam. Ben senin bir hayli lütuf ve keremini görmüşümdür. …
→Şimdi anladım… demek ki, benden gördüğün bu iyiliklere bu suretle karşılık verdin, öyle mi? (İmam Alinin bir sözü: «İyilik ettiğin adamın, sana fenalık yapmasından kendini sakın.» dedikten sonra, gözlerini başucunda duran imam Hasan ve Hüseyine çevirmişti: Bu adama, eza ve cefa etmeyiniz. Sonucubekleyiniz. Bana verdiğiniz yemeklerden ona da verin. Ben sağ kalırsam, onunla bizzat hesaplaşmak isterim…. yok, ölürsem, şeriatın hükmünü yerine getirin… ama, bu hükmü yerine getirirken, sakın ona acı çektirmeyin…. O, bana bir darbe vurdu. Siz de bir kılıç darbesiyle onu öldürün…. demişti.
Hz.Alinin hayatına kasteden bir katil hakkında bile bu derece temiz bir düşünce göstermesi ve adeletle hareket etmesi, orada bulunanların kalplerine büyük bir üzüntü vermişti. Bu büyük mertlik karşısında çoşan kalplerden, bir hıçkırık tufanı yükselmişti.
Abdullah bin Abbas, kendini tutamamıştı: Ya Rab!.. İnsanlığın bu büyük nurunu, nasıl södüreceksin? diye feryat etmişti.
Bir başkası: Yanlız bilimin Medinesi değil… Fazilet aleminin göğü de çöküyor… diye bağırmış, Alinin yatağına kapanarak kendinden geçmişti.
Bütün bunlar, boşuna idi. Bu büyük facianın gidişini hiç bir kuvvet durduramazdı. Ali, rüzgara karşı tutulan bir mum gibi erimekteydi. Yarasından sızan kanlar, bir türlü dinmemişti… Başındaki bezler; al kandan, kızıl bir taç haline gelmişti. Göz kapakları ağırlaşmış, nefesi seyrelmişti. Ölümün acı sekeratı bütün korkunçluğu ile baş göstermişti. Hiç şüphesiz ki beş, on dakika sonra, Allahın hükmü yerine gelecekti.
O zaman, Abdullah oğlu Cendip, Alinin yanına diz çökerek son bir görev yapmak istemişti. Onun; soğumaya başlayan elini, yüzüne, gözüne sürdükten sonra, hıçkıra hıçkıra: Ya Emirülmüminin!… Allah göstermesin, sana bir hal olursa, büyük oğlun Hasana biat edelim mi? demişti.
Bu sözler, sanki birdenbire Aliye kuvvet vermişti. Derhal gözlerini açmış, sağ elinin şahadet parmağını kaldırmış: Ben… Bu hususta size ne yapınız, ne de yapmayınız, derim. Kimi laik görürseniz, ona biat edin. Sizi doğru yola götüren adamı seçmekte serbestsiniz… diye cevap vermişti.
Hz.Alinin bu sözlerinden sonra susulmuştu. Ve hıçkırıklar arasında geçen bu derin susuştan sonra, Ai: gittikçe titreyen ve kuvvetini kaybeden sesiyle etrafındakilere şu vesiyette bulunmuştu: Ya Hasan! Ya Hüseyin!… ve ey, Allaha ve Resulüne inananlar!… Ağlamayınız. Beni dinleyiniz!… bize mertlik ve faziletten ayrılmamanızı vasiyet ederim. Zalim düşmanlarınıza bile zulmmeyin. Muhammed ümmeti arasında ara bozuculuk çıkartmaktan sakının…. Size saldırmayanlara karşı, sakın kılıç çekmeyin. Ve artık beni de kendi halime bırakın….
Bütün başlar, yere eğilmiti. Nefesler cebredilmiş. Hıçkırıklar, zorla kesilmişti…. Alinin dudakları titremiş ve inler gibi derinden gelen bir tekbir sesi, bütün kalpleri titremişti ve bu tekbir sesi yavaş yavaş sürüklenirken, Emirülmüminin de gözleri ağır ağır kapanmış, dudakları hareketsiz kalmış, geniş ve henüz ağarmaya başlayan bir sakalla çevrilen muhteşem yüzü bembeyaz kesilmişti. (İmam Ali altmış üç yaşında dünyasını değiştirmişti. (Hicretin 40ncı yılı, Ramazanın 21inci, miladi, 661 yılı, Ocak ayının 27nci günü).