Kufeyi baştan başa bir feryat ve inilti kaplamıştı. Alinin yeşil bir örtüye sarılmış olan tabutu; bu feryat ve inilti içinde kabrine götürülmüştü.
Aynı zamanda da halk arasında bir mesele baş göstermişti: Ali, vesiyet etmeden dünyesını degiştirmişti. Kime biat edeceğiz? Durum, çok önemliydi. Muaviyenin taraftarları derhal harekete geçmişler; kuş gibi uçan hecinlerle Şama haberciler göndermişlredi.
Hz.Alinin faziletine perestiş eden ve Ehl-i Beyte saygı ve sevgi besliyenler, derhal Alinin büyük oğlu Hasanı hilafet makamına geçirerek biat eylemişlerdi.
Bu suretle, babasından imamet sıfatını ve halkın seçimiyle de (Hilafet) makamını alan «imam Hasan», derhal Kufe sokaklarına tellallar çıkarmış, Kufelileri büyük bir toplantıya çağırmıştı. Sonra da, halka şu sözleri söylemişti: «Ey ahali!… Bu gece, sizin aranızda öyle bir kişi çıkıp gitti ki, sizden önce gelenler onun bir mislini görmemişlerdi. Sizden sonra gelenler de onun bir mislini görmeseler gerektir. O da, gerçi herkes gibi bir insandı. Ama, Canab-ı Hakk, ona bazı üstünlükler ihsan etmişti. O, Resul-ü Ekremin ammizadesi, sevgilisi, varisi ve vasisi idi. Rersul-ü Ekrem, onun için: «Benim etim, onun etidir… Benim kanım, onun kanıdır… Benim cismim, onun cismidir» demişti. O ilimde olduğu gibi yiğitlikte de en üstün mertebeyi kazanmıştı. Onun için ki, Resul-ü Ekrem, onun İslamiyet aleyhine isyan ve tuğyan edenlere karşı gönderdi.
«Onun kılıcı hiç bir düşmanın karşısında geri dönmemiş; onun pazılarındaki kuvvet hiç bir düşman tarafından yenilmemişti.»
«Haiz olduğu sıfatlar dolayısıyla: (Şah-ı velayet) denilmişti.»
«Çünkü O, Peygamberin bütün iyi sıfatlarının en güzel huylarının varisi idi…. İşte bakın; öyle mübarek bir gecede şu fani cihana veda etti ki, beni İsrailin Peygamberi olan Musa bin İmran da, bu gecede ölmüştü. İsa ibni Meryem de bu gece semaya uruç eylemiş.»
«Ey ahali!… ben, onun şeksiz ve şüphesiz evladı, ceddim Resulullahın da en tabii varisiyim…. imamet ve hilafet, seçim ve istihkak ile bana geçti. Ceddim Muhammed, sizi Hakkın en tabii dinine davet etmişti. Babam da, size her şeyde doğru yolu göstermişti.»
«Şimdi bende babamın izlerini takip edeceğim ve sizlere yine aynı doğru yol üzerinde delalet eyleyeceğim….»
«Muhaliflerimizi, önce yumuşak ve tatlılıkla karşılayacağım. Hidayet ve itaat yoluna sokmaya çalışacağım. Onlar barış ile karşılık vermezlerse; ben de aynı çareye baş vuracağım…»
«Ey, bu sözlerimi dinleyenler… işte size meslek ve amacımı anlattım. Dedem Muhammedin ve babam Alinin yolunda ne suretle yürüyeceğimi bildirdim. Sözlerim, aklınıza ve muhakeminize uygun geliyorsa; ceddim ve babama yaptığınız gibi, bana da biat ve itaat ediniz. Yok, benden akıl ve hikmet dışında işler bekliyorsanız; bırakın, sizin arzularınıza terk edeyim… ben de çıkıp medineye gideyim..»
İmam Hasanın beliğ bir lisanla söylediği bu hutbe, derhal etkisini göstermişti. Ama henüz halk buna cevap vermeden, Abbas oğlu Abdullah ayağa kalkarak: ey müslümanlar!… Malumunuzdur ki, size bu sözleri söyleyen zat, saygıdeğerPeygamberimizin gözbebeği ve o Peygamberin vasisi ve damadı Şah-ı Velayet Alinin de büyük oğludur. o, bize gerk Peygamberimiz ve gerek Emirülmüminin Ali tarafından bir emanettir. Biz, kendisine imamet ve hilafeti layık ve müstahak gördük. Kendisine biat ve ikrar verdik. Fakat O, sizlerden de ikrar ve biat istiyor. Ne dersiniz? demişti.
Toplanan Kufe halkı, ellerini göğüslerine koyarak yerlere kadar eğilmişti: Biz de biat ediyoruz. Gerek kendisine ve gerek Ehl-i Beytine itaat edeceğimize ikrar veriyoruz, dedikten sonra, önce Sad oğlu Kaya olduğu halde, birer birer imamı Hasanın önünden geçmişler, eğilerek biat ve ikrarlarını vermişlerdi. Bu tören son bulur bulmaz, imamı Hasan, katil İbni Mülcemin getirilmesi emretmişti.
Elleri arkasına bağlı olan İbni Mülcem, meydana getirilmişti. İmam Hasan, aynı zamanda katilin kanlı kılıcını da istemişti. Kılıç getirildiği zaman, onu katile göstermiş: ya İbni Mülcem!… Emirül müminini bu kılıçla mı öldürdün?… demişti.
İbni Mülcem, derin derin içini çekerek: Ya Hasan!… ben bu kılıcı, tam kırk gün biledim ve her bilerken de; bununla son defa olarak halkın en kötüsünün öldürülmesini Allahtan diledim…. diye cevap vermişti.
O zaman, imam Hasan, bu kılıcı eline almış: ya İbni Mülcem!… duan kabul olunmuş… bu kılıç, son defa olarak halkın en kötüsünü öldürecek ve şimdi seni cezana eriştirecek… demiş ve bir vuruşta, İbni Mülcemin kafasını kesivermişti. Alinin vasiyeti yerine gelmişti. Katil, hiçbir eza ve cefa görmeden, bir darbede kanlar içinde yere serilmişti.