"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Pusu

Hz.Alinin evinde çarpan saf ve inançlı kalpler, bu gizli acı ile titreşirken Kuttamenin evinde de, kılıçlar ve hançerler bilenmekteydi.
Kuttame, bu büyük cinayete hazırlananları, cesaretlendirmek için mutfağa giderek, onlara kendi elleriyle yemekler hazırlamış, cesaretlerini artıracak birçok şiirler okumuş, menkıbeler söylemiş….. sahur vaktine kadar onları eğlendirmişti ve tam, Kufe camilerinin minarelerinde münacat sesleri yükseldiği zaman: Ey kahramanlar!…. Rakka çöllerinin topraklarını alkanlara boyayan, babam, kardeşim, kocamın ruhu; şu anda sizi görüyor. İntikam saati gelmiştir. Gidiniz, onların ruhu şad etmek için; kılıçlarınızı ve hancerlerinizi işletiniz. Ele geçmeyiniz. Bana başarı müjdesini getiriniz…. demişti.
Sokaklar zifiri karanlıktı. Sokak kapısını Kuttame açmış, bu üç kişi, üç hayal gibi karanlıklar içine kaymıştı.
Duvar diplerinden sine sine gitmişler. Alinin evi dolaylarında birer köşeye gizlenmişlerdi. Bu arada minarelerde salatlar veriliyordu. Sokak aralarında dolaşan bir münadi uyuyanları uyandırmak için: Namaz vakti, ey müslümanlar! Haydi namaza! diye bağırıyor ve bu ses, Kufenin tenha ve karanlık sokaklarında uzayıp gidiyordu.
Bu münadi, elindeki değneğini yerlere çarpa çarpa ve böylece bağıra bağıra, Alinin evinin önüne geldi ve burada da dik diye bir sada ile: Ya Emirülmüminin!….. ibadet vakti…. Haydi ibadete! diye seslendi.
Bu, eski bir usul ve gelenek idi. Bu münadi, her sabah bağırarak gelir, Aliye seslenir; sonra, önüne düşerek yine bağıra bağıra, Ali ile mescide kadar giderdi.
Şimdi, münadi seslenince, Ali içerden: Biz, Canab-ı Hakkın her emrine hazırız…. Geliyorum…. diye cevap verdi.
Avludan ayak sesleri ve şöyle bir konuşma işitildi:
→Ya Hasan!… sen demi geliyorsun?
→Evet. Baba…. bu sabah, ibadete seninle gideceğim.
→Fakat senin başka bir yerde ibadet hizmetin var…
→Bu sabah, o hizmeti Hüseyin yapmak istedi.
→Pekala…. yürü….
Kapının yanında bir kümes vardı. Bunun içindeki kazlar, Aliye doğru koşarak bağırmaya başlamışlardı.
Hz.Aliye kapıyı açmak için önden giden çariye, kazları susturmak istedi; yerden küçük bir değnek parçası alarak, onlara doğru ilerledi: Ali; ya Hind!…. onlara ilişme… ne diye feryat ettiklerini bilir misin? Belki onların da bir bildikleri vardır….. dedi ve cariyenin açtığı kapıya ilerledi.
Kapıdan çıkarken önce, yüksek ve heybetli sesiyle Besmele çekti; sonra münadiye selam verdi:
→Selam….. ya malik!…
→Selam, sana olsun; ya Emirülmüminin…..
→Haydi bakalım… düş önümüze….
Münadi, elindeki değneği yere çarparak: İbadet vakti ey müslümanlar!… diye bağırdı. Yürümeye başladı. Onu takip eden Ali de kapıdan henüz beş, altı adım kadar uzaklaşmıştı. O anda, karanlıklar içinden üç gölge fırladı ve bu üç gölge, Alinin üzerine saldırdı. Ali hiç beklemediği bu saldırı karşısında bir an şaşırarak elindeki asayı ileri uzattı. Fakat asa, şidetle inen bir kılıç darbesi altında parçalandı.
Hz.Ali, derhal kılıcına davrandı. Lakin elini kılıcının kabzasına koymaya vakit bulamadan şidetli bir darbe başına indi. Ali, korkunç bir sesle: Hay melunlar!… diye bağırdı, canilerin üzerine atıldı. Karanlıkta bunlardan birini yakaladı. Şiddetle yere çarptı. Fakat o anda, başındaki yaranın etkisiyle dayanamıyarak, kendisi de baygın bir halde, yere yuvarlandı (Bazı kitaplar: «Bu olay camide oldu ve Ali secdeye vardığı zaman, İbnimülcem kılıçla başına bir darbe indirdi» diye yazmaktadırlar. Taberi, Hadika).
Henüz kapıdan çıkan Hasan, karanlıkta bu boğuşmayı görür görmez: Melunlar. Allahın Kabesini yıktınız!… diye bağırdı ve kılıcını sıyırarak, kaçanların üstüne saldırdı.
Bunlardan en geride olana bir kılıç savurarak yere yuvarladı. Ötekilerin de arkasında koşarak, üzerine atılacaktı. Ama Babasının iniltisini duyunca, elinden kılıcını attı: Baba….. ya, baba!…. kıydılar mı sana?…. diye, babasının üzerine kapaklandı; hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sonra acı bir sesle: Hüseyin…. ya Hüseyin!…. koş, babamız gitti…. diye bagırdı.
Cariye Hind, henüz kapıdan uzaklaşmamıştı. Fakat kazların acı acı feryat etmelerinden, imam Hasanın bu acıklı imdat isteme sedasını duyamadı.
İbadete uyanan komşular, bu gürültüyü duyar duymaz kapılarından fırlamışlar, başından sızan kanlardan baygın bir hale gelen Ali ile onun üstüne kapanmış imam Hasanın etrafını almışlardı.
Evet hüküm Allahındır… dedikten sonra kendisini kaybetti….