"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
İslam Tarihi - İbnül Esir
Mesnevi Şerif - Mevlana
Peygamberler Tarihi
Tabakat - İbn Sad
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Şeriat denince

Prof. Dr. Cahit Tanyol
“Genel molarak şeriat denince akla hep sünni şeriat gelmektedir. Önce şeriatın kısaca tanımını yapalım: Şeriat; yol, doğru yol demektir. Bu anlama gelen başka bir kavram daha var: Tarikat. Bu iki kavramın ayrıcalığını göstermek için Peygamberin ölümü ile ortaya çıkan olaylara ve çatışmalara dikkat etmek gerekir.
İslam Peygamberinin iki niteliği vardı:
1) İsa Peygamber gibi ögüt verici (vaiz ve nasih) olması,
2) Kanun koyucu ve devletin kurucusu olması.
Başka bir deyişle Peygamber tam bir teokratik liderdi. Ölümünden sonra kişiliğinin taşıdığı karizmatik büyü ortadan kalkınca, Onun devlet kuruculuğu niteliği ön plana geçti ve bir inanç sistemi olan din bir devlet ideolojisi haline geldi. Peygamberin hem damadı, hem yeğeni, hem ona bağlı ilk müslüman olan Alinin, Onun yerine geçmesi doğal iken, ilk Halife olarak Ebubekirin seçilmesi, Peygamber Ailesi ile bazı sahabeler arasında ilk kırgınlığa neden oldu. Arkasından Ömerin, onun arkasından Osmanın halife olması ve Alinin Muaviye karşısında Hilafeti yetirmesi, İslamiyetin Emevi saltanatına dönüşmesini sağladı. Din, din olmaktan çıkmış, Arap ırkçılığının bir aracı haline gelmişti.
Arap olmıyanlara “Mevali” deniyor, onlara köle ve uşak muamelesi yapılıyor ve minberlerde Aliye sövülüyordu. İslamiyeti bu Arap ırkçılarının elinden kurtarmak için “Ehl-i Beyte sığınanların adına “Alevi” denildi. Alevilik, Arap olmıyanların ortak mezhebi oldu. İranda Zerdüştlikle karışarak Şii mezhebini oluşturan, Türk bölgelerinde ve Anadoluda Şamanizmle karışarak Türklerin ve bazı Kürt aşiretlerinin ortak mezhebi (Yol inancı) haline geldi. Bütün Türkmen oymakları, İslamiyeti, Alevi mezheplerinin manevi tabanını oluşturan tarikatlarar acılığıyla kabul ettiler. Osmanoğulları, Anadoluya geldikleri zaman dağ-taş, köy ve kasabalar Alevi inancıyla dolup taşıyordu. Baba İlyaslar, Geyikli Babalar ve ordu ordu Horasan erenleri, Hacı Bektaş Velinin havaya attığı manevi maya “Dıyar-ı Rum”u, Türk diyarı yapmıştı. Bütün tarikatların kökünde Ehl-i Beyt muhabbeti yatmakta idi. Mevlevi Dervişi ve büyük Türk şairi Şeyh galip: Biz Şah-ı Velayet kuluyuz, hem Aleviyiz, diyerek kelimelerin içinde “Sema” yapmaktadır.
Çoğu zaman Alevilik ile Şiilik birbirine karıştırılmakta ve hatta Alevilik, Şiiliğin bir koluymuş gibi yorumlar yapılmaktadır. Oysa Şiilik, Alevilikten çıkan bir İran mezhebidir. Bütün tarikatların (Nakşibendi gibi Ebubekire bağlı olanların dışında) Şiilikten çok, Alevilik çerçevesinde toplanması bu gerçeğin en iyi tanığıdır.
Ehl-i Beyt sevgisi, “Allah Muhammed Ali” üçlüsünde odaklaşan bütün tarikatlar Alevi mezhebi çevresinde toplanmıştır. Ehl-i Beyt sevgisiyle İslamiyet, hem Arap ırkçılığından hem de dünya saltanatı için bir araç olmaktan kurtulmuş, içe dönük bir vicdan ve inanç diyaloğu haline gelmiştir. Gerçi zamanla dış etkiler ve politik baskılarla Alevilik bir türlü kapalı cemaat haline gelmiş ise de onun içerdiği evrensel temeller bu kapalı görünümü aşarak bütün bir insanlığı kucaklıyabilir kanısındayız.
Şeriat denince ister Alevi, ister sünni görüş olsun, çeşitli ağırlıkta şu iki öğenin bulunduğunu görürüz. Ahlak ve Hukuk….. Ahlak kişiye, Hukuk topluma yöneliktir. Biri adil biri düzeni, diğeri Kamil bir insan örneğini gerçekleştirmek ister, birisi kanunlarla, diğeri bir tür ahlak okulu olan tarikatlarla bu amaca ulaşmaya çalışır. Sünni şeriat anlayışında Hukuk, Alevi şeriat anlayışında Ahlak öncelik taşır. Birinde Hukuk ve devlet anlayışı söz konusudur.
Sünni şeriatta ahlak, mükafat – mücazaat (ceza) esasına, Alevi şeriatı ise, ahlak – muhabbet (sevgi) esasına dayanır. Birisinde (Sünnide) hareketlerimize ödül ve ceza ile koşullandırılmış; diğerinde (Alevilikte) ise, ahlak koşulsuz; ne ceza korkusu, ne ödül umudu olmaksızın geçerlidir. Birisi mürailiğe (ikiyüzlülüğe) açık, diğeri kapalıdır ve onda mükafat (ödüllendirme) bir iç aydınlığıdır. (Sünni şeriat) laik bir ahlak ve laik bir hukuka kapalıdır, (Alevilik ise) bunlara açıktır.
Sünni şeriat dört kaynağa dayanır:
1) Kitap (Kuran)
2) Sünnet (Kavli Nebi, fiili Nebi, takriri Nebi)
3) Kıyas (Bir şeyi başkasıyla karşılaştırma)
4) İcmai ümmet (Cemaatı toplama)
Alevi şeriatı (Yol inancı) ise, inançla hukuk alanını birbirinden ayırmıştır.
İnanç: Allah Muhammed Ali üçlüsünda düğümlenmek süretiyle İslamiyete sömürüsüz bir derinlik getirmiş ve onu dinin sahibi ve kurucusu olan Muhammedin Ehl-i Beytine teslim etmiştir.
Alevilik şeriatına gelince: Laik bir ahlak ve laik bir hukuka kaynak olmak niteliğine sahip olan ve kaynağı ahlaka dayanan şu üç öğütte ifadesini bulmuştur. Eline, Diline, Beline sahip ve sağlam ol….”