"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ali ve Abbas hakkında tartışma

İbrahim Halit, „Abbas ile Ali arasındaki itilafa ne dersin?“ diye sorduktan sonra, sorusunu biraz daha açtı: „Bildiğin gibi,Abbas ve Ali Muhammedin mirası için birbirlerine düştüler ve şikayetlerinde hakemlik yapması için Ebu Bekire baş vurdular. Kabul edersin ki, bütün davalarda taraflardan biri haklı, diğeri haksızdır. Şimdi söyle bakalım, Abbas mı haklıdır, Ali mi? bu hususta cevabın nedir, ey Hüsniye?“
İbrahim Halitin soruyu sormadaki amacı açıktı: „Abbas haksızdır“ dese, kendisi de bir Abbasi halifesi olan Harun Raşidin gazaba gelip, Hüsniyenin ölüm fermanının vereceğini düşünmüştü. Tersine, „Ali haksızdır“ dese, bu defa da kendi mezhebini batıl etmiş olacaktı. Hüsniye, İbrahim Halitin hileli sorusuna Kuranı Kerim aracılığıyla cevap verme yolunu seçti. Sözlerine şöyle başladı:
Ey İbrahim, yüce Allahımız, Kuranı Kerim, Sat suresi, 20., 21., 22. ve 23. ayetlerde İslam Peygamberi Muhammede seslenerek şöyle buyurmuştur:
Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani Davutun evinin duvarını aşıp içeri girmişler. Davut onları öylece yanında görünce endişelenmişti. „Korkma“ dediler, „biz iki davacıyız. Birimiz ötekinin hakkına tecavüz etti. Şimdi sen adil bir karar ver. Şu benim din kardeşimdir. Onun doksan dokuz dişi koyunu var. Benim ise bir tek dişi koyunum var. Hal böyleyken, o bir tek koyunu da bana ver, dedi. Tartıştık. Fakat beni hitabet gücüyle yendi. Kendimi savunamadım, vermeye mecbur kaldım. „Hüsniye ayetleri böylece aktardıktan sonrasözlerine devam etti:
Bu ayetteki davanın bir tarafında Cebrail, öbür tarafında Mikail vardı, hakimler ise Davut idi. Şimdi İbrahim, sen buyur, bu iki davacılardan hangisi batıldır?
Ibrahim Halit: Cebrail de Mikail de haklıydı. Aralarında ki davayı araç olarak kullanmak üzere Ebu Bekire baş vurmuşlardı.
Hüsniye: Allah-u Ekber! Abbas da haklıydı Ali de onlar da tıpkı Cebrail ve Mikail gibi, aralarındaki davayı Ebu Bekirin anlatmanın bir aracı olarak kullanmak üzere Ebu Bekire başvurmuşlardı. Mahkeme sırasında Abbas, „Ben, Allahın Peygamberi Muhammedin amcasıyım, miras benimdir“ dedi. imam Ali ise şöyle savundu kendini: „Ben, Allahın Peygamberi, Muhammedin amcaoğlu, halifesi ve kardeşiyim. Hatta Peygamberin göz nuru ve kadınlarının en hayırlısı Fatıma benim eşimdir. Cennet gençlerinin efendisi olan Hasan ve Hüseyin benim evlatlarımdır. Ayrıca enfüsena ve enfüseküm ayetinde yazıldığı gibi Peygamberin öz nefsi olarak zikredilmişim.“
Aliyi dinledikten sonra, Ebu Bekir Abbasa dönerek şöyle dedi: „Allaha and olsun ki, Alinin İslam Peygamberinin halifesi olduğunu ben Muhammeden duydum.“
Hz.Abbas, bu sözleri duyar duymaz, sabırsız bir davranışla araya girip şöyle dedi:
Ey Ebu Bekir, madem ki Peygamberin böyle dediğini duydun, öyleyse niçin onun yerine geçip Alinin hakkını gasp ettin?
Ebu Bekir, Abbas ve Alinin niyetini anlamıştı. „Ey Abbas! Sizin miras bahane ederek beni ikaz etmek istediğiniz anlaşıldı“ diyerek toplantıdan dışarı çıktı.
İbrahim Halit, Hüsniyenin bu noktasında araya girip, yine bir hileli soru sordu: „Ben kimin haklı olduğundan vazgeçtim, söyle bakayım Abbas mı üstündür, Ali mi?“
Hüsniye: Ey İbrahim sen söyle. Peygamber mi üstündür, amcası Hamza mı? Sen kendini neden Abbas ile Alinin arasına sokarsın? Abbas üstünse onun gibi bir amcası olduğu için Alinin övünmesi gerekir; yok eğer Ali üstünse onun gibi bir yeğeni olduğu için Abbasın sevinmesi gerekir.
Halife Harun Raşid, Hüsniyenin açık ve ikna edici konuşma tarzına hayran kalmıştı. İbrahim Halite dönerek, “Senin ilmin bu muydu, yazıklar olsun sana” dedi.
Hüsniye, “Ey Halife” diyerek tartışmanın başından beri ilk kez Harun Raşide hitap etti: “İbrahim Halit bana seksen üç soru yöneltti, cevabını verdim. Iznin olursa bende ona bir soru sormak istiyorum.”
Halifenin istediğini sorması için izin vermesi üzerine Hüsniye, İbrahim Halite dönüp sordu: “Ey İbrahim, Muhammed dünyadan göçerken kendine halife ve imam seçti mi?” İbrahim Halitin “seçmedi” cevabı üzerine Hüsniye sorularına devam etti. “Peki Peygamber böyle davranarak günah mı işledi, sevap mı? ve de Saad oğullarının sakifesinde halifelerin yaptıkları hata mıdır, değil midir? Şimdi söyle bakalım Peygamber mi hata yaptı, halifeler mi?”
İbrahim Halit, bu soru karşısında dondu kaldı. „Hz.Peygamber hata yaptı“ dese, İslam dinine halel gelecekti. Yok eğer „Halifeler hata yaptı“ dese, Hüsniyenin dediklerini doğrulamış, kendi görüşlerini ise çürütmüş olacaktı. Mecliste bulunan herkes, onun tartışmada perişan olduğunu hükmetti. Onun gibi ilim sahibi birinin bir hizmetçi kızın karşısında aciz duruma düşmesi nedeniyle herkes İbrahim Haliti ayıplayıp kınadı.