Seyyid Ali Turabi, Anadoluya erken gelen Horasan Erenlerindendir. Onun torunu Seyyid Ahmetoğlu Alinin yazdığı ve araştırmacı Haydar Teberoğlunun yayınlagığı bir belgeye göre; Seyyid Ali Turabi, hicri 551, milad, 1156 yılında bugün Türkistan sınırları içinde kalan Sayram kentinde doğmuş. Babası Seyyid Ahmet, Hoca Ahmet Yesevinin musahibidir ve imam Bakırın soyundan gelmektedir.
Seyyid Ali Turabinin torunun elyazması Velayetnamesinden aktardığı kadarıyla, Hoca Ahmet Yesevi, Haclı seferleri sırasında Anadoludaki Türklere yardım amacıyla tek oğlu olan Kubettin Haydar komutasında 5.000 kişilik bir orduyu Anadoluya gönderir. Seyyid Ali Turabide bu orduda Sancaktardır.
Teberoğluna göre bu ordu miladi 1205 yılında Anadoluya gelmiş. Hoca Ahmet Yesevi, 1166 yılında vefat etti. 1205 yılında oğlu Kutbettin Haydarı bir ordu ile Anadoluya göndermiş olamaz.
(Haclı Seferli, Türkleri Anadoludan atmak üzere, Hırıstiyan Avrupanın düzenledikleri seferlerdir.
1.Haçlı Seferi (1096-1099): Haçlı orduları, 1096 yılında Anadolu Selçuklularının ilk başkenti olan İzniki kuşattılar. Bu sıralarda Ermenilerin elinde bulunan Malatyayı kuşatmış olan I.Kılıç Arslan, haberi alınca kuşatmayı kaldırarak, İznike döndü. Haçlı Ordularının öncü kuvvetlerini yendi, ancak arkadan daha güçlü orduların geldiği haberini alınca, Anadolu içlerine çekildi.
30 Haziran 1097 yılında Eskişehir yakınlarında düşmana yenilerek, daha içlere çekildi. Ermeniler bu sırada Kilikyada Ermeni Prensliğini kurdular.
Haçlılar, Antakyayı aldıktan sonra 1099 yılında Kudüse girdiler.
2. Haçlı Seferi (1147-1149): Şam önlerinde yenilerek bozguna uğradılar.
3. Haçlı Seferi (1189-1192): 1197 yılında Selahattin Eyubi, Haçlıları bozguna uğratıp Kudüsü alınca, Hırıstiyan Avrupa, Kudüsü kurtarmak için büyük bir seferdüzenledi.
Alman İmparatoru Frederik Barbarssa, Fransız Kralı Filip Ogüst, İngiliz İmparatoru Arslan Yürekli Rişart yönetiminde, Anadolu üzerinden Ortadoğuya büyük bir sefer düzenlediler. Bu sıralarda Anadolu Selçukluların başında II.Kılıç Arslan (1155-1192) bulunuyordu.
Alman İmparatoru Denizli üzerinden Anadoluya girdi. Antalyada Göksu Irmağını geçerken boğuldu. Bu seferde İngilizler, Kıbrısı Bizanslılardan aldılar. Harçlı orduları Kudüsü alamadan geri çekildi.
4. Haçlı Seferi (1202-1204): Alman İmparatoru 4.Henri tarafından düzenlendi. 4. Seferde İstanbulu yağmaladıktan sonra, 1261 yılına dek süren Latin İmparatorluğunu kurdular. Bizanslılar, İznike çekildiler.
İşte Kubettin Haydar komutasındaki Horasan ordusu da bu sırada (1189-1192) Anadoluya geldi.
Seyyid Ali Turabinin torunu Alinin el yazması belgesine göre, Anadoluya gelen ordu yenik düşüp dağılır. Kubettin Haydar, Keskin Tekfuru tarafından tutsak alınıp, bir kuyuya hapsedilir. Onun musahibi olan ordu sancaktarı Seyyid Ali Turabi, düşman elinden kurtulup, 1205 yılının bir kış gününde Çankırı iline gelir.
Sancaktar Seyyid Ali Turabi, şafakta ezan okur. Şaşkınlıkla bu sese uyanan Çankırılılar, onu Ulu Kilisenin doğusundaki büyük beyaz mermer taşın üzerinde bulurlar.
Seyyid Hacı Ali Turabi, Çankırı halkını müslüman olmaya davet eder. Çankırılılar onu yakalayıp bir kuyuya atarlar. Üzerine de ak mermer taşını kapatırlar. Seyyid Ali Turabi, velayet gücü ile üzerindeki mermer taşını kenara atarak kuyudan çıkar, yeniden ezan-ı Muhammediyeyi okur.
Çankırılılar onu yeniden yakalayıp kuyuya atarlar ve kuyunun ağzını daha büyük kayalarla kapatırlar. Seyyid Ali Turabi, atası Aliye şu nefesi ile çağırır:
Yine bir sevda geldi serime,
Aman mürüvet pirim Ali gel yetiş.
Medet senden, mürüvet senden kaldı.
Medet, mürüvet pirim Ali gel yetiş.
Resulun damadı, Tanrı Aslanı,
Sen sahibi zamansın ey mürüvet kari,
Girdaptan giriftara koymadan beni,
Aman mürüvet pirim Ali gel yetiş.
Turabi bendelerinin halinden bilip,
Sen sahibi zamansın şefaat kılıp,
Önünce Kamberi piyade salıp,
Aman mürüvet pirim Ali gel yetiş.
Seyyid Ali Turabi, yine velayet güçü ile üzerine yığılan taşları kaldırıp atar ve kuyudan çıkar. Yüksek sesle: “EyÇankırı halkı! Gelin müslüman olun, kurtuluşa erin. Eğer müslüman olmazsanız şu altımdaki taşlar gibi yanarsınız” der.
Çankırılılar bakarlarki dervişin ayaklarının altındaki taşlar alev alev yanıyor. Ondan korkup evlerine kapanırlar. Biraz sonra Çankırı Tekfuru askerleri ile gelip onu zincire vurur. Eldivan Dağına götürüp, zincirle ulu bir çam ağacına bağlar.
Seyyid Ali Turabi, bu soğuk kış gününde zincirlerini kırıp, bugün türbesi bulunduğu yere gelir. “Burası Mart ayı gibidir” deyip oraya yerleşir. Kurduğu bu yerleşim yerinin adı “Mart Köyü” olur.
Yakın tarihte onun soyundan gelen Ali Dedeoğlu, Seyyid Hacı Ali Turabinin türbesini onarıp yeniden imar etmiş.
Haydar Teberoğluna Seyyid Ali Turabi evlatları tarafından verilen bir belgeye göre, Seyyid Hacı Ali Turabinin “Hacılığı” da şöyle olmuş: Eldivan ilçesine bağlı Küçük Hacı Bey ve Büyük Hacı Bey köylerinin kurucuları İsmail ile İbrahim kardeşler, ikinci kez hacca gitmeye niyet ederler. Hacca gitmeden önce iki kardeş de aynı düşü görürler. Gördükleri dğşte Peygamber: “Bana gelmeye niyet ettiniz. Mart köyünde komşunuz olan benim torunlarımdan Ali var, Ona uğramadan sakın ha yola çıkmıyasınız” der.
İki hacı kardeş, gördükleri bu ortak düş üzerine, Seyyid Ali Turabiyi ziyaret ederler: “Yola çıkmadan önce komşumuz olduğunuz için sizinle helallaşmaya geldik. Biz ikinci kez Hacca gidiyoruz. Sizinde haliniz vaktiniz iyidir. Siz de artık hac farzını yerine getirin” diye de öğütte bulunurlar.
Seyyid Ali Turabi buna gücenir ancak onlara belli etmeden: “Siz güle güle hacca gidip gelin, elbet bir gün nasip olursa ben de giderim” der.
Hacı kardeşler hacca giderler. Arefe günü hacılar namaza durmak için saf tutarlar. Hacı kardeşler bakarlarki öndeki imam komşuları Seyyid Ali Turabidir. Yaptıkları hatayı anlarlar. Namazdan sonra onu her yerde ararlar fakat bulamazlar. Yurtlarına döndüklerinde evlerine gitmeden önce komşuları Seyyid HacıAli Turabiye koşup ondan özür dilerler. Seyyid Ali Turabinin adı bundan sonra “Hacı Ali Turabi” olarak anılır.
Onun yukarıda aktardığımız bu velayetnamesini yazan torunu Ahmet oğlu Seyyid Ali, bu velayetnameyi hicri 772, miladi 1370 tarihinde yazmış.
Buna göre dede ile torun arasında 214 yıl oluyor. Kuşaklar arasında ortalama 30 yıl olduğunu varsayarsak; Seyyid Ali Turabi 1156 yılında doğuyor. 0ğlu Seyyid Ahmet 1186 yılında doğmuş olabilkir. Torunu Seyyid Ali de 1216 yılında doğmuş olabilir.
Torun Seyyid Ali, 1373 yılında Velayetnameyi yazdığına göre o tarihlerde 157 yaşında oluyor ki, olanaksızlığı ortadadır.
Seyyid Hacı Ali Turabinin doğum tarihi doğru ise, söz konusu belgeyi yazan torun Seyyid Ali, onun 5. veya 6. kuşak torunu olabilir.
Tarihsel gerçeklere uymayan bir yan da şudur: söz konusu tarihlerde Çankırı ili Türk yurdu olmuştu. Çankırı ili 1084 yılında Emir Karatekin komutasındaki Selçuklu ordusu tarafından ele geçirildi. Daha sonra Haçlı Seferleri döneminde kısa bir süre Bizanslıların eline geçti. Ancak 1134 yılında yeniden Türklerin eline geçti.
Seyyid Hacı Ali Turabi, h.551, m.1156 yılında doğduğuna ve 30 yaşından sonra Anadoluya geldiğine göre, Çankırı yöresine gelişi 1186 sonrasıdır. Bu tarihlerde Çankırı Türk yurdudur.
Bize göre Seyyid Ali Turabi, bu bölgeye daha sonra gelip yerleşti. Büyük olasalıkla o, 1239-1240 yıllarındaki Büyük Türkmen İsyan (Baba İshak İsyanı) yenilgiden sonra bu bölgeye yerleşti. 1246 yılında II.Gyasettin Keyhüsrevin ölümünden ve oğulları arasında başlayan taht kavgaları yüzünden Seyyidler de açığa çıktılar.
İşte Hacı Ali Turabi ve bölgedeki diğer Seyyidler de bu tarihlerden sonra açığa çıkıp, Hacı Bektaş Veli ile bağ kurdular.
Selçuklular ve Osmanlılar döneminde toplam dört kez onaylanarak değiştirilen soyağacına göre, Seyyid Hacı Ali Turabinin soyu, imam Muhammed Bakıra ulaşmaktadır.
Onun soyağacı şöyledir:
1-İmam Ali
2-İmam Hüseyin
3-İmam Zeynel Abbidin
4-İmam Muhammed Bakır
5-Seyyid Mustafa
6-Seyyid Haydar
7-Seyyid Musa
8-Seyyid İbrahim
9-Seyyid Şaban
10-Seyyid Pir Ahmet
11-Seyyid Sefer
12-Seyyid Veli
13-Seyyid Sali
14-Seyyid Ethem
15-Seyyid Yusuf
16-Seyyid Ahmet
17-Seyyid Osman
18-Seyyid Mehmet
19-Seyyid Ahmet Çelebi
20-Seyyid Halil
21-Seyyid Ali
22-Seyyid Halil
23-Seyyid Ahmet (Hoca Ahmet Yesevinin musahibi)
24-Seyyid Hacı Ali Turabi (1156-1248)
Teberoğlu, Seyyid Hacı Ali Turabinin, Muhammedin 17ci torunu olduğunu söylüyor.(Seyyid Hacı Ali Turabi Veli Velayetnamesi) adlı eserinin 37ci sayfasında yayınladığı yukarıdaki listeye göre imam Hüseyin 1ci torun olunca, Seyyid Ali Turabi 23cü torun oluyor.
Yine sayın Teberoğlu, adı geçen eserin 72ci sayfasında, Sulakyurtun Hamzalı Beldesinde oturan, Seyyid Ali Turabi neslinden Hamza Dedeoğlundan alıp yayınladığı soyağacına göre, yukarıdaki listeden farklı olarak, Muhammed Bakırdan sonra Seyyid Ali gelmektedir. O listeye göre de Seyyid Hacı Ali Turabi, Muhammedin 24cü torunu oluyor.
Kanımızca bu listelerde fazlalık var. Hicri 551, miladi 1156 yılında doğan Seyyid Ali Turabi, Aliden başlayarak, 21ci sırada olmalıydı. Yukarıda yayınladığımız Hacı Bektaş Veli soyağacında, Hacı Bektaş Veli 1206 doğumlu olduğu halde 23cü kuşak oluyor. Keza onun amcası oğlu Pir İlyas da 23cü kuşağı oluşturuyor. Yine Sarı Saltuk, 1198 doğumlu olduğu halde 23cü sırada yer alıyor.
Hacı Ali Turabi onlardan 50 yaş büyük olduğu halde listenin birinde 24cü kuşağı, diğerinde 25ci kuşağı oluşturuyor.
Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi 27ci sayfasında Alemder Yalçın ve Hacı Yılmaztarafından yayınlanan Seyyid Hacı Ali Turabi araştırmasında Çankırı Şabanözündeki tuz yataklarının işletilmesi, Sultan Beyazıt zamanından beri Hacı Ali Turabi Ocağına vakfedilmiştir. Bu belgeye göre, çıkarılan tuzların bir bölümü Osmanlı sarayına göderilirken; bir bölümü de yöredeki yoksul halka dağıtılıyor.
Daha sonra bu tuz yataklarının geliri tamamen Hacı Ali Turabi Ocağına verilmiş. Hicri 1276, miladi 1859 yılındaki bir düzenlenme ile tuz ocakları Çankırı Sancağına bağlı Kuru Pazarı kazasının Mart köyünde oturan Dede oğlu Bayram Ağaya; o öldükten sonra oğulları Yusuf, Ali, Hüseyinile kızları Hatice ve Meleke verilmiş. Seyyid Hacı Ali Turabinin Piri (Mürşidi), Seyyid Kalender Velidir.
Seyyid Hacı Ali Turabininsoyu çoğalarak bölgeye dağılmış. Sadece Mart köyüne bağlı 90 hane mevcuttur. Bunların çoğu Ankara, İstanbul gibi kentlerde oturmaktadır. Bir bölümü yurtdışında çalışıyorlar. Bu soyun bir kolu da Sulakyurtun Hamzalı beldesinde oturmaktadır. Yine bu soydan gelenlerin bazıları da Tokat ve Amasyaya göç etmişler.