"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin hayatı

Asıl adı: Muhammed Bektaş
Babası: Ibrahim Sani
Annesi: Hatem(Hatme) Hatun
Lakabları: Hünkar, Hace, Bektaş, Veli
Doğum yeri ve tarihi: Horasan/Nişapur-Miladi 1209
Hakka yürüme yeri ve tarihi: Nevşehir/Hacıbektaş ilçesi(Sulucakarahöyük)-Miladi 1271
Yaşı: 62
Çocukları: Evlenmemiş. Yani Mücerreddir
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli adına yazılmış yapıtlar: Makalat-ı Hace Bektaş el-Horasani, Risale-yi Fawaid, Hünkar Hace Bektaş-ı Veli Velayetname. Bu yapıtların içindeki tarihsel veriler, gerçeği yansıtmamaktadır.
Isim ve lakap manaları…
Muhammed manası: Tekrar tekrar övülmüş, methedilmiş, hoşgörülü, güzel huylu manalarına gelmektedir.
Bektaş manası: Emin, sağlam, güvenilir arkadaş, dost.
Hünkar manası: Gönül eri, ulu, uğurlu zat.
Hace manası: Alim, bilgin, tasavvufçu.
Veli manası: Evliya, ermiş, bilgin, ulu kişi.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli ‘den manalı sözler…
Ara bul,
Kadınları okutunuz,
Incinsen de incitme,
Murada ermek sabır iledir,
Araştırma açık bir sınavdır,
Her ne ararsan kendinde ara,
Arifler hem arıdır hem arıtıcı,
Marifet ehlinin ilk makamı edeptir,
Insanın cemali sözünün güzelliğidir,
Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme,
Ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır,
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu,
Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız,
Veliler insanlığa Tanrının hediyesidir ve
Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.
Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin sözleri, Onun hoşgörüsünü ortaya koyarak bütün insanlığı sevgi, barış ve kardeşliğe davet etmiştir. “Düşmanımızın bile insan olduğunu unutmayınız” sözüyle de insana verdiği değeri anlatmaya çalışmıştır.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli önce olgun eğitilmiş insan, sonra olgun toplum olarak yaşamayı ilke edinmiş, din ile mezhep savaşlarını insan potasında eritmeyi hedeflemiş ve „her ne arar isen kendinde ara“ sözüyle de insanı merkez konuma getirmiştir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin yaşam felsefesi, inanç ve öğretisi: „Yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur“ diyen Pir Hünkar, öğretisinin temel ilkelerini içeren bu anlamlı dizeleriyle sadece kendi döneminin değil, günümüz insanına da önemli mesaj vermiştir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, 12. yüzyılda Anadoluda insanların Muhammed Ali yolunun adeletiyle, ilim irfanıyla huzura kavuşacağı inancıyla Muhammed Ali islam çerağını uyandırmıştır. „Sen seni bilirsen yüzün Hudadır, sen seni bilmezsen, Hakk senden cüdadır!“ diyen Pir Hünkar, her şeyi insanda arayan, Hakkı kendi özünde ve kendi özünü de Hakkta bulan bir hakikat insanı; bilim ve sanatı rehber kılan ulu bir düşünürdür.
Dolayısıyla Hünkar Hace Bektaş-ı Veliye duyulan ilgi, sevgi Onun Alevi inancının temelini oluşturan Insan-Allah-Doğa sevgisi ve varlık birliği ilkesine dayanan insancıl yaşam felsefesi ile gizemci öğretisinden ötürüdür.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, islamın aydın yüzünü nakış misali Anadoluda işlemek için, 12. yüzyılında Horasan diyarından kopup gelen pek çok Tasavvufçularından biridir. Anadolu diyarında gönülleri sevgi, birlik ve beraberlik aşkıyla ilim irfan çerağını tutuşturan büyük bir Veli, büyük bir düşünürdür. Türkçe dilini kullanan Pir Hünkar, islam dininin sevgi ve bilgi mahiyetini gönül diliyle yorumlayarak çok sayıda gönül erenlerini yetiştirmiştir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, Ahmed Yesevi ve Lokman Perende bağlantısı nedir, ne değildir?
Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin doğum ve Hakka yürüme tarihleri.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veliinin Doğum tarihi, 1209 Nişabur. Nişabur, Iranın Razavi Horasan Eyaletinde bir şehirdir. Hakk‘a yürüme tarihi, 1271 Nevşehir.
Hace Ahmet Yesevinin doğum ve Hakka yürüme tarihleri.
Hace Ahmey Yesevinin doğum tarihi, 1093 Sayram-Kazikistan. Hakka yürüme tarihi, 1166 Yesi-Kazakistan.
Hace Ahmed Yesevinin gerçek ismi, Ahmed bin Ibrahim bin Ilyas Yesevidir. Lakabı, Pir-i Türkistandır.
Lokman Perenderin doğum ve Hakka yürüme tarihleri.
Genel veriler doğrultusunda kaynaklarda verilen doğum tarihi, 1270 ve Hakka yürüme tarihi, 1337 dir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin, Hace Ahmet Yeseviden el almış iddiası doğru olmadığı gibi imkansızdır.
Sözde bir çok yazar ve araştırmacı kişilerin Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, Hace Ahmet Yesevi ve Lokman Perende hakkında verdikleri tarihi verilerin ne kadar asılsız ve yanlış olduğuna şahit olduk. Çünkü farklı tarihlerde doğmuş ve yaşamış olmalarından dolayı tarihsel olarak birbirlerini görmeleri mümkün değildir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli ile Hace Ahmet yesevinin doğum günleri arasınada, 116 yıl vardır.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli ile Lokman Perenderin doğum günleri arasında, 61 yıl vardır.
Dolayısıyla bu tarihi verilere göre, Ahmet Yesevii nasıl Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin Piri olabiliyor? Dikkate alınması gereken diğer önemli bir husus ise, eğer Ahmet Yesevi Hünkar Hace Bektaş-ı Velinin Piri olmuş olsaaydı Bektaşi törenlerinde Hace Ahmet Yeseviyi temsil eden herhalde bir postu olurdu. Aynı durum Lokman Perende içinde geçerlidir. Ahmet Yesevi ve Lokman Perende için de geçerlidir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, toplumun birliği ve dirliği için hayati önem taşıyan „Eline Diline Beline sahip ol“ ilkesi gün geçtikçe daha da iyi anlaşılmaktadır. Allah aşkıyla, insan sevgisiyle en yüksek noktaya ulaşmış ve bu sevgi ilkesi etrafında toplanan insanlar gönül erliğine ulaşmanın sevincini yaşamıştır. Dini kurallara bağlılığı, manevi gücü, Ehli Beyt sevgisi, engin zekası ve sarsılmaz inancıyla kitleleri günümüze dek etkilemeye devam etmiştir. „Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et“ diyerek temizlik, dürüstlük, çalışmak, helal kazanç konusunda tavsiyede bulunurken ayrımcılığa, zulme, sömürüye ve tembelliğe karşı da tavırını ortaya koymştur.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli Muhammed Ali yolunun ilim irfanını, kurduğu dergahlar aracılığıyla Anadoluya, Balkan ülkelerine ve hatta Avrupaya kadar götürülmüştür. Netice itibariyle Muhammed Ali islamı, diğer halkların hayatında da etkisini göstermiş ve günümüzde ise, dünyanın her bir yanına yayılmıştır.
“Ayağa kalkarsan hizmet amacıyla kalk,
Eğer konuşacaksan, hikmet ile konuş,
Oturacağın zaman, saygı ile otur!“ sözleriyle toplumda birlik ile dirliğin sağlanması, gönüllere sevgi özleminin dolması ve insanların kardeş gibi yaşaması hususlarını dile getirirken, “Gelin canlar bir olalım” mesajını vermiştir. “Bir olalım, diri olalım, iri olalım” diyerek gönüllere taht kuran Hünkar Hace Bektaş-ı Veli birleştirici, yapıcı, hoşgörülü, sevgi dolu bir gönül eri ve büyük bir tasavvufçudur.
„Hiç bir milleti, insanı ayıplamayınız!“ diyen Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, bu evrensel düşüncelerden ve Anadolunun sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ile inançsal yapısından yola çıkarak, Alevi inancına mensup diğer Anadolu ve Horasan erenleriyle, batıni düşünceli çevrelerle, Anadolu Gazileri(Gaziyan-i Rum), Anadolu Ahileri(Ahiyan-i Rum), Anadolu Abdalları(Abdalan-ı Rum) ve Anadolu Bacıları(Bacıyan-ı Rum) gibi teşkilatlarla birlikte Anadolu da yeni bir sistem geliştirmiştir. Uygarlıklar hazinesi Anadolunun o zengin kültür mozaiğini bozmadan, parçalamadan farklı öğretisiyle, sevgi ve hoşgörü temelinde biraraya getirmiş ve tasavvufla birleştirdiği bu yeni oluşum, Anadolu Aleviliği olarak ifade edilmiştir.
Alevi öğretisinin çağa açık olması ve bu öğretiye mensup insanların büyük çoğunlukla çağdaş, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinde yana olanları, 12. yüzyılında Anadoluda, batı dünyasında reformlar düzeyinden başlatılan ve zamanla geliştirilen bu yenilikçi hareketler sayesindedir.
Dolayısıyla „Ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu, dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan, okunacak en büyük kitap insandır“ diyen Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, inancı hurafelerden arındıran, onu akıl ile mantığa ve sevgi temeline dayandırmıştır. Kadın ile erkek eşitliğini savunan ve o dönemde Hatun Ana(Kadıncık Ana) önderliğinde kurulan „Anadolu Bacıları“ teşkilatına büyük destek veren bir reformcudur. Halk kültürüne, eğitimine önem veren, üretim ile bölüşümde sosyal adalet ilkesini ve paylaşımcılığı benimsemiştir. Insanın anlı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması gerektiğini sevunan bir düşünürdür.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, 12. yüzyılda Yunus Emre ve bir çok diğer erenlerle birlikte Anadoluda gelişen, doğu ve batı kültürleri arasında iyi bir anlaşma zeminini oluşturan Alevi inancı, sadece insan sevgisine değil aynı zamanda Tanrı-doğa sevgisine de dayanıyor.
Sonuç itibariyle 12. yüzyılın savaş ve kargaşa ortamında, barışın ile mazlumun simgesi olarak güvercin donuyla Anadoluya gelen Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, savaş yerine barışı, düşmanlık yerine dostluğu, kin yerine sevgiyi, hoşgörüyü temel ilke edinmiş, bu oluşumları farklı dillerden, kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir çatı altında toplayarak ceylan ile aslanı dost olarak kucaklayan bir inanç önderi olmuştur.
Dolayısıyla Hünkar Hace Bektaş-ı Veli insana kıymakla, boğazlamakla, yakmakla, zulüm etmekle bir yere varılamayacağını fakat sevgiyle, hoşgörüyle hem insanların gönlüne, hem de Hakkın hoşnutluğuna ulaşılacağı mesajını vermiştir.
Kadın, erkek, ırk, din, mezhep ayırımı olmadan insanın inanç merkezinde olduğunu ve „karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır“ uyarısıyla çok güzel bir dille ifade etmiştir. Allahı, insan eliyle yapılmış mabetlerde veya putlarda değil insanın gönlünde ve onun özünde ki sevgi de bulmuştur.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, kadına büyük değer vermiş, kadını hiçbir zaman ikinci sınıf insanı olarak kabul etmediği gibi kadına sadece cinsiyet olarak da bakmamıştır. Çünkü kadına insan olarak, can olarak görmüştür. Kadının dört duvar arasında kalmaması gerektiğini savunan, kadınla erkeğin toplum içinde yan yana, can cana, birbirine kardeş, eş, ana, bacı olduğunu belirten Hünkar Hace Bektaş-ı Veli;
Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde,
Hakkın yarattığı her şey yerli yerinde.
Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok,
Noksanlıkla, eksiklik senin görüşlerinde deyip insan arasında cinsiyet farkının yapılmasının ne kadar yanlış olduğunu ve insanı sadece insan olarak görmek gerektiğini ifade etmiştir.
Hünkar Hace Bektaş-ı Veli, önce insanı sonra dini savuna gelmiştir. Insan olmadan dinin olamayacağını savunmuştur. Ahlaklı, edepli insan olmanın temelini de, „Eline Diline Beline sahip ol“ ilkeleri yatmaktadır. Işte insanın özünde olan bu olgu edebtir, erkandır ve terbiye dir.