Şahı Merdan Alinin zahir ve batın-i boyutunu anlamak için, Onun ilim ummanına dalmak gerekir. Tarihler boyunca pek çok ünlü yazarlar, ünlü araştırmacılar derler ki: “Eğer denizler mürekkep, bütün ağaçlar kalem olsa, Adem oğulları yazıcı olsalar, Cin tayfası da hesap tutsalar; Ya Ali, senin faziletlerini yazmakla tamalayamazlar.
Faziletlerinden bir kaçı…
* Şahı Merdan Ali, var oluş ötesi bir varlıktır, “Konuşan Kuran” bilinir.
* Binbir sıfatla (donla) gelip gitmiştir.
* Şahı Merdan Ali, adeletli bir uygulayıcıdır. Dört Kapı Kırk Makamın sahibi. Eline Diline Beline sahip olma ilkelerin Piridir.
* Gönüllere taht kurmuş Allahın, insan sıfatındaki umut meleğidir.
* Bütün güzeliklerde Şahı Merdan Ali görünür, Şahı Merdan Ali vardır.
Yer gök tufan iken yani karalar yok iken yeşil bir kubede, bir nur varmış. Melek Cebrail, uzun dönüşlerden sora Allahın izniyle kubbeye konar. Yeşil Kubbede nura bürünmüş bir kadın görür ve kendisine sorar, sen kimsin? kadın; “Başımdaki taç Muhamed Mustafa, belimdeki kemer Aliyyel Murtaza, kulağımdaki küpeler Hasan ve Hüseyin, ben ise Fatma-tül Zehra” diye yanıtlar.
Alevi inancına baktığımızda, ilahi bir gücün varlığını görmekteyiz. Muhammed Mustafa ve Şahı Merdan Ali varoluş ötesine ait ruhani bir nurdurlar. Dolayısıyla bu nurun hikmeti Muhammed Mustafadan kızı Fatma-tüz Zöhreye, Fatma Ana ile Şahı Merdan Aliden de oğulları İmam Hasan ile İmam Hüseyine gemiş ve ilahi nur ile nurlandırmışlardır yani nasiplendirilmişlerdir.
Aleviler, genel olarak batın ve zahir ilmine nail olmuş Şahı Merdan Aliyi, gerçek kabe-kıble olarak kabul etmektedirler. Bunun içindir ki Aleviler Şahı Merdan Aliyi Tanrının aynası, yer yüzündeki belirmesi, açıklaması olarak görülür. Dolayısıyla dini sevgi, kabesi ise, Kamil-i Insandır.
Aşık Turabi, Şahı Merdan Alinin kutsallığını şöyle dile getirmiştir.
Salma dil gemisin engine Aşık,
Erenler ceminde payen bulunmaz.
Her yerde faş etmez Sırr-ı Hakikat,
Ali çoktur, Şah-ı Merdan bulunmaz.
Aşık Turabi
Alevilerce Şahı Merdan Ali, “Allahnın prototipidir” ifadesindeki mana Allahnın yeryüzündeki açılımıdır. Dolayısıyla Şahı Merdan Aliyi tanrılaştırmak değildir, Onu; Allahın insanda, belirmesi ve tecelisi olarak görürler. Bu gerçeği, “Hakk ademde, Mümünün kalbinde” gibi kavramlarla ifade etmişlerdir. Yukarıdaki deyimlerden de anlaşılacağı gibi Allahın sıfatlarını kendinde taşıyan, Şahı Merdan Alidir ve Allah ile beraber olduğu inanancı mevcuttur.
Şahı Merdan Ali, Hakk ile beraber oluşunu Hilmi Dede Baba şöyle dile getirmiştir.
Ali evvel Ali ahir,
Ali batın Ali zahir,
Ali tayyip Ali tahir,
Ali göründü gözüme.
Ali candır Ali canan,
Ali dindir Ali iman,
Ali rahim Ali rahman,
Ali göründü gözüme.
Hilmi Dede Baba
Çorumlu Aşık Sefil Ali ise, Şahı Merdan Alinin sırrını şöyle dile getirmiştir.
Çarh-ı döndüren, elinden sırr-ı hikmet eyleyen,
Ol Muhammed buyurdu ki: Yektir Ali, bir dedi,
Hem evveli, hem ahiri, her şeye kadirdir dedi,
Aliye şüphe getirenler mutlaka kafirdir dedi.
Çorumlu Sefil Ali
Her Alevi bilmektedir ki, Şahı Merdan Alide aynı zamanda yaratılmış bir beşeri kuldur. Ozan Yunus Emre, konu hakkında; “Yaratılanı severim, yaratandan ötürü” söylemi de, aynı anlama gelmektedir. Diğer bir deyimle Kamil-i Insan olanın ilminden, yeteneğinden, bilgisinden kaynaklanan bir sıfattır.
Tüm bu anlatımlardan, yorumlardan, ifadelerden yola çıktığımızda Şahı Merdan Ali; Yeniden dirilişin, yaşamın canlandığı ve hayat bulduğu günün sembolü olmuştur. Bu güne, Nevruz denilmiştir.