Şahı Merdan Alinin ölümü hakkında bir çok iddia vardır. Bu iddialardan bazıları;
1- Şahı Merdan Ali, (camide, mescitte) namaz kılarken, saldırıya uğradı.
2- Şahı Merdan Ali evinde (ibadet ederken) namaz kılarken, saldırıya uğradı.
3- Şahı Merdan Ali camiye (mescide) giderken yolda, saldırıya uğradı.
Bu üç iddianın hiç biri de doğru değildir ve art niyetlerlen öne sürülmüş iddialardır. Burdaki maksad Alevileri, camiye cekmektir.
Konu hakkında, Yaşar Nuri Öztürk; “Bu safsatalarla Alevileri ne camiye çekebilir ve nede Emevi uydurması namaza tevşik edebilirsiniz” demiştir.
Bu iddialardan ilk iddiayı bilimsel ve akıl-mantık kalemiyle inceleyelim.
Birinci iddia…
Şahı Merdan Ali, (camide, mescitte) namaz kılarken saldırıya uğradı, iddiası:
Sünni mantığı ile meseleye yaklaşırsak; Diyelim ki Şahı Merdan Ali, camide namaz kılıyorduysa, o namazı kim kıldırdı? Şahı Merdan Ali mi, yoksa başka birisi mi?
Şahı Merdan Alinin kıldıracağı fikrinde hem fikiriz veya kim kılarsa kılsın farkı gözetmeden, namazı kıldıran kişinin, cemaatin önünde ve arkasında da cemaat vardır. Ve herhangi biri elinde kılıcıyla elini kolunu sallayarak caminin içine girecek ve cemaatın önünde olan kişi, saldırıya uğrayacak ve kimse fark etmeyecek. Hele bu kişi birde harici ve herkesçe tanınıyorsa.
Sünni mantığına göre; Namazın kazasını kılmak herhalde günah biliniyor. Namazın geçerli olmayacağı bir durum söz konusudur. Kimse namazın kazasını kılmayı göze alamazdı. Herkes namaza devam ediyor ama buna rağmen Abdurrahman bin Mülcem yakalanıyor ve işin tuaf tarafı suç ortağı diğer iki kişi kaçıp kurtuluyor. Görülen o ki, bu iddiada bulunanın maksadı Şahı Merdan Aliyi camiye girdiğini ve namaz kıldığı iftirasiyle Alevi ümmetine bakın, „Şahı Merdan Alide namaz kılıyordu, sizde kılın“ olayıdır.
Ikinci iddia
Şahı Merdan Ali evinde ibadet-namaz ederken öldürüldü, iddiası; Bu iddiayı, camide namaz kılmadı iddia edenler gibi, Aleviler arasında da bu iddia, namaz kılarken değil de ibadet ederken öldürüldü diye söyleyenler vardır.
Olay, şöyle anlatılmaktadır.
„Şahı Merdan Ali ibadet ederken vucudu hamur gibi olurdu, bir trans alemine geçip kırklara karışırdı“ yorumu veya iddiası Alevi toplumu içinde kabul görür. Fakat işin özüne bakıldığı zaman pek de öyle değildir.
Bu saldırgan eve nasıl girebiliyor? Evin kapısı açık kabul edelim ama avlunun içine nasıl girebiliyor? İmam Hasan ve İmam Hüseyin ve ev halkı tarafından görülemedi mi? Şunu da belirtelim ki, hiç bir kimse Şahı Merdan Aliyi evinde öldürme cesaretini kendinde bulamazdı herhalde. Bir diğer merak konusu ise, saldırganın Şahı Merdan Alinin, o anda ibadette olduğunu nerden bilecekti ki? Bu iddia da bir çok gerçeği yansıtmadığı ortadadır.
Üçüncü iddia
Şahı Merdan Ali camiye (mescide) giderken yolda öldürüldü iddiasına gelince: Bu iddiada bulunanlar, Şahı Merdan Alinin gerçekten nasıl öldüğünü bilip de namaz meselesinden dolayı bu iddianın ortaya atılmıştır. Bundaki amaç Alevilere, Sünni namazını kıldırtma amacıdır. Alevilerin nezdinde, camide namaz kılarken saldırıya uğradığı iddiası tutmayınca tahtayı ters çevirip yok efendim Şahı Merdan Ali camiye namaz kılmaya giderken yolda saldırıya uğradı iddiasını ortaya atmışlardır. Ama bu iddiaları da tutmadı çünkü, yalan hiçbir zaman hakikat üzerinde tahaküm kılamaz.
Eğer Şahı Merdan Ali camiye namaza gidiyorduysa, oğulları İmam Hasan ve İmam Hüseyin nerdeydiler? Şahı Merdan Aliye namaz lazımda oğullarına, lazım değilmiy di acaba? Eğer yanındaydılarsa nasıl fark edemediler sorusu insanın aklına geliyor. Görülüyor ki bu da akıl ve mantık ile bağdaşmıyor.
Olayın gerçek yüzü şudur
Hakem olayından sonra, sözde Mülcemoğlu, Haccac ve Temim boyundan Amr; “Halkın kurtulması için Şahı Merdan Alinin, Muaviyenin ve Asoğlu Amrın ortadan kaldırılması” gerekli olduğu kanaatine varmışlardır. Bu işi yapacak kişilerin üçü de haricilerden olmasıdır.
Sözüm ona müslümanlık alemine barış getirmek, müslümanlar arasındaki çekişmelere son vermek için, Muhammedin “Allahın arslanı” dediği Şahı Merdan Aliyi öldürmeye karar vermişlerdir. Bu üçlü infazın içinde sadece Şahı Merdan Alinin infazı gerçekleştirilmiştir. Muaviye ve Amrın hayatta kaldıkları gibi aynı zamanda Muaviye halifeliğe laik görülmüştür.
Ibn-i Mülcem Kufeye gelip, mezhepdaşlarıyla buluşur fakat yapacağı işi kimseye açmamıştır. Mülcemoğlu bir gün mezhepdaşlarından birinin evinde pek güzel bir kadın görür, adeta kendisine vurulur. Kadına evlenme teklifinde bulunur. Kuttame adlı kadın, Mülcem Oğluna; “Benim mehrim pek ağırdır 3000 dirhem vermedikçe, bir köle ve halayık satın alıp bağışlamadıkça ve Aliyi öldürmedikçe sana varmam” şartını koşmuştur.
Ve yapılan parzarlık sonucu, bir karar verilmiştir. Abdurrahman Mülcemoğlu, Nehrevan savaşında babasını, kardeşini, akrabalarını kaybeden ve Ehli Beyte iyi bir düşman, kinle, intikamla dolu olan Kuttameye gönül verecek, sırımsıplak aşık olacak ve kendisinden Şahı Merdan Alinin öldürülmesi istenecekti. Böylelece Şahı Merdan Aliyi katledecek katil de, bulunmuş olacaktır.
Mülcemoğlu, daha önce Şahı Merdan Aliye biat etmek istemiş fakat Şahı Merdan Ali onu iki kere reddetmiştir. Şahı Merdan Ali, üçüncüsünde mübarek elleriyle başına ve sakalına işaret ederek; “Buradan akacak kanla şunu boyayacak kişiyle ne işim var benim” demiş ve ona şöyle seslenmiştir: “Ölüm gelip çatınca kuşan kemerini sen; Seninle buluşunca telaşa düşme, dayan. Ölüm, mahallene kondu mu, acıklanma, sızlanma dayan” demiştir.
Çünkü Şahı Merdan Ali, Mülcemoğluna çok kere yardımı dokunmasına rağmen onun kişilik yönünde zayıf, dönek, güvensiz bir kişiliğe sahip ve sadık biri değilmiş.
Kuttamenin teklifine gelince, Mülcemoğlu ağzında geveleyip ve “ilk iki şartı kabul ederim” demiş fakat Aliyi öldürmek elimden gelmez benim“ demeyi de itiraf etmiştir.
Kuttame; Babası ve kardeşi, Nehrevan savaşında öldürülen haricilerdendir. “İmkanı yok” demiştir. “Ali öldürülmedikçe yüreğim soğumaz benim. Ben, sana yardımcı bulurum” demişt. Daha sonra Mülcemoğluna, Şebib ve Verdanı tanıştırıp, bunlar da sana yardım edecekler.
Hicri 40 yılı, Ramazanın 19cu günü sabahı seçilmiştir. Mülcemoğlu, üç gün kılıcını zehirle bilemiştir. Şahı Merdan Ali, o günden önceki akşam görmüş olduğu rüyasında Hakka kavuşacağı kendisine ayan olmuştur.
Şahı Merdan Ali, sabah evden çıkarken içinden ailesinden ayrılacağının hüznü, Hakka kavuşacağının mutluluğuyla, düşünceli bir hali vardı.
Imam Hasan ve İmam Hüseyine hediye edilen kazlar Şahı Merdan Alinin, elbisesinin eteklerine gagalarıyla tutunarak her günden daha farklı olarak ötüyorlardı.
Imam Hasan ve İmam Hüseyin kazların bu haline şaşıp engel olmak isterlerken, Şahı Merdan Ali bırakın onları, „onlar benim arkamdan ağlayanlardır“ der ve karışmamalarını ister.
Ölüme, hazırlanarak yola koyulur. Evinin yakınında yola pusu kurulmuştur. Şahı Merdan Alinin geçtiği yoldan Şebib ve Verdan kılıç çekmeye kalkışsalar da Mülcemoğlu arkadan gelerek “Ya Ali! Hüküm ancak Allahındır” diye bağırarak Şahı Merdan Alinin mübarek başına bir kılıç vurmuştur. Kılıç, Hendek savaşında Amrın yaraladığı yere geldi; Imame yarılmış kılıç, mübarek başına saplanmıştır. Suikastçılar kaçmaya başlıyorlar, kaçarken de bağırarak: “Emir-ül Müminin şehit edildi!…” diye çığlık atmışlardır.
Şahı Merdan Ali, yaralı halde eve götürülmüştür. Yaranın şiddetinden evdekilerin kimi kendinden geçerken, kimi de kendine geliyormuş. Şahı Merdan Ali bir ara mübarek gözlerini açmış başucundakilere bakarak şöyle buyurmuştur; “En güzel, en yüce arkadaşa, en hayırlı konağa, en güzel huzur ve istirahat yerine gidiyorum”demiştir.
Sonra Mülcemoğlunu, elleri bağlı olarak Şahı Merdan Alinin huzuruna getirmişler. Şahı Merdan Ali ve Mülcemoğlu arasında şöyle bir konuşma geçmiştir;
Şahı Merdan Ali; Ey Allahın düşmanı, ben sana iyilik etmedim mi?
Mülcemoğlu; Evet, iyilik ettin.
Şahı Merdan Ali; Peki, bu yaptığın ne?
Mülcemoğlu; Üç gün kılıcımı zehirle biledim Allahtan, onunla halkın en kötüsünü öldürmemi diledim demiş.
Şahı Merdan Ali, sende onunla öldürüleceksin; Halkın en kötüsü, görüyorsun ki sensin buyurmuş ve yanındakilere demiş ki; “Bunu götürün hapsedin ama eziyet etmeyin, aç bırakmayın; Siz ne yiyor, içiyorsanız ona da onu verin. Ben sağ kalırsam ne yapacağımı bilirim ölürsem; O bana bir kılıç vurdu siz de onu, bir vuruşta öldürün”telkinide bulunmuştur.
Hakka kavuştuğu gece Şahı Merdan Aliye, bir bardak süt sunmuşlar. Yarısını içtikten sonra bardağı geri vermiş; “bunu o esirinize götürün, onu sakın aç bırakmayın“ demiştir.
Sütü Mülcemoğluna götürdüklerinde, “zehirlidir” diye içmemiştir. Bu olayda adaletle-zulüm, imanla-imansızlık, yücelikle-alçaklık, faziletle-hıyanet; Bir bardak sütle insanlık tarihine geçmiştir.
Şahı Merdan Ali Emirül-müminin, Ramazan ayının 21ci gecesine kadar yaşamıştır ve bu fani dünyadan göçmeden önce, oğlu İmam Hasan ve İmam Hüseyini yanına çağırtıp onlara; vasiyyetini yazdırmıştır ve imamlık emanetlerini İmam Hasana teslim etmiştir.
Şahı Merdan Ali, Hicretin 40cı yılı Ramazan ayının 21ci (Miladi: 28.01.661) gecesi, Hakka yürümüştür. Sembolik türbesi ise, Necef şehri-Iraktadır.