"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Tevella ve Teberra

Tevella ve Teberra sözcükleri Arapça olup, birbirine zıt olan anlamları içermektedir.
Tevella ve Teberranın manası, Allahın dostlarına dost olmak ve düşmanlarına da düşman olmaktır.
Tevella; Ehl-i Beyti sevmek, onları sevenleri sevmek ve dost olmaktır dolayısıyla Ehl-i Beyte bağlı olmaktır.
Teberra ise; Bu bağlılığı ve sevgiyi inkar edenlerden uzak durmak ve sevmeyip yüz çevirmektir, Şahı Merdan Ali ve Ehl-i Beyt düşmanlarına dost olmamaktr.
Tarih sürecinde; Ehl-i Beyte beslenen düşmanlık ve dahası olan Kerbela olayından sonra, Tevella ve Teberranın anlamı daha da önemli hale gelmiştir. Barıştan, Mazlumdan, Sevgiden, Iyiden, Güzelden, Hakktan, Haklıdan yana olmak; Zalime, Sömürücüye, Haksıza, Riyakara da karşı olmak anlamına geliyor. Bu anlamıyla bir duruşu sembolize ediyor. Ehl-i Beyt ve İmam Hüseyinnin şahsında bir bütün halinde doğrulardan taraf, haksıza karşı olmayı temsil ediyor. Özde bir duruş, bir tavır vardır. Ve bu duruş Ehl-i Beytin şahsında bütünsel bir manaya sahip olup mekan ve zamanla sınırlı değildir. Yer yüzünde haksızlık olduğu müddetçe ve doğruları hakim kılma ideali olduğu müddetçe Tevella Teberra da olacaktır.
Allah ve Resülünün düşmanlarını ve onların sevdiklerinin düşmanlarını gönülden sevmemek, onlara sevgi ve yardımda bulunmamaktır. Allahın lanetle andıklarını rahmetle anmamaktır.
Hz.Muhammed de, bir hadisinde „Ehl-i Beytimi seven beni sever, beni seven de Allahı sever“ buyurmuştur.
Hz.Muhammed; Şahı Merdan Aliyi, Fatma Anayı, İmam Hasanı, İmam Hüseyini Abasının altına alarak „Ey Allahım! Benim Ehl-i Beytim işte bunlardır. Ben bunları seviyorum, sende sev, bunları sevenleri de sev“ diyerek dua etmiştir.
Hz.Muhammed veda haccında onbinlerce müslümanın önünde, Şahı Merdan Aliyi kendisinden sonra ümmetin başına imam ve halife olarak tayin ettiğinde şu ifadeleri kullanmıştı: “Ben kimin mevlası isem, Alide onun mevlasıdır. Ey Allahım! ona dost olana dost ol, düşman olana da düşman ol!”
Hz.Muhammedin veda haccındaki bu beyanına ümmetin çoğunluğu uymadı. Şahı Merdan Alinin makamı olan halifelik böylece gasbedildi, işgal edildi. Bu gasbın neticesiyle ümmetin hali perişan oldu. Son ümmet olan bu toplum bütün insanlara örnek olması gerekirken, bu ümmet savaşların ve zulmün simgesi haline getirildi.
Hz.Muhammed, vasiyet buyurduğu gibi; Ehl-i Beyti, 12 imamı kendisinden sonra halifelik makamına, devletin başına geçmiş olsaydılar, şimdi gördüğümüz islam namına yapılan ve islam diniyle ilgisi olmayan bir çok işleri göremezdik. Ehl-i Beyt, her türlü maddi ve manevi kötülükten arındırmıştır.
Bu gerçeklere ve esaslara dayanarak, islam dininin bu kadar bozulmasına ve esas gayesinden uzaklaştırılmasına, son ümmet olarak bütün insanlığa aydınlık olması gereken bu toplumun karanlığa sürüklenmesine sebep olan insanları sevmeyiz ve onlardan uzak dururuz. Bunu dinin bir gereği olarak bilir ve bunu kabul etmeden yapılan ibadetlerin doğru olmadığını sayarız.
Özetlersek; Ehl-i Beyti sevmek Muhammedi, Muhammedi sevmek ise Allahı sevmektir. Ehl-i Beyte yapılan itaat Muhammede, Muhammede yapılan itaat Allahadır.
Gönül gözün açar nazar kılınca
Tevellayı teberrayı bilince
Kazanda kaynatır kamil olunca
Aç iken tatlı bal eyler seni. (Genç Abdal)
Dolayısıyla; Allaha, Resulüne ve onun Ehl-i Beytine düşman olanlardan uzak olmaktır, onların düşmanlarını sevmemektir.