Şeriat kelimesi, arapça bir kelimedir. Bu yüzden, daha çok arapçada kullanıldığı anlamıyla tanınır. Oysa, Aleviliğin tasavvuf öğretisine göre, bambaşka bir anlama gelir.
Dört kapı kırk makam üzerine kurulu Alevilik inancında ilk kapı ve buna bağlı on makam, şeriat kapısıdır. Ancak buradaki şeriatın, Ortodoks islamlıktaki şeriatla hiçbir alakası yoktur. Herşeyden önce, şeriatın kaynaklarının yorumlayış ve algılaması farklıdır. Ortodoks islamlıkta Muhammed, Tanrı buyruklarını Melek Cebrail aracılığıyla insanlara ileten bir aracıdır. Alevilikte ise şeriatın Tanrısal kaynakları, doğrudan doğruya insan olarak Muhammedin iç güdüsel zekasının, sezgisel aklının ürünüdür. Melek Cebrail, Muhammedin Tanrısal özle buluşan içgüdüsel zekasının/sezgisel aklının bir simgesinden başka bir şey değildir.
Batın alemde Tanrının kesin eğemenliğine karşın, bu alemin bir yansıması olarak algılanan, şeriat adıyla anılan ve zahiri dünyada ki işler ise, Tanrının bilgisi ve denetimi dışında yürür. Burada insan kesin eğemendir ama takdir ise, yanlız Allahındır..
Şeriat kapısı arayış, kendini bulma kapısıdır. Dolayısıyla şeriat kapısındaki kişi aradığı soruların cevabını bulmak ve aydınlığa giden yolu aralamak istiyorsa, kendisini irşad edebilecek bir pir bulmalıdır. Pirlik makamına gelmiş bir zat kendisine gelen her talibi irşad edebilme yeteneğine sahiptir ve sahip olması da gerekir eğer değilse o kişinin o makamda durmaması gerekir çünkü yol açısından zulümdir.
Kendini bulan, ne aradığının bilincine varan bir kişi, şeriatı yavaş yavaş aşarken kendisini tarikat makamına doğru ilerlemiş olarak bulur. Hakk ile hakikatı idrak etmenin köklü bir ruh olgunluğuyla mümkündür. Bu aşamaya ulaşmış bir kişinin, manevi/ruhi olarak yeniden doğması demektir.
Buyruka göre şeriat kapısı: Gemidir, bilmektir, kulluk etmektir, ilimdir, tendir, kapıdır, mumdur.