Mansür, kardeşinin oğlu İsa b. Musa b. Ali b. Abdullah b. Abbası getirterek Medineye gitmesini ve Muhammedi öldürmesini emretti. İsa: «Ey Müminlerin emiri! Bu hususta amcalarınla müşavere et.» dedi, daha sonra da: «İbn Hersemenin şu sözü nerede?» diyerek aşağıdaki şiiri okudu: «Bir işe el attığında sonuna kadar giden, iii kavmine açmayan, yapacağı şeyi kimseye duyurmayan bir kişiyi ziyarete gideceğiz; öyle biri ki yaparım dediği şeyi yapar.» Mansür bunun üzerine: «Ey adam! Git, and olsun ki, benim ve senin dışındakiler murat edilmiyor. Bu yola çıkacak olan ya sen olacaksın ya da ben.» dedi. Bunun üzerine İsa, b. Musa bir ordu ile yola çıktı. Mansür da: «Onların ikisinden hangisi arkadaşını öldürürse benim için farketmez.» dedi. Mansür İsa ile birlikte Muhammed b. Ebül-abbas esSeffah, Kesir b. Husayn el-Abdi, İbn Kahtabe, Hezarmerd ve başkalarını da göndermişti. Mansür, İsa kendisi ile vedalaştığında iki tarafını işaret ederek: «Ben seni şu iki şey için gönderiyorum. Eğer onlardan birisini ele geçirirsen kılıcını kınına koy ve kendisine eman ver, şayet onlardan birisini ele geçiremezsen yakalanamayan kişinin karşılığında kefil al; çünkü onlar saklanan kişinin görüşlerini bilirler. Ebu Talib ailesinden birisi ile karşılaşırsan onun adını bana yaz. Eline geçiremediklerinin de mallarına el koy.» dedi. Cafer es-Sadık İsaya gözükmedi, İsa bu sebepten onun mallarına el koydu. Mansür Medineye geldiğinde: Cafer malının akibetini sordu, Mansür da: «Mehdiniz malınıza el koydu.» dedi. İsa Feyde geldiğinde halktan bazılarına ipek bez parçasında mektup yazdı. Mektup yazdıkları kişiler arasında Abdülaziz b. Muttalib elMahzümi, Ubeydullah b. Muhammed b. Safvan el-Cümahi de vardı. Ayrıca Abdullah b. Muhammed b. Ömer b. Ali b. Ebi Talibe kendisine itaat edenlerle birlikte Medineden çıkmasını emretti. Bunun üzerine Abdullah b. Muhammed, Ömer b. Muhammed b. Ömer, Ebu Akil Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Akil ve Ebu Musa Medineden çıktılar. İsanın Medineye yaklaştığı haberi Muhammede ulaşınca, Medine yi terketmek veya orada kalmak hususunda taraftarları ile istişare etti. Taraftarlarından bir kısmı Medineden çıkmanın iyi olacağı hususunda görüş beyan ettiler, bir kısmı ise Resulallahın: Ben kendimi rüyada sağlam bir zırh içinde gördüm ve bunu Medine olarak tevil ettim.» şeklindeki sözünü delil getirerek Medinede kalınması şeklinde görüş ileri sürdüler. Bunun üzerine Muhammed Medinede kalma görüşünü benimseyerek burada kaldı. Daha sonra Resulallahın hendek kazma hakkındaki görüşünü istişare etti. Süleym kabilesinin reisi Cabir b. Enes: «Ey Müminlerin emiri! Biz senin dayıların ve komşularınız. Silahlarımız ve atlarımız var. Hendek kazma, Resulallah Allah kendisine bildirdiği için hendek kazmıştır. Eğer hendek kazarsan, piyadeler için savaş iyi olmaz, süvariler de dar yolda bizleri düşman üzerine götüremezler. Önlerine hendek kazanlar, kendileri ile düşman arasına engel koymuş olurlar,» dedi. Beni Şücadan birisi ise: «Resulülalh hendek kazmıştır, sen de ona uy.» şeklinde konuştu ve: «Sen kendi görüşünü tercih ederek Resulallahın izini bırakıyorsun.» dedi. Cabir ona; «Ey, İbn Şüca” Sana ve arkadaşlarına düşmanla karşılaşmaktan daha ağır gelen bir şey yok, bizim için ise onlarla savaşmaktan daha sevimli bir şey olamaz.» diye karşılık verdi. Bunun üzerine Muhammed: «Biz hendek kazma hususunda Resulallahın izini takip edeceğiz, onun yaptığını terketmeyiz.» dedi. Muhammedin emri üzerine hendek kazıldı ve Resulallah ın Ahzab harbinde yaptığı gibi hendeğe ilk kazmayı vuran kendisi oldu. İsa yoluna devam etti ve Avas denilen yerde konakladı. Muhammed halkı toplayarak onlardan söz aldı ve arkasından da etraflarını çevirdi. Bunlar oradan çıkamadılar. Muhammed b. Abdullah bir konuşma yaparak: «Allahın ve sizin düşmanlarınız Avas denilen yere geldiler. İnsanların en haklı olanları kıyam eden Ensar ve Muhacirin oğullarıdır. Dikkat edin, sizi topladım ve sizden söz aldım. Düşmanınız çoktur. Yardım Allahtandır. Kudret Onun elindedir. Sizi serbest bırakıyorum; kalmak isteyen kalır, ayrılmak isteyenlerse benden ayrılır.» dedi. Bir çok kişi çıkıp gitti, bir kısmı da çocukları ve aileleriyle birlikte vadilere ve dağlara dağıldılar, yanında az bir insan kaldı. Ebüi-Kalemmese gücünün yettiklerini getirmesini emretti, ancak Ebül-Kalemmes buna muvaffak olamayınca onları terk etti. Mansür İbnül-A$ammı İsayla birlikte bazı konak yerlerine gönderdi. Bunlar Medineye bir mil mesafede konakladılar. İbnül-Asamm: «Atlıların piyadelerle birlikte yapacağı bir şey yok, sizin burada olduğunuzu anlarlarsa askerlerinizin içine girmelerinden korkuyorum.» dedi. Bunun üzerine Süleyman b. Abdülmelikin Cürfdeki sulama yerine kadar geri çekildiler. Burası Medineye dört mil uzaklıktaydı. İbnül-Asamm: «Bir yaya iki veya üç milden fazla yürüyemez, atlılar gelip ona yetişiverir.» dedi. İsa beş yüz kişiyi Medineye altı mil uzaklıktaki Bat hA b. Ezhere gönderdi, kendileri burada kaldılar. İbnül-Asamm: e Muhammedin mağlup olarak Mekkeye gelmesinden ve beş yüz kişilik kuvvetin onu geri çevirmesinden korkuyorum.» dedi. Bunun üzerine Muhammed öldürülünceye kadar burada kaldılar. İsa Muhammede Mansürun kendisine ve ailesine eman verdiğini bir haberciyle bildirdi. Muhammed şu cevabı verdi: «Ey adam! Senin NResulallaha yakınlığın var. Seni Kitabullaha, Nebinin sünnetine ve ona itaata davet ediyorum, Allahın cezası ve azabından sakındırıyorum. Vallahi, ben Allaha kavuşuncaya kadar bu işten vazgeçmeyeceğim. Allah yoluna davet eden biri tarafından öldürülüp de öldürülenlerin en kötüsü olmaktan veya onu öldürerek büyük günaha girmekten seni sakındırırım.» Mektup kendisine ulaşınca İsa: «Bizimle onun arasında savaşmaktan başka bir çıkar yol yok.» şeklinde konuştu. Muhammed elçiye: «Beni neye göre öldürüyorsunu”? Ben öldürülmekten kaçan birisiyim.» dedi. Elçi de: «Kavim seni eman istemeye çağırıyor. Eğer bunu kabul etmezsen babalarının en hayırlısı Alinin beyatlerini bozma ve hükümranlığında hile yaptıkları için Talha ve Zübeyr ile savaştıkları gibi onlar da seninle savaşırlar.» diye cevap verdi. Onun bu sözünü duyunca: «Beni bundan çok hiç bir şey sevindirmedi.» dedi. İsa ramazan ayının on ikisinde cumartesi günü Cürfe geldi. Cumartesi, pazar, pazartesi burada kaldı. Bir dağın tepesinde durarak Medine ve içindekilere bakıp şöyle seslendi: «Eman istemeğe gelin. Her kim bizim bayrağımız altında toplanırsa, evine veya mescide girerse, silahını terk ederse, yahut da Medineyi bırakıp giderse eman içindedir. Bizi arkadaşımızla (Muhammed ile) baş başa bırakınız. Ya biz kazanırız, veya o.» dedi. Medineliler bu sözler üzerine ona hakaret ettiler. İsa o gün gitti, ertesi gün geri geldi ve komutanlarını Medinenin her tarafına dağıttı. Ebu Cerrah Mescidi tarafınıysa boş bıraktı, kendisi de Buthan üzerindeydi. Bu bölgeyi mağlup olanlar çıkıp gitsinler diye boş bırakmıştı. Muhammed taraftarları arasında ortaya çıktı, bayrağı Osman b. Muhammed b. Halid b. Zübeyrdeydi. Parolası yeke yek çarpışmaktı. Muhammed tarafından Ebül-Kalemmes ortaya yürüdü, karşısına Esedin kardeşi çıktı. Bunlar birbirine hücum edip çarpıştılar. Sonunda EbülKalemmes diğerini öldürdü. Karşısına bir başkası çıktı. Ona vururken: «Bunu tut, ben İbnül-Farükum.» dedi. İsanın taraftarlarından birisi: «Farüktan bin kere daha, hayırlısını öldürdün.» dedi. Muhammed b. Abdullah o gün çok büyük savaş yaptı. Bizzat kendisi yetmiş kişi öldürdü. İsa, Humeyd b. Kahtabeye emretti, yüz piyadeyle emekleyerek hendeğin önündeki duvara kadar geldiler. Bu duvarın üzerinde Muhammedin taraftarları vardı. Humeyd duvara tırmandı ve hendeğe kadar vardı. Hendekler üzerine kapılar koyarak yanındaki yüz kişiyle bu kapılardan geçtiler. Hendeğin gerisinde sabahtan ikindi vaktine kadar çok şiddetli savaş oldu. İsa taraftarlarına emretti, atları karşı tarafa geçirdiler ve burada çok şiddetli bir savaş oldu. Muhammed öğleden önce geri çekildi ve yıkanıp kokular süründükten sonra tekrar döndü. Abdullah b. Cafer, Muhammede: «Annem, babam sana feda olsun! Gördüğün gibi gücün yok; keşke Mekkede Hasan b. Muaviye Ye gitsen, taraftarlarının çoğu onunla birliktedir.» dedi. Muhammed: «Buradan çıkarsam Medinelilerin tamamı öldürülür. And olsun ki, ölünceye veya öldürülünceye kadar buradan başka bir yere gitmeyeceğim; sen istediğin yere gidebilirsin. » diye karşılık verdi. Muhammed, Hasan b. Muaviye ile birlikte biraz yürüdükten sonra geri döndü. Etrafında bulunanların büyük bir kısmı ayrıldı, yanında kalanlar sekiz yüz kişi civarındaydı. Bunlardan birine: «Bu gün Bedir ehli kadarız.» dedi. Öğle ve ikindi namazımı kıldırdı. Kendisiyle birlikte olan İsa b. Hudayr da Basra veya başka yere gitmesini istedi, ancak o: «And ` olsun ki, siz beni iki defa olsun denemediniz, fakat sen de istediğin yere git.» dedi. İbn Hudayr da: «Seni bırakıp nereye gideceğiz?» diye karşılık verdi. Muhammed daha sonra giderek kendisine beyat edenlerin kayıtlı bulunduğu defteri yaktı. İbn Hudayr, Riyah b. Osmanı, onun kardeşi Abbas b. Osmanı ve İbn Müslim b. Ukbe el-Mürriyi öldürdü. Bundan sonra hapishanede bulunan Muhammed b. Kasriyi öldürmek için gitti, ancak onun düşüncesini anlayan Muhammed el-Kasri kapıları kapattı. İbn Hudayr onu öldürmeğe muvaffak olamayınca Muhammedin yanina döndü ve öldürülünceye kadar yanında çarpıştı. Humeyd b. Kahtabe ile Muhammed öne çıktılar. Muhammed Sel Dağındaki su yolunu görünce atının ökçe sinirini kesti. Beni Şüca elHamisiyyün da hayvanlarının ökçe sinirlerini kestiler. Orada bulunan herkes kılıcının kınını kırdı. Muhammed onlara: «Bana beyat ettiniz, ben bunun için öldürülünceye kadar buradan ayrılmayacağım, kim geri dönmek isterse ona izin veriyorum.» dedi. Çatışma şiddetlendi, Muhammed taraftarları İsa taraftarlarını iki veya üç defa püskürttüler. Yezid b. Muaviye b. Abbas b. Cafer; «Yazık, keşke onun adamları olsaydı.» dedi. İsa taraftarlarından bir grup Sel Dağına çıktı ve buradan Medineye indiler. Hasan b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbasın kızı Esma siyah bir örtü getirilmesini emretti. Bu örtü Resulallahın minaresine asıldı. Bunun üzerine Muhammed taraftarları: «Medineye girildi.» dediler ve buradan kaçtılar. Yezid: «Her kavmi koruyan bir dağ vardır, biz ise sadece Sel dağı vasıtasıyla Medine ye geldik.» dedi. Beni Lbi Amr el-Gifariyyün, İsa taraftarları için Beni Gıfar içinden bir yol açtı. Buradan girdiler ve Muhammed taraftarlarını arkalarından kuşattılar. Muhammed Humeyd b. Kahtabeye: «Benimle yeke yek çarpışmaya çık, ben Muhammed b. Abdullahım.» dedi. Humeyd de: «Seni tanıdım. Sen şerefli ve kerimsin, aynı zamanda kerem sahibinin oğlusun. Vallahi, önümde şu topluluktan bir kimse oldukça seninle yeke yek vuruşmam. Onlardan kurtulunca seninle çarpışacağım.» dedi. Humeyd, İbn Hudayrı eman istemeğe çağırdı, aksi takdirde kendisini öldüreceğini ifade etti. İbn Hudayr ise onun eman çağrısına kulak asmaksızın piyade olarak hücum ediyordu. İsa taraftarlarından , birisi “İbn Hudayrın tüyluğuna vurarak sakatladı. İbn Hudayr arkadaşlarının yanına dönerek sakatlanan yeri bir elbise parçası ile sardıktan sonra tekrar çarpışmak için harp meydanına geldi. Bu defa bir başkası gözüne vurdu ve kılıçla saldırdı. Nihayet yere düştü, karşı taraf onu öldürmekte yarışa girdiler ve sonunda öldürerek başını kestiler.Başı aldığı yaralardan dolayı yarılmış patlıcan gibi olmuştu. İbn Hudayr öldürülünce Muhammed ileri atıldı ve cesedin düştüğü yerde çarpışarak önüne geleni doğradı. Çarpışması Hamzanın çarpışmasına çok benziyordu. Biri sağ kulağının memesine vuruncaya kadar çarpıştı. Daha sonra dizi üzerine çöküp kendini müdafaaya başladı. Bu esnada şöyle diyordu: «Peygamberinizin mazlöm oğlu yaralandı. Sizlere yazıklar olsun! İbn Kahtabe göğsüne vurarak yere yıktı. daha sonra yanına gelerek başını kesip İsaya getirdi. Muhammed çok kan zayi ettiği için tanınamaz hale gelmişti. Bir rivayete göre, İsa İbn Kahtabeyi itham etti. İbn Kahtabe o anda süvarilerin içindeydi. İsa ona: «Senin bu hususta ileri gittiğini görüyorum.» dedi. İbn Kahtabe de ona: «Beni itham mı ediyorsun? Vallahi, ya Muhammedi kılıçla öldürürüm veya onun tarafından öldürülürüm.» dedi. İbn Kahtabe öldürülmüş bir vaziyetteyken Muhammedin yanına vardı ve yeminini yerine getirmek için kılıcıyla ona vurdu. Bir rivayete göre, Muhammede savaş sırasında ok atıldı. Duvarın dibinde durdu, halk yanından uzaklaştı. Öleceği zaman kılıcına yaslanarak kırdı. Bu kılıç Alinin kılıcı zülfikardı. Bir rivayete göreyse bu kılıcı bit tüccara dört yüz dinar mukabilinde verdi. Ona: «Kılıcı al, Ebu Talib ailesinden birisine gösterme, aksi takdirde sana bedelini vererek alırlar.» dedi. Bu kılıç Cafer b. Süleyman Medineye vali oluncaya kadar onda kaldı. Kılıcın yeri Süleymana haber verilince onu bu tüccardan dört yüz dinara aldı, Mehdi alıncaya kadar da kendisinde kaldı. Daha sonra Hadiye geçti. Hadi köpeğe vurmak suretiyle bu kılıcın gücünü denedi, ancak kılıç bu denemede kırıldı. Bir rivayete göre Reşid zamanına kadar kaldı. Bu kılıç taklit edilerek on sekiz adet zülfikar ortaya çıktı. Muhammedin başı İsaya getirilince taraftarlarına: «Onun hakkında ne dersiniz?» diye sordu. Bir kısmı küfretti, bir kısmıysa: «Yalan söylediniz, biz onunla bunun için savaşmadık. Ne var ki, o Müminlerin emirine muhalefet etti. Her ne kadar çok oruç tutup namaz kılsa dahi Müslümanları bölüp parçaladı.» dediler. İsa Muhammedin başını Muhammed b. Ebii-Kiram b. Abdullah b. Ali b. Abdullah b. Cafer b. Ebi Talib ile, müjdeyi de Kasım b. Hasan b. Zeyd b. Hasan b. Ali b. Ebi Talib ile gön` derdi. Mansürun emri üzerine Muhammedin başı Küfede dolaştırıldı, daha sonra da uzak yerlere gönderildi. Mansür, Beni Şücaın başlarını görünce: «Diğerleri de böyle olsun!» dedi ve şunları ekledi: «Ben Muhammedi istedim, ancak onlar Muhammedin etrafında toplandılar ve hem onu başka yere naklettiler, hem de kendileri gittiler. Daha sonra da onunla birlikte olup öldürülünceye kadar savaştılar.» dedi. Muhammed ve taraftarlarının öldürülmesi ramazan ayının on dördünde salı günü ikindiden sonra olmuştur. İsanın mağlup olduğu Mansüra ulaşınca: «Hayır, bizim taraftarlarımız ve çocuklarımızın minberde onlarla oynamaları ve kadınların meşvereti nerede?» dedi ve: «Ben “ artık bundan sonra bu işlerde yokum.» diye ekledi. Daha sonra Muhammedin kaçtığı haberi ulaşınca da: «Hayır, biz ehl-i beytteniz, kaçmayız.» dedi. . Bundan sonra kendisine bir çok kişinin başları getirildi. Muhamedin başı Mansüra geldiği sırada Hasan b. Zeyd b. Hasan b. Ali yanındaydı. Hasan Muhammedin başını görünce bu durum ağırına gitti, ancak Mansürdan korktuğundan sabır. gösterdi. Mansürun nakibine: «Bu baş onun mu?» diye sordu. O da cevaben: «Bu onların ciğerpareleri olan Muhammedin başıdır.» dedi. Hasan b. Zeyd bunun üzerine: «Ben onun itaatine girmek istedim, ancak o bunu kabul etmediği gibi benden de bunu istemedi. Böyle değilse karım Ümmü Musa boş olsun, Bu yeminlerin en büyüğüdür. Onun öldürülmesini Mansür istedi. Bizim içinse Muhammed Mansürdan daha kıymetlidir.» dedi. Bunun üzerine bazı gençler yüzüne tükürdüler. Mansürun emri üzerine de burnu kesilerek cezalandırıldı. Muhammedin ölüm haberi kardeşi İbrahime bayram günü Basra da ulaştı. Namazı kıldırdıktan sonra cemaate haberi verdi ve üzüntüsünü izhar etti. Minberden şu şiiri okudu: «Ey süvarilerin en hayırlısı! Senin gibisini inciten mutlaka incinir, Pger ben onlardan ötürü bir endişe duysaydım veya kalp bir korkuya kapılsaydı Allah biliyor ki ne onu öldürebilirlerdi, ne de hep birlikte ölmedikçe onu teslim ederdim.» Muhammed öldürülünce İsa suncaklar gönderdi, bunlar Medinenin muhtelif yerlerine (dikildi. Bir münadi: «Her kim bu sancağın altına girecek olursa eman | içindedir.» dedi. İsa Muhammedin taraflarlarını yakulayarak Seniyyetlül-Veda ile Ömer b. Abdülazizin evi arasında iki ara halinde astı ve ; Haşebe b. Hudayrı bunların muhafazası için görevlendirdi. Daha sonra Muhammedi bir topluluk gizledi. Geriye üç kişi kaldı, İsanın emri üzerine bunlar Yahudi inezarlığına atıldılar. Daha sonra da Abdullahın e Muhammedin kız kardeşi, Fatımanın kızı Zeynep İsaya haber göndererek: «Muhammedi nasılsa öldürdünüz, işini bilirdiniz. Bize defni için izin verseniz olmaz mı?» dedi. İsa Zeynebe Muhammedin defni için izin verdi ve Baki Mezarlığına defnedildi. Mansür deniz vasıtasıyla Medineye zahire getirilmesine mani oldu. Mehdi daha sonra bu iş için tekrar izin verdi.