Bu yılın cemaziyülahir ayının son ikinci gecesinde Muhammed b. Abdullah b.Hasan b. Hasan b. Ali b. Ebi Talib ortaya çıktı. Onun ortaya çıkışı hakkında aynı yılın ramazan ayının 14. günü rivayeti de vardır. Muhammed hakkındaki haberleri, taraftarları ve Mansürun onları Iraka nakli hakkındaki bilgileri daha önce verdik. Mansür onları Iraka nakledince Riyahı da Medineye vali olarak gönderdi. Riyah Muhammedin yakalanması konusunda ısrar gösterdi. Muhammed bu yüzden iyice sıkıştı, hatta oğlu düşerek öldü. Bir gün taraftarlarının su aldığı Medinedeki bir kuyuya yaklaşarak içine atladı ve boğazına kadar suya battı. Vücudu iri olduğu için suda gizlenemiyordu. Muhammedin bir ahırda olduğu haberi Riyaha ulaşınca ordusunu da alarak bulunduğu yere geldi. Muhammed, onun geldiği güzergahtan uzaklaşarak Cüheynenin evine gizlendi. Böylece Riyah Muhammedi göremedi ve Mervanın evine geri döndü. Riyaha Muhammedi haber veren Süleyman b. Abdullah b. Ebi Sebre idi. Arama hususunda iyice ısrar gösterilince Muhammed, kardeşi İbrahim ile sözleştiği vakitten daha önce ortaya çıktı. (Bir rivayete göre ise, Muhammed, kardeşi ile sözleştiği vakitte ortaya çıkmıştır), fakat kardeşi İbrahim kendisine katılan el-Cüderi yüzünden geç kaldı. Ubeydullah b. Amr b. Ebi Zib ile Abdülhamid b. Cafer, Muhammed b. Abdullaha: «Ortaya çıkmak için ne bekliyorsun? And olsun ki, bu ümmetin başına senden daha korkağı gelmedi. Yalnız başına da olsan ortaya çık.» dediler. Muhammed de bu sözlerle kamçılanmış oldu. Muhammedin gece isyan ettiği haberi Riyaha ulaştı, bunun üzeriMedine kadısı Muhammed b. İmran b. İbrahim b. Muhammed ile Abbas b. Abdullah b. Haris b. Abbas ve diğer kişileri topladı, uzun süre sustuktan sonra onlara: «Ey Medine halkı! Muhammed aranızda olduğu halde Müminlerin emiri şark ve garbın her yerinde onu arıyor. And olsun ki, eğer o isyana kalkışırsa hepinizi öldürürüm.» dedi. Riyah, Muhammed b. İmrana: «Sen Müminlerin emirinin kadısısın, yakınlarını çağır ve Zühreoğullarına toplamaları için haber gönder.» dedi. Muhammed b. İmran haber gönderince Zühreoğullarının çoğu geldi ve Muhammed bunları kapıya oturttu. Yine haber göndererek Aleviler ve başkalarından bir grup insanın gelmesini sağladı. Bunlar içinde Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin, Hüseyin b.-Ali b. Hüseyin b. Ali, Hasan b. Ali b. Hasan b. Ali b. Hüseyin b. Ali ile Kureyşten bir grup insan vardı Bunlar içinde de İsmail b. Eyyüb b. Selime b. Abdullah b. Velid b. Muğire ile oğlu Abdullah bulunuyordu. Bunlar Riyahın yanında iken Muhammed ortaya çıktı. Tekbir sesleri duydular. İbn Müslim b. Ukbe el-Mürri: «Bu adamlarla ilgili olarak dediklerime kulak ver ve onları öldür.» diye bağırdı. Hüseyin b. Ali b. Hüseyin b. Ali de: «Vallahi, bu seni ilgilendirmez; bize düşen halifeye itaat elmektir.» dedi. Muhammed, Mesardan yüz elli kişi ile yola çıktı, Selemeoğulları içinden bunlarla selametle geldi ve hapishaneye giderek kapısını kırıp orada bulunanları çıkardı. Hapishaneden çıkardıklarının içinde Muhammed b. Halid b. Abdullah el-Kasri, Nüzeyr b. Yezidin kardeşinin oğlu ve Rizam da vardı. Havvat b. Bükeyr b. Havvat b. Cübeyri yayaların başına getirdi. Havvat Darüi-İmareye gelerek arkadaşlarına: «Onlar sizin canınıza kasdetmedikçe siz onları öldürmeyiniz.» dedi. Riyah onlara boyun eğmedi. Muhammed ve adamları Maksüre kapısından içeri girerek Riyahı, kardeşi Abbası ve İbn Müslim b. Ukbe elMürriyi esir alarak bunları Darul-İmareye hapsettiler. Muhammed daha sonra Mescide giderek minbere çıktı, Allaha hamd ve sena ettikten sonra: «Bu, sizin de bildiğiniz gibi Kubbetül-Hadrayı Allahın hükümranlığına karşı koymak ve Kabenin kadrini küçültmek için inşa eden Allah düşmanı Ebu Caferin işidir; ne var ki Allah Firavunun canını “Ben sizin en yüce rabbinizim”” dediğinde almıştır. Bu dini idare etmeğe en layık olanlar Muhacir ve Ensarın çocuklarıdır. Allahım! Mansür ve taraftarları senin haramını helal, helalini de haram kıldılar. Senin korkuttuklarına eman verdiler, emin kıldıklarını da korkuttular. Allahım! Onları teker teker kahret. Ey insanlar! And olsun ki, kuvvetliyken aranızdan çıkıp isyan etmedim, kendimi sizin için ortaya attım. And olsun ki, Allaha ibadet oluMan Mısır toprağında bana beyat alındığı halde buraya geldim.» dedi. Mansür Muhammede kontutanlarının ağzından bir mektup yazdı. Bu mektupta komutanları Muhammedi ortaya atılmağa çağırıyorlar ve kendilerinin de onunla birlikte olacaklarını söylüyorlardı, çünkü Muhammed: «Eğer ordu komutanları ile buluşursak onlar bizim tarafımıza geçecekler.» demişti. Muhammed Medineyi ele geçirerek buraya Osman b. Muhammed b. Halid b. ez-Zübeyri vali tayin etmiş, Abdülaziz b, Muttalib b. Abdullah el-Mahzümiyi Medine kadılığına, Abdülaziz edDiraverdiyi cephaneliğin başına, Ebüll-Kalemmes Osman b. Ubeydullah b. Ömer b. Hattabı güvenlik teşkilatının başına, Abdullah b. Cafer b. Abdurrahman b. Misver b: Mahremeyi ise Divanül-Atanın başına ge-. tirmişti. Bir rivayete göre güvenlik teşkilatının başına Abdülhamid b. Caferi getirmiş, ancak sonra bu görevden azletmiştir. Muhammed, Muhammed b. Abdülazize haber göndererek: «Bize yardım edeceğini ve yanımızda yer alacağını zannediyordum.» dedi. Bunun üzerine Muhammed b. Abdülaziz, Muhammedden maezeretinin kabülünü istedi ve dediğini yapacağını bildirdi, sonra da ondan gizlice ayrılarak Mekkeye gitti. Bir grup insan hariç herkes Muhammede katıldı. Katılmayanlar içinde Dahhak b. Osman b. Abdullah b. Halid b. Hizam, Abdullah b. Münzir b. Mugire b. Abdullah b. Halid, Ebu Selime b. Ubeydullah b. Ubeydullah b. Ömer, Habib b. Sabit b. Abdullah b. Zübeyr de vardı. Medineliler Muhammed ile birlikte olup isyan hususunda Malik b. Enesten fetva istediler ve: «Bizim Ebu Cafere beyatimiz var.» dediler. İmam Malik onlara: «Siz zorlanarak ona beyat ettiniz, zorlananın yemini yemin olmaz.» dedi. Bunun üzerine halk süratle Muhammede yöneldi, Malik ise evde kaldı. Muhammed devrin büyük şeyhi İsmail b. Abdullah b. Cafer b. Ebu Talibe gitti ve onu kendisine beyat etmeğe çağırdı. İsmail, Muhammede: «Ey kardeşimin oğlu! Sen öldürüleceksin, ben sana nasıl beyat edeyim.» dedi. Bunun üzerine ondan uzaklaştı. Muaviye b. Abdullah b. Caferoğulları süratle Muhammede koştular. Bunun üzerine Hammade binti Muaviye, İsmail b. Abdullaha gelerek: «Ey amca! Kardeşlerim dayılarının oğullarına katılmakta sürat gösterivorlar. Eğer sen böyle konuşursan halkı ondan uzaklaştırırsın, bu yüzden de dayımın oğlu ve kardeşlerim öldürülür.» dedi. İsmail görüşünde ısrar ederek halkı Muhammede itaatten vazgeçirmeğe devam etti. Denildiğine göre bu yüzden Hammade düşmanlık ederek onu öldürtmüştür. Muhammed, İsmailin cenaze namazını kıldırmak isteyince oğlu Abdullah buna engel olmuş ve: «Babamın öldürülmesini emrettin, şimdi ise namazını kıldırmak istiyorsun.» demiştir. Ancak emniyet görevlileri Abdullahı uzaklaştırmışlar, Muhammed de cenaze namazını kıldırmıştır. Muhammed ortaya çıktığında, Muhammed b. Halid el-Kasri Medinede Riyahın hapishanesinde idi, Muhammed onu serbest bıraktı. İbn Halid şöyle dedi: «Muhammed davetini minberde açıklarken bu daveti işittiğimde: “Bu gerçek bir davettir, vallahi, ben bu hususta Allah için çalışacağım.” dedim. Daha sonra da: “Ey Müminlerin emiri! Sen bu beldede isyan ettin, eğer bu şehrin geçitlerinden birisine bir kişi duracak olursa, Şehir halkının tamamı açlık ve susuzluktan ölür. Benimle birlikte ona hücum et. Şehirde on geçit vardır. Ben bunların birinde dursam yüz bin kılıcın yaptığını yaparım.” dedi; ancak Muhammed bunu kabul etmedi. Bu ara ben yanında iken Muhammed: “Biz Ebül-Hasibin bısımı İbn Ebi Fervenin yanında bulduğumuz hayırlı maldan daha güzelini hiç bir kimsenin yanında bulamadık.» dedi. Ebu Ferve bu malı daha önce yağmalamıştı. Ben: “Sana daha hayırlı mal göstermedim mi?” dedim. Mansüra mektup yazarak Muhammedin adamlarının az olduğunu bildirdim, bunun üzerine Muhmmed beni yakalayıp hapsetti. Muhammedin öldürülmesinden biraz sonra İsa b. Musa beni serbest bırakıncaya kadar hapiste kaldım.» Üveys b. Ebi Serh el-amiri (amir b. Lüeyy) ailesinden Hüseyin b. Sahr adındaki biri, Muhammed ortaya çıkınca haberi Mansüra ulaştırmak üzere derhal yola çıktı, dokuz gün sonra yanına vardı. Medineye gece gelmişti, kapılarında durarak içerdekiler kendisini tanımaları için bağırmağa başladı. Kim olduğu anlaşılınca içeri alındı. er-Rebi: «Bu saatte ne İstiyorsun? Şu anda Müminlerin emiri uyuyor.» dedi. Üveys: «Mansüru mutlaka görmem lazım.» diye karşılık verdi. Rebi Mansürun huzuruna girerek durumu haber verdi ve gelen kişinin kendisi ile yüz yüze görüşmek istediğini bildirdi. Mansür da yanına gelmesi için izin verdi. Adam Mansürun huzuruna girdi ve: «Ey Müminlerin emiri! Muhammed b. Abdullah Medinede isyan etti.» dedi. Mansür: «Eğer doğru söylüyorsan onu öldürürüm.» diye karşılıkta bulundu ve: «Yanında kimler var?» diye sordu. Üveys de Medinenin ileri gelenlerinden ve ailesinden Muhammed ile birlikte olanların adlarını tek tek söyledi. Mansür bunun üzrine: «Onları görüp tanıdın mı?» dedi. Üveys bu sorusunu: «Onu yakından gördüm ve minberde otururken kendisi ile konuştum.» diyerek cevapladı. Ebu Cafer sonra onu bir eve aldı. Sabah olunca İsa b. Müsanın Medinedeki mallarını yöneten hizmetçisi Said b. bDinara bir elçi gelerek Muhammedin durumunu haber verdi. Daha sonra haber yayıldı. Bunun üzerine Mansür, Üveysi çıkardı ve: «İsyan eden kişileri senin ayaklarının altında çiğneteceğim ve seni zengin yapacağım.» dedi, dokuz bin dirhem verilmesini, ayrıca her gece için de bin dirhem verilmesini emretti. Mansür Muhammedden korkmuştu. Müneccim Harisi, Mansüra: «Ey Müminlerin emiri! Seni tedirgin eden şey nedir? -Allaha and olsun ki, bütün yer yüzüne hakim olsa ancak doksan gün avakta kalabilir.» dedi. Mansür hapishanede olan amcası Abdullah b. Aliye haber göndererek: «Muhammed isyan etti, bu hususta bir görüşün varsa bize bildir.» dedi. Abdullah görüşüne itibar edilen kişiler arasında idi, Mansüra: «Kendisi hapishanede olanın fikirleri de muhbustur.» diye cevap gönderdi. Mansür bunun üzerine Abdullaha: «Eğer Muhammed gelerek kapımı çalsa oná kapımı açmam, ancak ben senin için ondan daha hayırlıyım. O senin ailenin en önde gelenidir.» diye yeniden haber gönderin. ce Abdullah Mansüra şu karşılığı verdi; «Devene binerek bir süre git, Küfeye geldiğinde içlerine yerleş, çünkü bunlar onların taraftarları ve yardımcılarıdır. Daha sonra da silahlarla gizlen, buradan her kim onların ileri gelenlerinden birisine giderse, veya onların ileri gelenlerinden birisinden gelirse boynunu vur. Reyde bulunan * Selm b. Kuteybenin . yanına gelmesi için haber gönder. Ayrıca Şamlılara mektup yazarak yeterli sayıda yürekli ve gözü pek kimseyi göndermelerini emret. Gelen askerlere bolca ihsanda bulun ve bunları Selm ile birlikte Muhammedin üzerine gönder.» dedi. Mansür da amcasının dediklerini aynen yaptı. | Bir rivayete göre, Mansür Muhammedin isyanı konusunda istişare etmek için kardeşleri ile Abdullaha haber göndermiş, «Abdullah benim sizi kendisine gönderdiğimi bilmesin.» demişti. Bunlar yanına girdiğinde Abdullah: «Beni çoktan beri terk ettiğiniz halde şimdi böyle topluca gelişinizin sebebi nedir?» demiş, sonra aralarında şu konuşma geçmişti: Kardeşleri: — Biz Müminlerin emirinden izin istedik, o da bize izin verdi. Abdullah: — Bu önemli değil. Ne istiyorsunuz i Kardeşleri: — Muhammed Abdullaha isyan etti. Abdullah: — – İbn Selame (Mansür) nin ne yapabileceğini düşünüyorsunuz? – Kardeşleri: — Vallahi bilmiyoruz. Abdullah: — Cimrilik onu mahvetti. Söyleyin ona, malları çıkararak askerlere versin. Eğer galip gelirse verdikleri çabucak geri gelir, mağlup olacak olursa da ne dinarı kalır, ne de dirhemi. Muhammedin isyan haberi kendisine ulaştığında Mansür Bağdad şehrinin planını kamışla belirlemişti. Yanında Abdullah b. Rebi b. Ubeydullah b. el-Midad olduğu halde Küfeye gitti. Abdullaha: «Muhammed Medinede isyan etti.» dedi. O da şu karşılıkta bulundu: «O hem kendisi helak oldu, hem de başkalarını helake sürükledi; çünkü askersiz ve teçhizatsız baş kaldırmıştı.» Said b. Arır b. Cade el- Mahzümi bana şunları anlattı: Zab savaşında Mervan ile birlikte bulunuyordum. Bana: «Benimle savaşan bu kişi kimdir?» diye sordu. «Abdullah b. Ali b. Abdullah b. Abbas.» diye cevap verdim. Sonra aramızda şöylece konuşmaya devam ettik: Mervan: — And olsun ki, Ali b. Ebi Talibin onun yerinde savaşmasını isterdim. Alinin ve çocuklarının. halifelikte hisseleri yoktur. O Beni Haşimden biridir ve Resulallahın amcasının oğludur, Şamlıların güç ve kuvveti onunla birliktedir. Ey İbn Cade! Sen Abdullahı ve Ubeydullahı veliaht tayin edip Ubeydullahtan daha büyük olmasına rağmen Abdülmeliki terk etmeme beni sevkeden şeyin ne olduğunu biliyor musun? i i İbn Cade: — Hayır, bilmiyorum. Mervan: — Halifeliği Abdullah ve Ubeydullaha daha uygun buldum. Hitlafet Abdullaha Abdülmelikten daha yakındır, bu yüzden onu. veliaht tayin ettim. Mansür bunların doğruluğu hakkında yemin etmesini istedi, o da yemin etti, bunun üzerine üzüntüsü kayboldu. Muhammedin ortaya çıktığı haberi Mansüra ulaşınca Ebu Eyyüb ve Abdülmelike: «Görüşü bizim görüşümüzle aynı olan birisini tanı yor musunuz?» diye sordu. «Küfede Büdeyl b. Yahya var, Seffah onunla müşavere ederdi.» diye cevap verdiler. Mansür Büdeyle haber göndererek Muhammedin ortaya çıkışını bildirdi. Büdeyl Mansüra: «Ehvaza asker yığ.» diye haber gönderdi. Mansür: «Muhammed Medinede zuhur etti.» deyince de: «Tamam, anladım; ancak Ehvaz Medinenin bir kapısı-. dır.» diye karşılık vermişti. İbrahim Basrada ortaya çıkınca Mansür Büdeyle bu kez de İbrahimin Basrada baş kaldırdığını söylemiş, bunun üzerine Büdeyl: «Orduları acele onun üzerine sevk et ve Ehvazı ona ka.pat.» demişti. . : Muhammed ortaya çıkınca Mansür, Cafer b. Hanzala el-Behrani ile de istişare etti. Cafer b. Hanzala ona: «Orduları Basraya gönder.» dedi. Mansür bunun üzerine Cafer b. Hanzalaya: «Sana haber gönde.rinceye kadar geri dur.» dedi. İbrahim Basraya ulaşınca Mansür Cafere haber göndermiş ve onun gelişini bildirmişti. Bunun üzerine Cafer: «Orduların hışmından korktum.» deyince Mansür: «Basradan niçin korktun?» diye sormuş, Muhammed de: «Ehl-i harpten olmadıkları halde Medinede zuhur etti. Onlar kendileri için kıyam ettiklerini zannediyorlar. Küfe ehli senin ayağının altındalar, Şamlılar Ebu Talib ailesine düşmanlar, geriye ise sadece Basra kaldı.» diye karşılık vermişti. Mansür daha sonra Muhammede şu mektubu yazdı; Bismillahirrahmanirrahim, Allah ve peygamberine savaş açanların ve yer yüzünde boşgunculukla uğraşanların cezası öldürülmek, el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dünyada bir rezilliktir. Onlara ahirette büyük azap vardır. Ancak size yakalanmazdan önce tevbe edenler bunun dışındadırlar. Biliniz ki Allah, bağışlayıcı . ve merhamet edicidir. (Maide, 33-34). Sana bütün çocuklarına, kardeşlerine, ailene ve yakınlarına teminat vermem hususunda Allahın ahdi ve misakı ile Resulallahın garantisi vardır. Elde ettiğin mallarla döktüğün kan konusunda seni hesaba çekmeyeceğim. Sana bir milyon dirhem ile istediğin ihtiyaçlarını veriyorum ve seni istediğin yerde yerleştireceğim. Ailenden hapishanede olanları serbest bırakacağım; sana gelip de beyat edenlere, sana tabi olanlara, bir husustan dolayı emrine girenlere de eman vereceğim, onları asla sorumlu tutup cezalandırmayacağım. Eğer kendin için garanti almak istiyorsan, bana en çok sevdiğin kimseleri gönder, senin için eman alsınlar ve sözleşme yapsınlar. Selam üzerine olsun. Muhammed de ona cevap olarak şu mektubu yazdı: Ta, sin, mim. Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. Ey Muhammed! İnanan bir millet için sana Musa ve Firavun olayını olduğu gibi anlatacağız. Firavun memleketin başına geçti ve halkını gruplara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor, kadınlarını sağ bırakıyordu, çünkü o bozguncunun biriydi. Biz memleket te güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak, varis yapmak,. memlekete yerleştirmek; Firavun, Haman ve her ikisinin askerlerine çekinmekte oldukları şeyleri göstermek istiyorduk (Kasas, 28). Bana verdiğin emanı ben de sana veriyorum. Halifelik bizim hakkımızdır. Siz halifeliğin bize ait olduğunu iddia ettiniz,daha sonra onu bizden uzaklaştırarak kendiniz aldınız. Babamız Ali, vasi ve imamdı. Ali nin çocukları sağ “cen onun mirasına siz nasıl mirasçı olabilirsiniz? Bizim soyumuz, atalarımız, dayımız, babalarımızın ataları gibi hilafeti hiç bir kimsenin istemediğini biliyorsunuz. Biz melunların, kovulanların ve İslamı zorla. kabul edenlerin çöcukları değiliz. Beni Haşimden hiç birisi yakınlıkta bizim önümüze geçemez, faziletçe de bizden ileri olamamıştır. Bizler Resulallahın annesinin oğullarıyız, Fatıma Cahiliyye dönemindeki Amrın kızıdır. Fatımanın kızının oğulları sizden önce Müslüman olmuşlardır. Allah bizi ve bizim için bazı şeyleri seçmiştir. Babamız Muhammed onların en faziletlisidir. Seleften İslamı ilk kabul eden Haticedir. Çocuklardan cennet ehlinin efendileri Hasan ile Hüseyindir. Haşim Aliyi, Abdülmuttalib de Hasanı iki kez dünyaya getirdi. Resulallah bana Hasan ve Hüseyin yönlerinden olmak üzere iki yönlü akrabadır. Ben Beni Haşimin nesep bakımından vasat olanı, babası bakımından ise en üstün olanıyım. Bende Acemlik kök salmadı. Benim hakkımda . çocuklarımın anneleri çekişmeyeceklerdir. Allah Cahiliyye ve İslamda baba ve annelerimi üstün kaldı. Ben cennette derece bakımından insanların en üstünü olanının oğluyum. Eğer itaatım altına girer ve davetime uyarsan sana, malına ve her şeyine eman veririm, ancak Allahın. di duğu sınırlara tecavüz etmen, kul hakkı veya muahidin hakkı müstesna.. Ben halifeliğe senden daha layıkım ve ahde, vefaya çok dikkat ederim, çünkü sen daha önce hiçbir kimseye vermediğin emanı bana verdin. Sen bana hangi emanı veriyorsun? İbn Hübeyrenin emanını mı, yoksa amcan Abdullah b. Alinin veya Ebu Müslimin emanını mı?» Mektup Mansüra varınca, Ebu Eyyüb el-Vernani: «Bırak, cevabı ben vereyim.» dedi. Mansür: «Hayır olmaz; o vakit sen bizi hasep (atalardan gelen şeref) ile çekişmeye sokmuş olursun, onu bana bırak.» dedi. Daha sonra şu mektubu yazdı: «Bismillahirrahmanirrahim, Sözlerin bana ulaştı, mektubünu okudum. Kadınların yakınlığı ile fazla övünecek olursan, ayak takımını yoldan çıkarmış olursun. Allah kaçünkü Allahamcayı baba mesabesinde kıldı ve Kitabında en yakın anneden önce babayla başladı. Eğer kadınları, karabetlerinden dolayı tercih ciseydi, amine akrabalık bakımından en yakın, hak bakımından en büyük ve cennete ilk giren olurdu. Allahın kullarını tercihi, onların yapacaklarına ve onları seçişine göredir.» Ebü Talibin annesi Fatımadan söylediklerine gelince: Allah onun çocuklarından —kız olsun, oğlan olsun— hiç birisine İslamı nasip etmemiştir. Eğer bir kişi Peygambere yakınlığından dolayı Müslüman olsaydı Abdullah olur ve o, dünya ve ahirette insanların en hayırlısı olurdu. Ne var ki Allah İslamı istediğine nasip etmiştir. Şöyle buyurmaktadır: «Ey Muhammed! Sen sevdiğini doğru yola eriştiremezsin, ama Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Doğru yola girecekleri en iyi o o bilir. (Kasas, 56). Allah Resulallahı gönderdiğinde dört amcası vardı, şöyle buyurdu: «Yakınlarını ve akrabalarını inzar et. (Şuara, 214). Bu emir üzerine Peygamber amcalarını inzar etti ve onları İslama çağırdı. Bunlardan ikisi bu çağrıya uydu, birisi benim babandı. İkisi ise bu çağrıyı reddetti, bunlardan birisi ise senin baban idi. Allah (c.c) onların ikisinin akrabalık bağlarını ortadan kaldırdı, ikisi ile Peygamber arasında yakınlık, zimmet ve miras tanımadı. Sen kendinin cehennem ehlinden en hafif azap görecek olanın oğlu ve kötülerin hayırlısının oğlu olduğunu iddia ediyorsun. Allaha küfrün küçüğü olmadığı gibi Onun azabının da hafifi ve basiti yoktur. Kötülüğün de hayırlısı olamaz. Allaha inanan kişiye cehennemle övünmek yakışmaz. Sen şu ayeti bilirsin; «Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır. (Şuara, 227). Hasanın durumuna ve Abdülmuttalibin onu iki kere meydana getirdiğine ve Peygamber in de seni iki defa meydana getirdiğine gelinçe, bütün gelmişlerin ve gelecek olanların en hayırlısı olan Resulallahı Haşim bir kere meydana getirdiği gibi, Abdülmuttalib de onu bir kere meydana getirmiştir. Sen kendini anne ve baba bakımından Haşimin en ortasında ve en soylusu olduğunu ileri sürüyor, acemin doğurmadığını ve ümmü veled soyundan gelmediğini iddia ediyorsun. Senin bütün Haşimoğullarına karşı övündüğünü gördüm. Dikkat et, yazıklar olsun sana, yarın Allahın huzurunda durumun ne olacak? Haddini aştın. Baba, çocuklar ve kardeş bakımından senden daha hayırlı olan Resulallahın oğlu İbrahime karşı kendini üstün görüyorsun. Ümmü veledlerin kendi oğulları hariç, babanın soyundan gelenlerin ve özellikle bunların en faziletlilerinin hepsi ümmü veledden doğan erkek çocuklardır. Resulallah in vefatından sonra içinizde Ali b. Hüseyinden daha faziletlisi yoktur. Böyle olmakla birlikte o bir ümmü veleddir. Ali b. Hüseyin de- den Hasan b. Hüseyinden daha hayırlıdır. Ali b. Hüseyinden sonra içinizde Muhammed b. Ali gibisi yoktur. O da bir ümmü veleddir ve baban dan daha hayırlıdır. Onun oğlu Cafer gibisi de yoktur. Onun annesi de aynı şekilde bir ümmü veleddir ve o da senden daha hayırlıdır. «Siz Resulallahın çocuklarısınız.» şeklindeki sözüne gelince, Allah şöyle buyurmuştur: «Muhammed içinizden her hangi birinizin babası değildir, O Allahın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.» (Ahzab, 40). Fakat siz kızının çocuklarısınız, anneniz ise, Resulallahın yakınıdır. Ancak ona Resulallahın mirası caiz olmadığı gibi, velayette de mirascı olamaz. Anneniz için hilafet de caiz değildir. Pekiyi, bu durumda olan bir kadın vasıtasıyla nasıl mirasçı olunur? Baban her durumda hilafete talip oldu. Fatımayı gündüz çıkardı, gizlice tedavi etti ve geceleyin defnetti. İki şeyh (Ebu Bekir ile Ömer) hariç, halk buna karşı çıktı. Müslümanlar arasında ibtilafların kalktığı yıl gelip çatınca miras hukukunda anne tarafından dede ile dayı ve teyzeye va-. ris olunamayacağı kesinlik kazandı. Ali ile övünmene gelince, Resulallah ın vefatı yaklaşınca namazı başkasının kıldırmasını emretmiştir. Daha sonra halk sırasıyla Ebu Bekir ile Ömeri halife seçti, Aliyi seçmedi. Ali altı kişinin içinde yer aldığı halde, hiç biri ona rey vermediler ve onun hilafette hakkı olmadığı görüşünü benimsediler. Abdurrahman, kendisini itham ettiği halde Osmanı tercih etti. Ali ile Zübeyr ve Talha savaş yaptılar. Sad Aliye beyati kabul .etmedi, ona kapısını kapattı ve daha sonra Muaviyeye beyat etti. Ali bundan sonra her yerde hilafeti istedi ve bunun için savaştı, ancak arkadaşları kendisinden ayrıldılar ve daha iktidar olmadan taraftarları kendisi hakkında şüpheye düştüler. Daha sonra güvendiği iki kişiyi hakem yaptı, ikisine de Allahın ahdini ve misakını verdi, her ikisi de hilafetten uzaklaştırılmasında birleştiler. Daha sonra Hasan hilafeti bez parçası ve para karşılığında sattıktan sonra Hicaza gitti, taraftarlarını da Muaviyenin eline teslim etti. İşi ehli olmayana bıraktı ve haksız olarak mal elde etti. Eğer sizin hilafette birazcık hakkınız varsa onu | da böylece satıp parasını aldınız. Daha sonra amcan Hüseyin, İbn Mercaneye karşı isyan etti. Halk İbn Mercanenin yanında yer alıp Hüseyini öldürdü ve başını alıp ona getirdiler. Daha sonra Beni Ümeyyeye karşı isyanda bulundunuz. Sizi öldürüp hurma dallarına astılar. Kiminizi ateşte yaktılar, kiminizi beldelerinizden sürgün ettiler. Bu durum Yahya b. Zeyd Horasanda öldürülünceye kadar devam etti. Onlar erkeklerinizi öldürdüler, çocuklar ile kadınları esir ederek eyersiz atlar üzerinde Şama götürdüler. Bu durum bizim Emevilere isyan edip sizin öcünüzü, kanlarınızın karşılığını alıncaya ve onların yerleri ve yurtlarına sizi mirasçı kılıncaya kadar devam etti. Biz sizi onların seleflerine karşı yükseltip üstün kıldık. Sen ise bunları bizim aleyhimize delil getirdin. Sen bizim babanı Hamza, Abbas ve Cafere takaddüm edeceğimizi zannettin. Durum senin sandığın gibi değildir, bunlar dünyadan faziletli olarak çekip gittiler. Baban ise savaşlar ve harplerle imtihana çekildi. Emeviler onu farz namazlarda kafiri lanetler gibi lanetlediler. Biz ise onun için mücadele ettik, faziletini hatırlattık, onlara babana yaptıklarından dolayı sert davrandık ve zulmettik. Sen Cahiliyye devrinde işimizin hacılara su dağıtmak ve zemzem işini idare etmek olduğunu bilirsin: Bu iş kardeşleri içinde Abbasa verilmiştir. Bu hususta deden bizimle tartıştı, ancak Ömer onun idaresini bize bıraktı. Biz ,bu işi hem Cahiliyye döneminde, hem de İslam geldikten sonra yürüttük. Medine ehli kıtlıkla karşılaştığında Ömer Allah (c.c) bolluk ihsan edinceye kadar sadece babamız vasıtasıyla kendisini Allaha yaklaştırıp tevessülde bulundu. Ömer bu esnada baban hayatta olmasına rağmen onun vasıtasıyla yakınlık göstermedi. Son Peygamberden sonra Abdülmuttalip oğullarından ondan başka kimsenin kalmadığını biliyorsun. Onun mirası amcaları vasıtasıyla oldu, sonra hilafeti Beni Haşim den birden çok kişi istedi. Ne var ki, buna onun çocukları eriştiler. Ha cılara su dağıtma görevi de babamızın çocuklarının hakkıdır. Dünya ve ahirette şeref ve faziletçe onun önüne geçen kimse yoktur. Abbas hem onun mirasçısı, hem de miras bırakanıdır. Bedir hususunda zikrettiklerine gelince, İslam geldiğinde Abbas Ebü Talib ve ailesinin geçimini üzerine almış, kıtlık sırasında onlara bakmıştı. Eğer o Bedire iştirak etseydi, Talib ve Akil açlıktan ölür, Utbe ile Şeybenin kaplarını yalarlardı. Fakat Abbas onların karınlarını doyurarak sizden utanmayı, ar ve aybı kaldırdı. Sizin nafakanızı temin edip sıkıntılarınızı giderdi. Biz küfür döneminde nafakanızı sağladığımız, sizi esaretten kurtardığımız, soy bakımından sizden üstün olduğumuz, sizden daha önce son peygambere mirasçı olduğumuz, intikamınızı almak istediğimiz, sizin yapamadıklarınızı elde ettiğimiz halde bize karşı kendinizi nasıl üstün görüyorsunuz. Allahın selam ve rahmeti üzerinize olsun.» Muhammed, Muhammed b. Hasan b. Muaviye b. Abdullah b. Cafer b. Ebi Talibi Mekkeye, Kasım b. İshakı Yemene, Musa b. Abdullahı Şama vali tayin etmiş, Muhammed b, Hasan ile Kasım da Mekkeye gitmişlerdi. Mansürun Mekke valisi Seri b. Abdullah bunların üzerine yürüdü ve Batn-ı Ezahirde yetişerek onları mağlup etti. Muhammed Mekkeye girdi ve burada çok az kaldı. Bu arada kendisine Muhammed b. Abdullahın mektubu geldi. Muhammed b. Abdullah mektubunda beraberindekiler ile kendisine gelmesini emrediyor ve İsa b. Müsanın da kendisine harp etmek için geldiğini bildiriyosdu. Muhammed ve Kasım Mekkeden çıktılar, ancak Kudeyd yakınında iken Muhammedin öldürüldüğü haberini aldılar. Bunun üzerine Muhammed b. Hasan ve taraftarları kaçarak dağıldılar, Muhammed İbrahimin yanına geldi ve İbrahim öldürülünceye kadar onun yanında kaldı. Kasım ise İsanın karısı olan Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Caferin kızı kendisine, kardeşine, Muaviye ve diğerlerine eman verinceye kadar Medinede gizlendi. Musa b. Abdullaha gelince, beraberinde Muhammed b. Halid elKasrinin azatlısı Rizam olduğu halde Şama doğru yürüdü. Rizam, Muhammed el-Kasrinin mektubunu alınca Müsadan ayrılarak Mansüruv yanına gitti. Bu sırada Muhammed b. Abdullah ortaya çıktı ve Muhammed el-Kasriyi hapsetti. Musa Şama vardı, ancak Şamlılar kendisini kötülük ve kabalıkla karşıladılar. Bunun üzerine, Muhammede şunları yazdı: «Ben Şama ve Şamlılara geldim. En iyileri: “Biz bu işten (hilafet meselesinden) bıktık ve bu yüzden sıkıntıya düştük. İçimizde bu işe muvafakat edecek kimse olmadığı gibi, ona ihtiyacımız da yoktur.” diyor. Bir kısmı da sabaha çıkarsak ve yarın akşama yetişirsek bize karşı koyacaklarına yemin ettiler. Sana şunları ortadan kaybolarak yazdım ve kendimden korkuyorum.» Müsa, daha sonra Medineye döndü. Bir rivayete göre, Musa Basraya gelmiş ve kendisine yiyecek alması için bir arkadaşına haber göndermişti. Arkadaşı yiyeceği aldıktan sonra siyahi bir hamalın sırtında bu yiyecekleri Müsaya getirdi. Hamalı Müsanın kaldığı eve soktu ve kendisi çıkıp gitti. Masanın evi biraz sonra kuşatıldı; kendisi, oğlu Abdullah ve kölesi ele geçirildi. Bun. lar yakalanarak Muhammed b. Süleyman b. Ali b. Abdullah b. Abböasın yanına getirildiler. Musa onu görünce: «Allah sizleri bana yaklaştırmasın ve sizi yaşatmasın. İçinde bulunduğum belde hariç bütün beldeleri terkettim. Sizin yakınlığınıza sığınırsam Müminlerin emirini kızdırmış olurum.» dedi. Daha sonra bunları Mansüra gönderdi. Mansürun emri üzerine Musa ve oğullarının her birine beş yüzer sopa vuruldu. “Ah!” bile demediler. Mansür bunun üzerine: «Ben batıl ehlinin sabrını mazur görürüm. Pekiyi, ya bunların hali ne?» dedi. Müsa: «Hak ehli sabra daha, layıktırlar.» diye karşılık verdi. Mansür daha sonra bunları çıkardı ve emri üzerine hapsolundular.