"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Ebu Müslim el-Horasaninin Öldürülmesi

Ebü Müslim el-Horasani bu yılda Mansür tarafından öldürüldü. Öldürülmesinin sebebi şudur: Ebü Müslim anlattığımız şekilde Seffaha mektup yazıp hacc için izin istemişti. Seffah da Cezire, Armenia ve Azerbeycanın başında bulunan Mansüra yazmış: «Ebü Müslim mektup yazıp benden hacc için izin istedi, ben de izin verdim. Fakat kendisini aynı zamanda hacc emiri tayin etmemi de istiyor. Bana yaz, eğer hacc emiri olmak istiyorsan bu görevi sana,vereyim, çünkü sen Mekkede olursan önüne geçmeğe tamah edemez.» demişti. Mansür kardeşi Seffaha mektup yazıp izin istedi, Seffah da kendisine izin verdi ve Mansür bunun üzerine Enbara geldi. Ebu Müslim: «Ebü Cafer bu yıldan başka haccederek biryıl bulamadı mı?» dedi ve bundan dolayı ona karşı kin besledi. O sene birlikte haccettiler. Ebu Müslim göçebe Arapları giydiriyor, yolları ve su kuyularını ıslah ediyor, bu da kendisi için bir anılma vesilesi oluyordu. Göçebe Araplar şöyle diyorlardı: «Bunlar onun hakkında uydurulan yalan şeylerdir.» Mekkeye gelip Yemenlileri görünce: «Bunlar ne askeri? Zarif dilli birisi bunlarla karşılaşsa gözyaşları sel gibi akar.» demişti. Hacc mevsimi sona erip halk ayrılmağa başlayınca Ebu Müslim yolda Ebu Caferi geçti. Daha sonra kendisine Seffahın ölüm haberi geldi, bunun üzerine de Ebu Cafere kardeşinin vefatından dolayı bir taziye mektubu yazdı. fakat halifeliği tebrik etmedi, aynı zamanda kendisine yetişinceye kadar Ebu Caferi durup beklemediği gibi geriye de dönmedi. Ebu Cafer buna çok kızdı ve ona ağır bir mektup yazdı. Ebu Müslim mektup geldikten sonra ona hilafetini tebrik eden bir mektup yazdı, sonra ilerledi ve Enbara geldi. İsa b. Müsayı kendisine beyat etmesi için yanına çağırdı, İsa da geldi. Bu arada Ebu Cafer de geldi ve Abdullah b. Aliye karşı baş kaldırdı. Mansür, daha önce geçtiği gibi, Ebu Müslimi Hasan b. Kahtabe ile birlikte onunla savaşmak üzere göndermişti. Hasan Mansürun veziri Ebu Eyyüba haber göndererek şu açıklamayı yaptı: «Ebü Müslimi Emirül Mümininin mektubu geldiğinde onu okurken gördüm. Sonra elindeki mektubu Malik b. Heyseme vermiş o da okuduktan sonra alaya alarak gülmüşlerdi.» Bu haber Ebu Eyyüb,e ulaşınca güldü ve: «Biz Ebü Müslimin Abdullah b. Aliden daha düşman olduğunu biliriz. Buna rağmen onlardan sadece birisiyle karşılaşmak isteriz. Biliyoruz ki, Horasanlılar Abdullahı sevmezler, onlardan pek çok kimseyi öldürmüştür. (On yedi kişi öldürmüştü.) Abdullah hezimete uğrayıp Ebu Müslim de askerlerini ganimet olarak topladığı zaman Ebu Cafer Ebu Hasibi malca uğranılan zararın tespiti için Ebu Müslime göndermiş, bununla da öldürülmesini istemişti. Ebü Müslim elçinin yanında söze başladı, ağzına geleni söyledi ve: «Ben kanlardan dolayı emin, mallardan dolayı da hainim.» dedi, ayrıca da Mansüra sövdü. Ebu Hasib Mansüra döndü ve olanları haber verdi. Mansür da Ebu Müslimin Horasanda bu durumu devam ettirmesinden korkarak ona bir mektup yazdı ve kendisini Mısır ve Şama vali tayin ettiğini, bunun kendisi için Horasandan daha hayırlı olacağını bildirdi. Devamla şöyle dedi: «Sevdiklerinle beraber Mısıra git, Şamda ikamet et; dolayısıyla Müminlerin emirinin yakınında olur, görüşmek istediğin zaman çabucak yanına gelirsin.» dedi. Mektup Ebu Müslime gelince kızdı ve: «Horasan benim olduğu halde beni Şama ve Mısıra tayin ediyorlar.» dedi, elçi de bu sözleri Mansüra yazdı. Ebu Müslim ihtilafları gidermek için Cezireden çıktı ve doğrudan Horasana yöneldi. Mansür Enbardan Medaine doğru yürürken Ebu Müslime kendisine doğru geldiğini bir mektupla bildirdi. Ebu Müslim de Zabdan ona şunları yazdı: «Müminlerin emiri için —Allah ona iyilik versin— Allahın imkan verdiği kimseden başka bir düşman kalmadı. Bize Sasan hanedanının meliklerinden naklolunduğuna göre, vezirlerin en tehlikeli oldukları dönemler savaş olmadığı sakin dönemlerdir. Biz sana yakın olmaktan kaçınıyor, vefalı davrandığın sürece de sana vefa göstermeğe hirs gösteriyoruz. Daha salim olması bakımından uzaktan emirlerini dinleyip itaat etmeğe gayret ediyoruz. Eğer bunlar seni hoşnut ederse bil ki senin en iyi köleleriniz, buna karşılık yalnız nefsinin arzusuna uyarak bizi kötü görür, yüz çevirirsen ben de sana sağlam bir biçimde vermiş olduğum ahdimi bozarım.» Mektup Mansürun eline ulaşınca o da Ebu Müslime şu karşılığı yazdı: «Mektubunu anladım. Senin özelliklerin, suçlarının çokluğu sebebiyle devletin düzen ve güvenini bozmak isteyen, meliklerine karşı sahtekar olan vezirlerin sıfatlarına uymuyor. Halbuki onların rahatı ancak toplumda dirlik ve düzenin olmasıyladır. Sen niçin kendini onlarla bir tuttun? Sen yapmakta olduğun işin güçlüklerine rağmen itaat edilen ve sözü dinlenilen birisisin. Bununla birlikte her sözünün dinlenmesi ve her konuda sana itaat edilmesi şartı da yoktur. Müminlerin emiri, eğer kulak verip dinlersen, sana rahatlaman için İsa b. Musa ile bir mektup gönderiyor. Allahtan seninle şeytan ve iğvaları arasını açmasını dilerim. Şeytan senin niyetini bozacak şu anda açmış olduğun kapıdan daha yakın ve sağlam bir kapı bulamasın.» Başka bir rivayete göre, Ebu Müslim de ona yazmış olduğu mektupta şöyle diyordu: «Yüce Allahın kullarına emri gereği bana delil olacak tam bir ilim sahibi, aynı zamanda Resulallaha akraba olan birini imam edindim. Şimdi o, Allahın kullarının emrine verdiği az bir şeye tamah edip Kelamullahı değiştirerek beni Kuranı bilmemekle suçluyor. Aynen gurura kapılan kimse gibi oldu. Mazeret kabul etmeyip tökezlemeyi bağışlamayacak şekilde kılıcımı çekip acımayı kaldırmamı bana emretti. Sizin saltanatınızı güçlendirmek için bunları yaptım. Neticede Allah bilmediğiniz kimseyi size tanıttı. Sonra Allah benim kalbime tevbe etme fikrini attı. Eğer Allah beni affederse, bu Onun bilinen ve kendisine nispet edilen büyüklüğünden dolayıdır. Fakat beni cezalandırırsa bu da benim kendi ellerimle yapıp takdim ettiğim şeyler sebebiyledir, çünkü Allah kullarına karşı asla zulmedici değildir.» Ebü Müslim içinde düşmanlık hisleri taşıyarak çıktı, Hulvan yolunu tuttu. Mansür da Enbardan Medaine yürüdü. Amcası İsa b. Ali ve Haşimoğullarından yanında bulunanlara: («Ebü Müslime bir mektup yazın.» diye tenbih etti. Ona durumunu yücelten ve şükran duygularını belirten, aynı zamanda üzerindeki görevini tamamlamasını isteyen bir mektup yazdılar. İtaat etmesi gerektiğini, isyankar davranışın neticesinden sakınmasını istiyorlar ve Mansüra dönmesini tavsiye ediyorlardı. Mansür mektubu Ebu Humeyd el-Merverrüzi ile gönderdi ve şöyle dedi: «Ebü Müslimle, bir insanla ne kadar yumuşak konuşulursa o de` rece yumuşak konuş, iyi davran ve ona bildir ki ben kendisini yücelttim ve ona hiç bir kimsenin yapmadığı iyiliği yaptım. Eğer düzelir ve istediğim gibi olursa severim, eğer ıslah olmaz ve dönmezse o zaman ona şunu söyle: “Müminlerin emiri sana diyor ki: Eğer düşman olarak ayrılr bana gelmezsen ve işlerine benden başkalarını vekil tayin edersen Abbasilerden olmayayım ve Muhammedin ehl-i beytinden uzak olayım ki, peşine bizzat ben düşer, seni öldürürüm. Eğer denize dalarsan ben de dalarım, ateşe atlarsan seni öldürmek için gözümü kırpmadan ateşe atlarım, ya da bundan önce ölürüm.” Bu sözlerimi, dönmesinden tamamen ümit kesip hiç bir hayır beklenilmeyecek duruma gelmedikçe söyleme.» Ebü Humeyd yola çıktı ve Hulvanda Ebu Müslime gelerek mektubu kendisine takdim etti, şöyle dedi: «Bazı kimseler seni kıskandıklarından ve aşırılığından dolayı Emirül-Mümininin senin hakkında söylemediği ve düşünmediği şeyleri sana getiriyorlar. Bununla da senin nimetini yok etmek ve durumunu değiştirmek istiyorlar. Onlara inanıp da durumunu sakın bozma.» Sonra da konuşmasına devam ederek: «Ey Ebu Müslim! Sen uzun zamandan beri al-i Muhammedin emirisin. Herkes de böyle biliyor. Allah dünya için toplayıp biriktirdiklerinden çok daha hayırlısını sana ahiret için hazırlamıştır! Öyleyse bu ecrini yok edercesine düşürüp zayi etme, şeytan seni etkisi altına almasın.» dedi Ebü Müslim ona: «Sen ne zamandan beri benimle böyle konuşur oldun?» diye sordu. Humeyd de ona: «Bizi bu işe ve Peygamberin ehl-i beytine itaat etmeğe sen çağırdın. (Abbasoğullarına itaate sen davet ettin). Yine bizi sana karşı çıkanlarla savaşmak üzere değişik sebepler için değişik bölgelerden çağırdın. Neticede Allah onlara itaatte bizleri birleştirdi, onlara sevgimiz sebebiyle kalplerimizi ısındırdı. Onlara yardımımız neticesinde de bizleri aziz kıldı. Biz onlardan kime kavuşmuşsak Allahın kalbimize bıraktığı sevgi ile kavuştuk. Nihayet onların ülkelerine derin görüşler ve samimi bir itaatle geldik. Arzumuza ve idealimizin sonuna ulaştığımız bir zamanda sen durumumuzu bozmak, sözümüzü dağıtmak mı istiyorsun? «Kim karşı çıkarsa onu öldürünüz, ben dahi size muhalefet etsem, beni de öldürünüz, dememiş miydim?» dedi. Ebü Müslim Ebu Nasr Malik b. el-Heyseme döndü: «Bunun bana neler söylediğini duymuyor musun? O kendi sözünü söylemiyor. ey Malik!» dedi. O da: «Onun sözlerine kulak asma. Bu adam seni halifeden korkutmasın. Ömrüme and olsun ki, onun asıl söylemek istediği bunlar değil, sonrası da bundan daha şiddetli olamaz. Yoluna git, sakın geri dönme. Allaha yemin olsun ki eğer Mansürun yanına gidersen seni öldürür. Onun içini senin hakkında öyle bir şey sardı ki, ebediyyen sana güvenmez.» dedi. Ebü Müslim: «Kalkınız.» dedi, kalktılar. Sonra Neyzeke bir haber gönderdi, geldi ve ona mektupta yazılanları ve Humeydin söylediklerini arzetti. Neyzek: «Gitıneni doğru bulmuyorum, Reye gidip orada ikamet etmenin iyi olacağı kanaatindeyim. Böylece Reyle Horasan arası senin olur. Onlar senin askerlerindir. Onlardan hiç bir kimse sana muhalefet etmez. Eğer Mansür sana karşı düzelir, düşmanlığından vazgeçerse sen de ona karşı düzelirsin. Şayet düzelmeyecek olursa, kendi askerlerinin arasında olursun, Horasön da senin arkanda olur. O halinle istediğini düşünebilirsin.» dedi. Ebü Humeydi çağırdı ve ona: «Seni bana gönderene dön ve ona söyle: “Gitmemeğe karar verdim.» Bunun üzerine Ebu Humeyd: «Halifenin istediğinin aksine mi karar verdin?» diye sordu. Ebu Müslim: «Evet.» diye cevap verdi. Humeyd: «Bunu yapma.» dedi. Müslimin dönmesinden tamamen ümidini kesince Ebu Caferin söylediklerini ona nakletti. Bunun üzerine Ebu Müslim öfkesinden dolayı uzun zaman sustu ve bir şey söylemedi. Sonra: «Kalk buradan.» dedi. Bu son sözler Ebu Müslimi kırmış ve korkutmuştu. Ebü Cafer Ebu Müslimin Horasandaki halifesi Ebu Davuda Ebu Müslimi itham eder mahiyette bir mektup yazmış ve: «Ben hayatta olduğum sürece Horasan valiliği senindir.» demişti. Ebu Davud bu mektubu aldıktan sonra Ebu Müslime yazarak: «Biz Allahın halifelerine ve Nebisi nin ehl-i beytine baş kaldırarak karşı durmayız. Sen de imamına muhalefet etme ve emrinden de dışarı çıkma.» dedi. Böyle bir durumdayken Ebu Davudun bu İfadeleri taşıyan bir mektubunun gelivermesi korkusunu ve üzüntüsünü arttırdı. Derhal Ebu Humeyde haber göndererek şöyle dedi: «Önce Horasana gitmeğe azmetmiştim, fakat şimdi en çok güvendiğim kişilerden biri olan Ebu İshakı Emirül-Müminine gönderip kanaatini öğreneyim, istiyorum.» Ardından Ebu İshakı gönderdi. Mekkeye geldiği zaman Haşimoğulları onu coşkuyla karşıladılar. Mansür da Ebu İshaka: «Ebü Müslimi niyetinden caydır, Horasan valiliğini sana vereyim.» dedi. Ebü İshak geri döndü ve Ebu Müslime: «Kötü bir şey görmedim. Senin hakkına saygı duyduklarını ve kendileri için ne istiyorlarsa aynını senin için de istediklerini müşahade ettim.» dedi. Aynı zamanda Emirül-Müminine dönüp ondan özür dilemesini de işaret etti. Ebu Müslim bunun üzerine halifeye gitmek için hazırlığa başladı. Bu durumu gören Neyzek: «Gitmek için hazırlanıyorsun?» diye sordu. «Evet.» cevabını alınca şöyle bir temsil! getirdi: «Kaderin hükmü karşısında insanlar çaresizdir; kader kavimlerin çarelerini bile hükümsüz bırakmıştır.» Ardından: «Madem ki gideceksin, Allah sana hayırlı etsin; fakat benden şu tek öğüdü kabul et: Huzuruna girdiğin zaman Mansüru derhal öldür, sonra da yy kimseye beyat et, çünkü halk sana karşı l gelmez.» dedi. Ebü Müslim Mansüra bir mektup yazarak yarına gelmekte oldugunu haber verdi. Ebu Nasrı yerine bırakarak yola çıktı. Ebu Nasra şöyle tenbih etti: «Mektubum gelinceye kadar bekle, eğer mektup mührümün yarısıyla mühürlenmişse bil ki o mektup benimdir; mührün tamamıyla mühürlenmişse de bil ki o mührü ben basmamışımdır.» Medaine üç bin kişiyle geldi ve adamlarını Hulvanda bıraktı. Ebü Müslimin mektubu Manstfira gelince okudu, veziri Ebu Eyyüba verdi. O da okuduktan sonra Mansür: «Allaha and olsun ki, onden gelenle gözümü doldursan da onu.yine de öldüreceğim.» dedi. Ebü Eyyüb, Ebu Müslimin adamlarının Mansürla birlikte kendisini de öldürmelerinden korkarak Seleme b. Said b. Cabiri çağırdı ve ona: «Şükretmesini bilir misin?» diye sordu. Seleme: «Evet.» dedi. Ebu Eyyüb: «Irak hakiminin karşılaştığı gibi bir servetle karşılaşacağın bir vilayete seni tayin etsem ve kardeşimi de —Kardeşini oraya sokmasının sebebi inandırıp hoşnut etmekti— beraber götürsen ve yarısını da ona versen olmaz mı?» dedi. Seleme yine: «Evèt.» diye cevap verince bu sefer Ebu Eyyüb: «Keşker bir yıl önce pek çok mahsul kaldırdı, bu sene de kat kat mahsul elde etti. O kalkan ürünü eğer doğrudan veya emanet olarak verirsem elinin ulaşamayacağı şeye konmuş olursun.» dedi. Seleme: «Bu mal nasıl benim olacak?» deyince de Ebu Eyyüb: «Ebü Müslime gelir, kendisini karşılar ve isteklerini sunarken senin dileğini de sunmasını ondan istersin, çünkü Müminlerin emiri geldiği zaman onu vali tayin edip kendisini rahatlatmak istiyor.» şeklinde sözler söyledi. Seleme onun bu sözleri üzerine şöyle dedi: «Emirül-Mümininle bir araya gelip görüşmemiz için bana izin nasıl terin edilecek?» Ebu Eyyüb bu konuda Seleme için izin istedi, Mansür da izin vermekle kalmadı, Ebü Müslime sevgi ve selamını de götürmesini emretti. Seleme yolda Ebü Müslime ulaştı ve haberi kendisine iletince çok memnun oldu. Halbuki bundan önce kederli ve üzgün idi. Mansürun yanına gelinceye kadar da sevinci sürdü. Ebü Müslim Mansürun bulunduğu yere yaklaşınca halka onu karşılamalarını emretti. Haşimoğulları ve diğtr halk Ebu Müslimi karşıladılar. Sonra geldi ve Mansürun huzuruna girdi, elini öptü; bu görüşmeden sonra Mansür Ebu Müslime gidip üç gün dinlenmesini ve banyo yapmasını söyledi. Ebu Müslim de yanından ayrıldı. Ertesi gün Mansüör, Osman b. Nehikı ve dört de muhafız istedi. Şebib b. Vac ile Ebu Hanife Harb b. Kays da bunlar arasındaydı. Muhafızları odanın arka tarafına koydu ve: «El çırpıp işaret verdiğim zaman onu öldürün.» dedi. Bir haberci göndererek Ebu Müslimi yanına çağırdı. Yanında İsa b. Musa olduğu halde kahvaltı yapıyordu. Verilen emir üzerine Ebu Müslim Mansürun huzuruna girdi. Mansür ona; «Abdullah b. Ali ile çarpıştığın iki kılıçtan haber ver, ne yaptın onları?» dedi. Ebu Müslim; «İşte onlardan biri!» deyince Mansür: «Göster onu bana.» dedi. O da kılıcını kınından çıkararak Mansüra uzattı. Alıp döşeğin altına koyduktan sonra başladı Ebu Müslimi azarlamağa: «Seffaha yazıp da onu mevattan (işlenmemiş boş topraklar) men etmenden haber ver. Bize öğretmek istediğin dinden haber ver.» Ebu Müslim: «Onu almanın helal olmayacağını zannettim, fakat mektubu gelince anladım ki, ehl-i beyt ilmin kaynağıdır.» dedi. Sonra aralarında şu konuşma geçti:
Mansür:
— Mekke yolunda beni geçmenin sebebi neydi? Onu söyle bana.
Ebü Müslim:
— İnsanlara zarar vereceği için su başında toplanmanızı hoş bulmadım, iyilik olsun diye seni geçtim.
Mansür:
— Peki, Mekke yolunda Ebu Abbasını ölüm haberi geldiği zaman bana dönmeyi söyleyen adama karşı söylediğin: “Biz ancak kendi görüşümüzü biliriz.” şeklindeki sözüne ne demeli? Geçip gittin, ne bekledin ki biz sana yetişelim, ne de bana geri döndün?
Ebü Müslim:
— Halka karşı iyi davranmanı isteyişim beni bunu yapmaktan alıkoydu ve sana karşı bir ihtilaf olmadan Küfeye gelirsin, dedim.
Mansür:
— Abdullahın cariyesini almak mı istedin?
Ebü Müslim:
— Hayır, zarar görmesinden korktum ve küçük bir çadıra koyup onu koruyacak birisini vekil tayin ettim.
Mansür: :
— Düşmanlığına ve Horasana hücumüna ne demeli?
Ebü Müslim:
— Senin kalbine bana karşı nefret girmiş olmasından korktum. Horasana geldim ki, oradan sana özrümü beyan eden bir mektup yazayım da kalbindeki düşmanlığı gidereyim.
Mansür:
— Horasanda topladığın mal nedir?
Ebü Müslim: |
— Onu orduyu ıslah edip güçlendirmek için topladım.
Mansür:
— Mektuba önce kendi adıyla başlayan, halam amine binti Ali ile nişanlanmak isteyen ve İbn Selit b. Abdullah b. Abbas olduğunu iddia eden adam sen değil misin? Şüphe yok ki başından büyük işlere kalkıştın ey annesiz kalasıca!
Aralarındaki konuşma sonra şöyle devam etti:
Mansür:
— Seni bu işe girdirmeden önce ve davetimizin de hemen ardından ileri gelen şahsiyetlerimizden birisi olan Süleyman b. Kesiri öldürmene sebep neydi?
Ebü Müslim:
— Muhalefet edip bana karşı geldi, ben de öldürdüm. Mansürun azarlayıcı sorgusu uzayınca: «Sebebi ben olmadığım halde başıma gelen musibetten sonra bunlar bana söylenilmez.» dedikten sonra: «Ey piç! And olsun ki senin yerinde bir millet de olsa mutlaka cezalandırırdım.» diye ilave etti ve ayrıca da şunları söyledi: «Sen ancak benim devletimde ve bizim gücümüzle iş yaptın. Eğer bunlar senin olsaydı seninle ilişkiyi koparmazdım.» o Ebu Müslim Mansürun elini kaptı; öpüyor, özür diliyordu. Mansür bu davranışı üzerine: «Seni şimdiye kadar böyle görmedim. Vallahi bu davranışınla öfkemi arttırıyorsun.» dedi. Ebu Müslim de: «Sen sadece Allahtan gelmesinden korktuğum şeyi yapıyorsun; yapma, bunu terket.» diye karşılıkta bulundu. Mansür iyice kızdı, küfretti ve elini çırpınca muhafızlar hemen ortaya çıktılar. Osman b. Nehik vurdu, kılıç bağını kesti. Bu arada Ebu Müslim: «Ey Emirül-Müminin! Beni düşmanına sakla.» dedi. Mansür: «Hayır, Allah o günü bana göstermesin; bana senden büyüt düşman mı olur?» diyerek karşılık verdi. Sonunda muhafızlar kılıçlarını aldılar, «Affet, affet.» diye bağırmaktayken öldürdüler. Bu sırada Masnür da «Kılıçlar her yanını sarınca af istiyorsun, öyle mi? Seni sünnetsizin oğlu senil» dedi. Böylece Ebu Müslim şaban ayının son beşinci gününde öldürülmüş oldu. Arkasından Mansür şöyle dedi: «Zannettin ki borç ödenmez, şimdi kile ile öde Eba Mihzem. Bir zamanlar içirdiğin ve boğazda acı alkam ağacından daha da acılık bırakan kadehten işte sana da içirildi.» Ebü Müslim görev yaptığı süre içerisinde altı yüz bin kişi öldürmüştü. Ebü Müslim öldürüldükten sonra Ebül-Cehm, Mansürun huzuruna girdi, Ebu Müslimi öldürülmüş halde görünce: «Biriken halkı dağıtayım mı?» diye sordu. Mansür da: «Evet, ayrıca emret de eşyalar başka bir bölmeye taşınsın.» diye karşılık verdi. Ebül Cehm dışarı çıktı ve: «Ayrılıp gidiniz; emir, Emirül-Müminin” in yanında konuşmak istiyor.» dedi. Halk aynı zamanda eşyasının da nakledildiğini görünce doğru söylediğini zannederek ayrılıp gittiler. Mansür onlara çeşitli hediyelerin verilmesini emretti. Ebu İshak da yüz bin dinar dağıttı. Ebü Müslimin öldürülmesinden sonra İsa b. Musa Mansürun huzuruna girdi ve: «Ey Emirül-Müminin! Ebu Müslim nerede?» diye sordu. «Biraz önce buradaydı.» deyince İsa: «Sen onun iyi tavsiyelerini, itaatini, İmam İbrahimin onun hakkındaki görüşünü biliyorsun?» dedi. Mansür bunun üzerine: «Ey ahmak! Vallahi, yeryüzünde sana karşı ondan daha fazla düşman olan birisini tanımıyorum. işte o şu örtünün altındadır.» diye karşılıkta bulundu. O zaman İsa: «İnna lillah ve inna ileyhi raciun (Şüphe yok ki biz Allahtan geldik, yine ona döneceğiz.) dedi. İsanın onun hakkında iyi bir kanaati vardı. Mansür ona; «Allah bu kanaatini boşa çıkarsın. Ebu Müslime karşı bir gücünüz, hükmünüz,. bir emir veya nehyiniz var mıydı? (Onunla başa çıkabiliyor muydunuz?)» dedi. Sonra Mansür Cafer b. Hanzalayı çağırdı ve ona: «Ebü Müslimin durumu hakkında ne diyorsun?» diye sordu. Cafer: «Ey Müminlerin emiri! Eğer başından bir kıl aldınsa hemen öldür ve mutlaka öldür.» dedi. Mansür da ona; «Allah seni muvaffak kılsın.» diye karşılık verdi. Ebu Müslimi öldürülmüş olarak görünce: «Ey Emirül-Müminin! Halifeliğin için bu günden say.» dedi. ” , Mansür dah asonra Ebu İshakı çağırdı ve huzuruna girince de: «Sen Allahın düşmanına üzerind ” ittifak ettikleri hususta engel olursun hal» dedi. (Ebü İshak Ebu Müslime Horasana gitmesini tavsiye etmişti.) Ebu İshak halifenin bu sözleri üzerine Ebu Müslimin korkusundan durdu; sağına soluna bakmağa başladı. Mansür: «Allah fasıkı öldürdü, istediğin gibi konuş.» dedi. Ebu Müslimin çıkartılmasını emretti. Ebu İshak Ebu Müslimi öyle görünce derhal Allah için secdeye kapandı ve uzun müddet secdede kaldıktan sonra; «Allaha hamd olsun ki bu gün senin sayende güven içinde bulunuyorum.» diyerek başını secdeden kaldırdı ve; «Allaha and olsun ki, tek;bir gün bile ona güvenmedim ve tek bir gün dahi ondan korkmadım. Ona her geldiğimde mutlaka vasiyetimi yapıyor, kefenimi ve güzel kokularımı yanıma alıyordum, yani ölüme hazır bir vaziyette geliyordum:. dedi ve bir de elbisesini kaldırdı ki, gerçekten biçilmiş ve koku sürülmüş ketenden bir bez parçası. Ebü Cafer onun bu halini görünce acıdı: «Halifene itaatle yönel ve seni fasıktan kurtardığı için de Allaha hamd et.» dedi, sonra da: «Şu cemaati çevremden dağıt, gitsinler.» diye ekledi. Mansür bundan sonra Ebu Nasr Malik b. Heyseme Ebu Müslimin lisanıyla ağırlıklarını ve ona bıraktığı şeyleri getirmesini emreden bir mektup yazdı ve mektubu Ebu Müslimin mührü ile mühürledi. Ebu Nasr mektuba bakıp da mührün tam olduğunu görünce derhal Ebu Müslimin yazmadığını anladı: « Yapacağınızı yaptınız ona.» dedi ve Horasana gitmek maksadıyla süratle Hemedana doğru yürüdü. Mansür Ebu Nasra kendisini Şehrezüra tayin ettiğini bildirdi, Hemedanın başında bulunan Züheyr b. et-Türkiye de: «Eğer Ebu Nasr sana uğrarsa onu hapset.» diye yazdı. Ebu Nasr Hemedanda iken mektup Züheyre vardı. Züheyr Ebu Nasra: «Senin için yemek hazırladım, evimize gelmekle bizi şereflendirmez misin?» dedi. Ebu Nasrın gelmesi üzerine de derhal yakalayıp hapsetti. Ebü Cafer daha sonra Züheyre bir mektup yazarak Ebu Nasrı öldürmesini emretti. Bu arada elçi Ebu Nasra Şehrezara tayin emrini getirdi. O konudaki arzusu üzerine Züheyr kendisini serbest bıraktı, o da çıkıp gitti. Bir gün sonra da Ebu Nasrı öldürmesiyle ilgili mektup Züheyrin eline ulaştı. Bunun üzerine şöyle dedi: «Tayiniyle ilgili bir mektup geldi, ben de onu salıverdim.» Ebü Nasr Mansüra geldi ve Mansür ona: «Ebü Müslime Horasana gitmesini söyledin mi?» diye sordu. Ebu Nasr şöyle karşılık verdi: «Evet, bize iyilik etmişti, ben de kendisine nasihat ettim. Müminlerin emiri beni yanına kabul ederse ona nasihatte bulunur ve şükrederim.» Mansür bunun üzerine onu bağışladı. Ravendiye günü olunca Ebu Nasr sarayı kapısında durdu ve: «Bugün kapıcı benim. Ben sağ kaldıkça hiç bir &imse içeri giremez.» dedi. Mansür kapıda duran bu kişinin durumunu sordu ve kendisine bilgi verilince Nasrın sadık kaldığını anladı. Züheyrin Ebu Nasrı Mansüra zincire vurulmuş olarak gönderdiği, Mansürun da ona iyilik edip Musula vali tayin ettiği şeklinde bir rivayet de vardır. Mansür Ebu Müslimi öldürdükten sonra halka bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: «Ey insanlar! İsyan vahşetine itaat etmek suretiyle insanlıktan çıkmayınız. Hakkın aydınlığındaki çalışmalarınızdan sonra batılın karanlıklarına doğru yürümeyiniz. Ebu Nüslim başlangıçta iyi idi, fakat son zamanlarda kötü yola saptı. Bizim kendisine verdiğimiz cezadan daha fazlasıyla insanları cezalandırdı. İçinin kötülüğü dışının güzelliğini bastırdı. Bu konuda bizi kınayanlar eğer bizim gibi sırdaşlığının kötü ve niyetinin bozuk olduğunu bilselerdi öldürmemizde bizi mazur görür, mühlet verdiğimiz için de bizi ayıplarlardı. Cezalandırmak ve kanın! akıtmak bize helal oluncaya kadar beyatını bozmağa ve güvensizliğe devam etti. Kendisine isyan edenler hakkında o ne hüküm vermişse biz de onun hakkında aynı hükmü verdik. Onun hakları Allahın hükmünü infaz etmemize engel olmadı. Nabiga ez-Zübyani, Numan hakkında ne güzel söylemiş: «Sana itaat edene bu itaatine karşılık sen de iyilikte bulun, onu menfaatlendir ve ona doğru yolu göster; Sana karşı gelene ise hiç merhamet etme ve öyle bir ceza ver ki zalimleri yaptıkları zulümlerden caydırsın.» Sonra konuştuğu yerden ayrıldı. Eba Müslim İkrimeden, Ebu Zübeyr el-Mekkiden, Sabit el-Bünani den, Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbasdan ve Sedirden hadis işitmiş; İbrahim b. Meymün es-Saiğ, Abdullah b. el-Mübarek ve daha başkaları da ondan hadis nakletmişlerdir. Bir gün konuşurken bir adam kalktı, ona: «Üzerinde gördüğüm bu siyah elbise de nedir?» diye sordu. Şöyle cevap verdi: «Ebü Zübeyrin Cabir b. Abdullahtan bana naklettiğine göre Peygamber fetih günü Mekkeye başında siyah bir sarık ile girdi. Bu ululuk ve saltanat elbisesidir. Ey köle! Vur boynunu.» dedi. Abdullah b. el-Mübareke: «Ebü Müslim mi daha hayırlıdır, yoksa Haccac mı?» diye soruldu, şöyle cevap verdi: «Ebü Müslim her hangi bir kimseden daha hayırlıydı diyemem, fakat Haccac ondan daha zalim idi.» Ebü Müslim nazik, cesur, görüş sahibi, akıllı, tedbirli, mahir ve kişilik sahibi idi. Bir gün kendisine: «Sen düşmanlarına karşı sahip olduğun bu üstünlüğe ne ile ulaştın?» diye soruldu. «Sabrı giyindim, sırları gizli tutmayı tercih ettim, hüzün ve kederlerle birlikte oldum, miktar ve hükümlere müsamaha gösterip aldırış etmedim; nihayet gayretimin ve arzumun sonuna ulaştım.» dedi, sonra da şunları söyledi: «Sasanoğulları meliklerinin aciz kaldıkları şeye ben sağlam ve yerinde bir görüş ve sırlarımı gizleyerek ulaştım. Onları kendilerinden önce hiç bir kimsenin dalmadığı bir, uykudan başlarına kılıçla vurarak uyandırdım. Kendi mülkleri olan Şamda uykuya dalmışlarken onları sarıp kuşatıverdim. Yırtıcı hayvanların çok olduğu bölgede koyunlarını otlatan çoban koyunlarından pasif olursa güttüklerini arslan kaçırır.» Denildiğine göre, Ebu Müslim Neysabüra semerli bir eşeğin üzerinde gelmişti. Yanında hiç kimse yoktu. Bir gece Fazüsiyanın evine gidip kapıyı çaldı. Ev halkı korkuyla uyanıp kendisini karşıladılar. Onlara: «Beyinize söyleyin, Ebu Müslim kapıda, bin dirhem ve bir de binek istiyor.» dedi. Beye bunu ulaştırdıklarında: «O nasıl bir kılıktadır ve yanında ne gibi teçhizat bulunmaktadır?» diye sordu. «Tek başına ve çok basit bir kıyafet içinde.» diyerek cevap verdiler. Bir müddet sustu, sonra bin dirhemle özel bineklerinden bir binek istedi ve izin verdi; huzuruna aldılar, Ebu Müslime şöyle dedi: «Ey Ebu Müslim! Biz istediğini verip senin ihtiyacını giderdik. Eğer başka bir ihtiyacın olursa temin etmeğe her zaman hazırız.» Ebü Müslim de ona; «Senin yaptığın iyiliği unutmayız.» diyerek karşılık verdi. Göreve geldiğinde akrabalarından birisi: o«Neysabüru ele geçirdigin zaman oranın mecusi dehkanı (beyi) Fazüsiyanın mallarından istediğin her şeyi elde edersin.» dedi. Eba Müslim: «Onun bizim yanımızda değeri vardır?» diye karşılık verdi. Neysabüru ele geçirdiği zaman kendisine Fazüsiyanın hediyeleri geldi, «Ondan gelen bu hediyeleri kabul etme, mallarının tamamını iste.» denildi. Ebu Müslim: «Onun benim yanımda değeri vardır.» dedi ve ne kendisine, ne adamlarından birine ve ne de mallarına asla ilişmedi. İşte bu onun ne derece iyi niyetli olduğunu ve insanlığının kemalini gösteriyor.