Bu yıl içerisinde Esed bin Abdullah, Abbasoğulları propagandacılarından bir grubu yakalayarak bir kısmını katledip bir kısmının burnunu, kulağını kesti, bir kısmını da hapsetti. Yakalananlar arasında Süleyman bin Kesir, Malik bin Heysem, Musa bin Kaab, Hıhiz bin Kurayz, Halid bin ibrahim ve Talha bin Züreyk gibi isimler vardı. Bunlar yakalanıp getirildiklerinde Esed bunlara: “Ey fasıklar! Allah Teala: Allah önce yaptıklarınızı affetmiştir. Kim aynı şeyi bir daha yaparsa, Allah ondan intikam alır, onu cezalandırır. buyurmuyor mu?” dedi. Süleyman Ona şöyle cevap verdi: “Bizim durumumuz şairin dediği gibidir: Keşke boğazıma duran sudan başka bir şey olsaydı da onu suyla indirseydim.”
“Vallahi akrepler (koğuculuk yapanlar) eline düştük. Biz senin kavmindeniz. Bunu sana Mudadılar takdim ettiler, çünlcü Kuteybe bin Müslime en fazla şiddet gösteren bizler idik. Bunlar onların intikamını almak peşine düştüler.”
Esed bunları hapse gönderdikten sonra Abdurrahman bin Nuayme görüşünü sordu. Abdurrahman bunları bağışlayıp aşiretlerine iade etmesini teklif etti. Esed bunu kabul etmedi, ancak kendi de Yemenli olduğundan bunlar arasında bulunan Yemenlileri ve Yemenlilerle müttefik olan Rabialıları serbest bıraktı. Mudar soyundan olanları katlettirmek niyetinde idi. Önce Musa bin Kaabı getirterek boynuna bir eşek yuları takıp çekti; Musanın dişleri kırıldı, yüzü ve burnu soyuldu. Daha sonra Lahiz bin Kurayzı getirtti. Lahiz, Esede:
“Bu yaptığın doğru değil; Yemenlileri ve Rabia soyundan olanları serbest bırakıyorsun, bize de bunları yapıyorsun.” dedi. Esed buna üç yüz kırbaç vurdurdu. Hasan bin Zeyd el-Ezdi araya girip bunun ve arkadaşlarının suçsuz olduklarına şahadet edince Esed bunlarla uğraşmaktan vazgeçti.