"Enter"a basıp içeriğe geçin
Filter by Kategoriler
Kuran-ı Kerim
Hadisler ve İslam Tarihi
Alevilik
İncil
Tevrat
Avesta
Mitoloji
Diğer Kitaplar

Cüneydin geçit vakası

Bu sene içerisinde Cüneyd savaş niyetiyle Taharistana doğru yola çıktı. Umare bin Hureymi on sekiz bin kişiyle başka bir yöne gönderdi. Türkler ordu toplayarak Semerkanda geldiler. O sırada Semerkandda Sevre bin Hürr vardı. Sevre, Cüneyde Hakanın Türkleri topladığını, kendisinin onlara karşı koyamadığını yazıp ısrarla yardım istedi.
Cüneyd askerlerine nehri (Seyhun veya Ceyhun) geçmelerini emrederek hareket emri verdi. Müceşşir bin Müzahim Sülemi, ibn Bistam Ezdi ve daha başka kimseler kalkarak: “Türkler başkalarına benzemezler, bizi saflar halinde karşılamazlar. Sen ise orduyu dağıtmış durumdasın, Müslim bin Abdurrahman Beyruzda, Bahteri Heratta, Umare bin Hureym de Taharistandadır. Horasanın sahibi bu nehri elli binden az sayıyla geçmez; sen Umareye haber gönder, gelip sana katılsın ve biraz da bekle, acele etme.” dediler. Cüneyd: “Peki, Sevre ve beraberindeki Müslümanların durumları ne olacak, bunları zor durumda nasıl bırakacağız? Sadece Mürreoğulları ile veya Şam ehlinden katılanlarla olsun, ben yine de nehri geçeceğim.” dedi ve ekledi:
Ah başıma gelen, ah başıma gelen; eğer ben onları katletmezsem siz benim saçımı yolun.

Cüneyd sonra nehri geçerek Kiş (Keş)de konaklayıp sefere hazırlandı.

Bunu haber alan Türkler Kiş yolundaki bütün kuyuları toprakla doldurdular.

Cüneyd arkadaşlarına: “Semerkanda gitmek için en uygun yol hangisidir?” diye sordu, arkadaşları: “Muhterika yolu.” diye cevap verince Müceşşir: “Kılıçla ölmek, ateşle ölmekten daha iyidir. Muhterika yolunda çok ağaç vardır, iki seneden beri ekilip biçilmediği için de çok ot bulunmaktadır. Eğer Hakan bizim karşımıza orada çıkarsa bu ağaçları ve otları yakar, ateşten ve dumandan helak oluruz. Akabe yolundan gitmemiz daha iyi, o yolonlar için de bizim için de eşit sayılır.” dedi.
Cüneyd Akabe yoluna koyularak dağa tırmandı. Atının gemini Müceşşir tutuyordu. Şöyle dedi: “Deniliyordu ki, Kays soyundan şımarık bir adamın elinde bir Horasan ordusu helak olacak, biz senin o kişi olmandan korktuk.” Cüneyd: “Kalbini ferah tut, korkmana gerek yok.” deyince de: “Hele aramız- ( da senin gibisi varken.” diye karşılık verdi.

Geceyi Akabede geçirdikten sonra Semerkanda dört fersah kalıncayal kadar yürüdüler, geçide girdiler. Sabahleyin Hakan büyük bir orduyla onların üstüne geldi. Suğd, Fergana, Şaş (Taşkent) halkıyla bir grup Türk Hakana katılmışlardı. Hakan öncü kuvvetlerinin başında olduğu halde hücuma geçtiler. Osman bin Abdullah bin Şihhir de öncü kuvvetlerin başında idi. Türkler dört bir yandan saldırıyorlardı. Cüneyd, Temim ve Ezdlileri sağ kanada, Rabia Kabilesini (dağın dibine doğru) sol kanada yerleştirdi. Temimoğullarının zırhlı süvarilerinin kumandanı Ubeydullah bin Züheyr bin Hayyan idi. Zırhsızlara ise Amr bin Cirkaş Minkari, diğer Temimlilere ise Amir bin Malik Himmani kumanda ediyordu. Ezdlilerin başında Abdullah bin Bistam bin Mesud bin Amr, zırhlı ve zırhsız süvarilerin başında ise, Fudayl bin Hennad ile Abdullah bin Havzan bulunuyordu.
iki ordu karşılaştı. Düşmanlar sol kanadı sıkıştırmak için sağ kanada YÜklendiler. Hassan bin Ubeydullah bin Zübeyr babasının önünde piyade olarak savaşmakta idi. Babası atına binip öyle savaşmasını emretti. Düşman sağ kanadı kıskaca aldı. Cüneyd, Nasr bin Seyyarı yardıma gönderdi. Nasr ve beraberindekiler büyük bir çaba sonucu düşmanı yarmağa muvaffak oldular. Düşmanlar Ubeydullah bin Züheyr, ibn Cirkaş ve Fudayl bin Hennadı öldürdüler. Sağ kanat harekete geçti. Cüneyd merkezde bekliyordu. Sol kanada geçerek Ezd sancağının altında durdu. Daha önceden Ezdlilere kötülüğü dokunnıuştu. Ezdlilerin bayraktarı şöyle dedi: “Biz, sen bize ikramda bulunasın diye canımızı tehlikeye atmıyoruz; fakat biliyorsun ki, bizden hayatta olan biri bulunduğu sürece sana kimse dokunamaz. Eğer zaferi kazanırsak bu sanadır, helak olursak sakın bize ağlama.” Bu sözlerinden sonra ileri çıktı ve öldürüldü. Sancağı ibn Müccaa aldı, O da katledildi. O gün Ezdlilerden seksen kişi katledilmiştir.
Her iki taraf bitap düşünceye kadar savaştılar. Öyle ki kılıçlar kesmez hale geldi. Artık sopalarla savaşıyorlardı. iki taraf da iyice usandı. Adeta birbirlerinin boyunlarına düştüler, sonra ayrıldılar. Ezdlilerden Abdullah bin Bistam, Muhammed bin Abdullah Havzan, Hasan bin Şeyh, süvari bölüğünUn kumandanı Fudayl, Yezid bin Fadl Haddam öldürüldü.
Yezid haccetmiş ve bu hac için yüz seksen bin dirhem harcamıştı.
Annesine şöyle demişti: “Allahın bana şehitlik nasip etmesi için dua et.” Annesi dua etmiş ve bu duadan sonra üzerine baygınlık gelmişti.
Yezid hac dönüşünden on üç gün sonra şehit düştü.
Nadr bin Raşid Abdi de bu savaşta öldürülmüştür. Nadr insanlar savaşırken, karısının yanına gitmiş ve şöyle demişti: “Ebu Damra kanlara bulanmış olarak getirilirse hillin nice olur?” Karısı cebini yırtmış ve: “yazıklar olsun.” demişti. Nadr: “Yeter, bütün kadınlar ağlayıp sızlasa da ben hurul-ine (hurilere) olan iştiyakımdan dolayı yine de onlara isyan ederim.” diyerek çıkmış ve şehit düşÜllceye kadar savaşmıştır. (Allah rahmet eylesin.)
insanlar bu durumda iken bir toz bulutu yükseldi ve içinden süvariler çıktı. Cüneydin münadisi: “Yere inin, yere inin!” diye bağırdı. Cüneyd ve diğerleri atlarından indiler. Sonra: “Hendekler kazın!” diye bağırdı. Her komutan kendi bölüğü için siper (hendek) kazdırdı.

Bu savaşta Ezd Kabilesinden yüz doksan kişi yaralanmıştı. Savaş cuma günü cereyan etmişti. Cumartesi günü öğle vaktinde Hakan tekrar geldi, savaş için en kolay yer olarak Bekir bin Vail soyunun bulunduğu yeri tespit etti. Oradaki bölüğün kumandanı Ziyad bin Harise idi. Hakan onların bulunduğu yere yöneldi. Kendilerine yaklaşınca Bekroğulları hücuma geçti, Cüneyd secdeye kapandı. Her iki taraf birbiriyle vuruşmağa başladı.