Yezid bin Mühelleb oğlu Muaviyeyi bırakarak Vasıftan ayrıldı. Beytülmali (hazine) ve esirleri de Onun yanında bıraktı. Kendisi Nilin ağzından Akr denilen yere geldi, kardeşi Abdülmelik bin Müheliebi ise Küfeye doğru yöneltti. Onu Abbas bin Velid Surada karşıladı, orada savaşa tutuştular. Abdülmelik ve arkadaşları onlara bir hücum yapıp dağıttılar. Basradan gelmiş olan Temim ve Kayslılar da onlarla beraberdi. Şöyle bağırdılar: “Ey Şam Ehli! Allah bizim yardımcımızdır.” Abdülmelikin askerleri onları nehre kadar çekilmek zorunda bırakmışlardı. Şam ehli: “Size bir beis yok, savaşın başında bizim bir hamlemiz vardır.” diye bağırarak Abdülmelikin ordusuna saldırdılar. Abdülmelik in ordusu hezimete uğradı ve Yezid in yanına döndü. Mesleme de Fırat Nehri kenarından Enbara yöneldi, bu nehrin üzerine bir köprü kurdurdu, nehri geçip Yezid bin Müheilebin yakımna geldi. Küfeden ve sınır boylarından pek çok insan Yezide gelip katıldı. Kendisine katılan Küfe ve Medineliler üzerine, Abdullah bin Süfyan bin Yezid bin Mugaffal Ezdiyi, Mezhie ve Esedlilere Numan bin ibrahim bin Eşteri, Kinde ve Rabia Kabilesine Muhammed bin ishak bin Eşası, Temim ve Hemedana Hanzala bin Attab bin Verka Temimiyi gönderdi. Bunların hepsini Mufaddal bin Mühellebin komutası altında topladı. ibn Mühellebin kuvvetleri yüz yirmi bin olarak sayıldı. Yezid bin Mühelleb: “Bunlarla beraber Horasandaki kavmin de benimle olmasını isterdim.” dedi. Sonra arkadaşlarını savaşa teşvik etti.
Abdülhamid bin Abdurrahman Nuhaylede karargah kurmuş, suları bölmüş, ibn Mühellebe katılmasınlar diye Küfeye gözeüler koymuş, Meslemeye, Sebre bin Abdurrahman bin Mihnefle beraber bir bölük göndermişti.
Bu arada Abdülhamid Küfedeki görevinden azledildi, yerine Muhammed bin Amr bin Velid bin Ukbe getirildi (Zuş-Şame).
Yezid ileri gelen adamlarını topladı, “On iki bin kişilik bir kuvvet kurup, kardeşim Muhammed bin Mühelleb komutasında göndermeyi düşünüyorum.
Bunlar geceleyin Meslemeye baskın yapsınlar, onların siperlerini kapatmak için yanlarında heybelerini, takımlarını götürsünler. Gecenin geriye kalan kısmında onlarla savaşsınlar, sabahleyin de ben onlara yardıma gelirim, sabah olunca askerlerle Ona yardıma koşarım. Bu durumda, Allahın bize zaferi müyesser kılacağını ümit ediyorum.” dedi. Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma geçti:
Sümeyda:
– Biz onları Allahın kitabına ve Resulünün sünnetine çağırdık. Onlar bunu kabul ettiklerini zannediyorlar. Onları aldatmağa, onlara zulmetmeğe hakkımız yok. Ne zaman ki bunu kabul etmediklerini söylerler, o zaman bunları yapabiliriz.”
Ebu Rübe (Artçı gurubun reisi):
– Sümeyda doğru söylüyor, yakışan budur.
Yezid:
– Yazıklar olsun size! Ümeyyeoğullarının Allahın kitabı, Resulünün sünnetiyle amel ettiklerine inanıyor musunuz? Bunu onlar ta baştan beri bırakmış, zayi etmişlerdir. Onlar sizi aldatmağa uğraşıyorlar. Ben Mervanın oğullarıyla karşılaştım; onların içinde en düzenbazı, en vefaslZı bu sarı çekirge (Mesleme)dir.
Orada bulunanlar:
– Onlar Allahın kitabına, Resulünün sünnetine çağrımızı reddetmedikçe biz bunu yapamayız.
Mervan bin Mühelleb Basrada halkı Şamlılar ile savaşa teşvik ediyor, Hasan-ı Basri de onlara engelolmağa çalışıyordu. Mervan bu durumu öğrenince halkı toplayarak şöyle bir konuşma yaptı: “Ben bu riyakar, sapık ihtiyarın (ismini zikretmiyor) halkı engellemeğe çalıştığını öğrendim. Vallahi, şayet komşusu Onun tahta evinden bir çubuk çekse, sürekli burnu kanar. Allaha yemin olsun ki, kabilenin düşükleri ve Fıratın yaban eşekleri ya bizim cemaatimizden el çeker, ya da biz Ona yapacağımızı biliriz.”
Hasan bunu duyunca: “Vallahi, Allahın beni Onun bu hakaretleri ile tekrim etmesini kötü görmüyorum.” şeklinde konuştu. Arkadaşları: “Eğer O sana bir kötülük yapmak isterse, biz sen istersen buna engeloluruz” dediler. Bunun üzerine Hasan onlara: “O zaman ben sizi nehyettiğim şeyi yapmış olur, Benim dışımda birbirinizi öldürmeyin, benim için birbirinizi öldürün. demiş olurum.” diye karşılık verdi.
Mervan bunu duyunca onları iyice gözünde büyüttü. Onların dağılmalarını istedi ve Hasanla uğraşmaktan vazgeçti.
Yezid bin Mühelleb ile Mesleme bin Abdülmelikin karşılaşması sekiz gün sürdü. Safer ayının on dördüncü gününe tesadüf eden cuma günü Mesleme Vaddaha haber göndererek gemilerle gelmesini ve köprüyü yakmasını emretti, sonra kendisi çıktı. Şam tarafının askerleri hazırlandı ve ibn Mühellebe yaklaştılar. Sağ cenahın başında Cebele bin Mahreme Kindi, sol cenahın başında Hüzeyl bin Züfer bin Haris Kilabi vardı. Abbas bin Velid ise sağ kanada Seyf bin Hani Hemedaniyi, sol kanada Süveyd bin Kaka Temimiyi geçirmişti ve hepsinin başında Mesleme vardı.
Yezid bin Mühelleb sağ kanada Habib bin Mühelleb, sol kanada da Mufaddal bin Mühellebi getirmişti. Şamlılardan biri ileri çıkıp teke tek çarpışmağa davet etti. Karşısına Muhammed bin Mühelleb çıktı. Muhammed bir darbe indirdi, ancak adam Onu ittirdi. Elinde demirden bir ellik (bileklik) vardı, buna rağmen Muhammed adamın elini kesti, adam atının boynuna tutunmak zorunda kaldı ve yenildi.
Vaddah köprüye yaklaştı ve ateşe verdi. Dumanı yükselince halk oraya koştu. Ufak çapta bir savaş oldu. Halk bu dumanı gördüğünde onlara: “Köprü yakıldı ve oraya giden hezimete uğradı.” denildi. Bu Yezide söylendiğinde:
“Neye yenildiler? Yani mağlubiyet söz konusu olacak kadar bir savaş mı cereyan etti?” dedi. Kendisine: “Köprü yakıldı, kimse sebat edemedi.” denildi. Bunun üzerine: “Allah belalarını versin! Dumandan kaçan sinekler… ” diye söylendi.
Sonra arkadaşlarıyla beraber çıktı ve şöyle dedi: “Hezimete uğrayıp dönenlerin yüzlerine vurun.” Dediğini yaptılar, fakat sayıları iyice artınca:
“Bırakın! Vallahi, artık onlar ve ben bir arada bulunamayız.” dedi.
Yezid kaçmayı düşünmüyordu. Yezid bin Hakem bin Ebiı-As Sakafi geldi, (Bu Reslilullahın arkadaşı Osman bin Ebiı-Asın kardeşinin oğludur. Onunla Mervanın babası Hakem bin Ebiı-As arasında neseb yoktur. Bu Vasıftadır.) sonra Yezide: “Artık Mervanoğullarının hükümranlığı inkiraza uğradı. Eğer bunu hala hissetmediysen, şimdi anla.” dedi. Yezid: “Hissetmedim. ” diyerek karşılık verdi. ibnul-Hakemin:
Ya melik olarak yaşa veya kerim olarak öl, Eğer kılıcın avucunda ölürsen mazur görüıürsün. demesi üzerine de: “Bu olabilir.” diye karşılık verdi.
Yezid arkadaşlarının yenilgisini gördüğünde, ” Ya Sümeyda! Benim görüşüm mü daha iyi, yoksa senin görüşün mü? Ben halkın isteğini sana bildirmedim mi?” dedi. SÜIDeyda: “Evet, bildirdin.” diye karşılıkta bulundu.
Denildiğine göre, Yezid, Eşhebin atında idi. Birisi gelip Ona: “Kardeşin Habib katledildi.” dedi. Bunun üzerine: “Ondan sonra yaşamakta hayır yok. Vallahi, yenilgiden sonra hayata buğz etmiştim, artık bu buğz ve nefretim iyice arttı, yürüyün!” şeklinde konuştu.
Halk Onun savaş isteğini anladı. Savaşı istemeyenler geri dur Yezidin yanında ise iyi bir topluluk kaldı. Yezid önde yürüyor, atlara rasladığı zaman onları dağıtıyor, Şam ehlinden bir topluluğa rastladığı zaman da yüz çevirip uzaklaşıyordu. Böylece Meslemeye doğru yöneldi. Yaklaştığında Mesleme atını getirtti. Şamlı süvariler Yezid ve arkadaşlarına hücum ettile:
Yezid, Sümeyda ve Muhammed bin Mühelleb öldürüldü.
Kelb soyundan Kahl bin Ayyaş isminde birisi Yezide bakınca: “Vallali. bu Yeziddir. And olsun ya ben Onu öldürürüm veya O beni öldürür. Ona ulaşıncaya kadar beni arkadaşlarından koruyun.” diyerek yanındakilerle hamle yaptı. Bir müddet savaştılar. iki grup birbirinden ayrıldığı sırada Yezid ölmüştü. Kahl da son nefesini vermek üzereydi. Kahl arkadaşlarına Yezıdin yerini göstererek Onu öldürdüğünü, Onun da kendisini öldürdüğünü işaretle bildirdi.
Yezidin başını Mürreoğullarının azatlısı getirdi. Ona: “Sen mi öldırdün?” diye sorulduğunda “Hayır.” diye cevap verdi.
Meslemeye gelince, Yezidin başını Halid bin Velid bin Ukbe bin Ebi Muayt ile Yezıd bin Abdülmelike gönderdi.
Yezidi, Huzeyl bin Züfer bin Haris Kilabinin öldürdüğü, fakat eğilip başını almağa tenezzül etmediği de rivayet edilir.
Yezid katledildiği sırada Mufaddal bin Mühelleb Şam ehli ile savaşmaktaydı. Yezidin öldürüldüğünü, askerlerinin hezimete uğradığını bilmiyordu. Her hücumunda onlara zayiat verdiriyordu. Yanında.Amir bin Umeysil Ezdi de vardı.
Bir müddet böyle savaştılar. Rabianın hezimete uğradığını gören Mufaddal bunlara bağırarak: “Ey Rabia aşireti! Hücum edin, hamle yapın. Siz hezimete uğramadınız, üstelik de bu sizin adetiniz değil. Canım size feda olsun, Irak ehli sizin tarafınızdan gelmesin!” dedi. Mufaddalın bu sözleri üzerine hücuma geçmek için geri döndüler.
Bu sırada Mufaddala: “Yezid, Habib ve Muhammed çoktan öldürüldü, insanlar etrafından dağıldı, sen burada ne yapıyorsun?” denildi, bunun üzeerine Vasıta gitti. Araplar arasında kılıcı Ondan güzel kullanan, harbe güzel hazırlanan yoktu.
Bir rivayete göre kardeşi Abdülmelik Mufaddala gelmiş, Yezidin öldürüldüğünü haber vermeyi uygun görmeyerek: “Emir (Yezid) Vasıta intikal etti” demiş, bunun üzerine Mufaddal, Mühelleb evladından kalanlarla Vasıta yönelmiş, Yezidin öldüğünü öğrenince de Abdülmelikle ebediyyen konuşmayacağına yemin etmiştir. Nitekim Kandabilde öldürülünceye kadar Onunla konuşmamıştır.
Harpte gözünden isabet almıştı, “Beni Abdülmelik ayıpladı. insanlar beni görüp: Şaşı, çökmüş bir ihtiyar deyince mazeretim ne olacak? Hala inanmadı mı, ben katledildim.” dedi.
Mufaddal savaşı bırakınca Şam askerleri Yezidin askerleri üzerine geldi. Ebu Rübe (Mürcienin arkadaşı) onlarla gündüz bir müddet savaştı. Mesleme üç yüz kadar esir aldı, bunları Küfeye gönderdi, orada hapsettirdi. Yezid bin Abdülmelikin mektubu Muhammed bin Amr bin Velide geldi. Yezid esirlerin boyunlarının vurulmasını emrediyordu. Emniyet teşkilatının (şurta) başında bulunan Uryan bin Heyseme esirleri yirmi yirmi, otuz otuz çıkarmasını söyledi. Otuz kadar Temimli kalkıp: “Biz onlara yenilmiştik, onlardan önce bizden başlayın.” dediler. Uryan bunları çıkartıp boyunlarını vurdurdu. Bunlar ölürken şöyle diyorlardı: “Mağlup olduk, biz bu cezayı hakettik.”
Bunların işi bittikten sonra Meslemenin mektubu geldi, esirlerin öldürülmesinden vazgeçilmesini emrediyordu. Mesleme gelip Hirede konakladı.
Yezidin hezimet haberi Vasıta gelince oğlu Muaviye otuz iki esiri çıkarıp boyunlarını vurdurdu. Bunlar arasında Adiyy bin Ertat, Muhammed bin Adiyy bin Ertat, Mismaın iki oğlu Malik ve Abdülmelik ve başkaları bulunuyordu. Sonra Basraya geldi. Yanında mal ve hazineleri bulunuyordu. Gemileri hazırlayıp denize açılmak için hazırlandılar. Yezid bin Mühelleb, Vedda bin Humeyn Ezdiyi Kandabile emir olarak göndermiş ve Ona: “Ben düşman üzerine yürüyorum. Şayet onlarla karşılaşırsam, onların önünü almadan meydandan ayrılmam. Eğer zafer kazamrsam sana ikramda bulunurum, yenilecek olursam, ehl-i beytim sana gelip sığınacaklar, orada kendilerini koruma altına alıncaya kadar Kandabilde kalırsın. Seni kavmim arasından onlar için seçtim, beni yanıltma.” diyerek kendisine iltica ettikleri takdirde onlara iyi muamele yapacağına dair ahit almıştı.
Mühellebin ailesi Basrada toplandığında mallarını gemilerle taşıdılar.
Dalgalara dalıp sonunda Kirman önlerine gelince gemilerden çıkıp malları taşıyıp hayvanlara yüklediler. Önderleri Mufaddal bin Mühelleb idi. Kirmanda pek çok topluluk vardı, bunlar Mufaddalın etrafında toplandılar. Mesleme bin Abdülmelik bunları bulmak üzere Müdrik bin Dabb Kelbiyi gönderdi. Müdrik, Mufaddal ve yanındakilere Akabede yetişip saldırdı. Mufaddalın adamlarından Numan bin ibrahim bin Eşter Nahai, Muhammed bin ishak bin Muhammed bin Eşas yaralanıp Hulvana kaçtı. Yerini bulup öldürdüler, başı Hirede bulunan Meslemeye getirildi. Mühellebin taraftarlarından bir grup geri dönüp eman istediler. Bunlara eman verildi. Malik bin ibrahim bin Eşter, Verd bin Abdullah bin Habib Saadi Temimi gibi zatlar da eman dileyenler arasında idi.
Mühellebin yakınları ve adamları Kandabile geldiler. Mesleme, Müdrik bin Dabbı bu görevden alıp Mühelleb soyundan olanların peşine Hilal bin Ahvez Temimiyi taktı. Hilal bunlara Kandabilde yetişti. Mühelleb ve adamları oraya girmek istemiş, Vedda bin Humeyd buna engel olınuştu. Hilal bin Ahvez de Mühelleb soyuna mübayin değildi. Karşı karşıya geldiklerinde Vedda sağ kanatta, Abdülmelik bin Hilal sol kanattaydı. Bunların her ikisi de Ezd soyundan idi. Hilal bin Ahvez eman bayrağını kaldırdı. Vedda bin Humeyd ve Abdülmelik bin HilalOna doğru yöneldiler. insanlar mühelleb soyundan olanları terk edip ayrıldılar. Mervan bin Mühelleb bunu görünce kadınlara dönüp onları öldürmek istedi, fakat Mufaddal buna izin vermedi. Kılıçlarını çekip yürüdüler ve başkalarının yanında öldürüldüler. Mühellebin oğulları Mufaddal, Abdülmelik, Ziyad ve Mervan, ayrıca Muaviye bin Yezid bin Mühelleb, Minhal bin Ebi Uyeyne bin Mühelleb, Kabisa bin Mühellebin iki oğlu Anır ve Muğire bunlar arasında idi. Ebu Uyeyne bin Mühelleb, Amr bin Yezid bin MühelIeb, Osman bin Mufaddal bin Mühelleb hariç, her birinin kulağına ismi yazılı bir parça takılarak başları götürüldü. Bunlar Rutbilde yakalanmıştı.
Hilal bin Ahvez Mühelleb soyunun kadınlarım, kesik başları ve diğer esirleri Hirede bulunan Meslemeye gönderdi. Mesleme bunları Yezid bin Abdülmelike, O da Halebde bulunan Abbas bin Velide gönderdi. Abbas bu başları sırıklara takıp diktirdi. Mesleme çocuk ve kadınları satmak istedi. Bunları Cerrah bin Abdullah Hakemi yüz bin dinar karşılığında satın alıp serbest bıraktı. Mesleme de Cerrabtan hiçbir şeyalmadı.
Yezid bin Mühellebin öldürüldüğü haberi Yezid bin Abdülmelike gelince hem zaferine, hem de hilafetten önce nefsinde bulunan şeye sevindi.
Aralarındaki düşmanlığın sebebi şu idi: Süleyman bin Abdülmelik zamanında ibn Mühelleb üzerine kokular sürünmüş olarak hamamdan çıkmış ve Yezid bin Abdülmelike uğramıştı. Yezid, Ömer bin Abdülazizin yanında idi. Aralarında şöyle bir konuşma olmuştu:
Yezid:
– Allah dünyayı takbih etsin. Pek az miktarda bir kokuyu bin dinara satsam, bunu sadece şerefli zengin kişiler alabilir.
Yezid bin Mühelleb:
– Güzel koku aslanın alnında olsa, ancak benim gibileri alabilir.
Yezid bin Abdülmelik:
– Eğer bir gün halife olursam, vallahi şeni katledeceğim.
Yezid bin Mühelleb:
– Eğer ben hayatta iken sen bu işi alırsan (halife olursan), senin yüzüne elli bin kılıç vuracağım.
işte aralarındaki düşmanlığın sebebi budur.
Esirler on üç kişi kadardı. Bunlar Yezid bin Abdülmelike getirildiği zaman yanında bulunan şair Kusayyir bin Azze şöyle demişti:
Bir halim kişi galip geldiği zaman ya cezanın en ağınnı verir veya affeder. Ey emirül-Müminın! Sen bunları affet, her ne kadar kötülük etmiş olsalar da…
Çünkü sevap bakımından hilmin en faziletlisi kızgınlık anında olanıdır.
Yezid bin Abdülmelik Ona: “Yazık sana Ebu Sahr! Merhamet damarın kabardı. Bu mümkün değil, çünkü Allah bunları pis işleri sebebiyle elime düşürdü.” diyerek esirleri öldürttü, sadece küçük bir çocuk kaldı. Bu çocuk:
“Beni de katledin, ben çocuk değilim.” deyince Yezid: “Onu bırakın bulüğa ersin.” dedi. Ancak çocuğun: “Ben kendimi biliyorum, ihtilam oldum, kadınlarla yattım.” demesi üzerine onu da öldürttü.
Katledilenlerin isimleri şöyledir: Yezid bin Mühellebin oğulları Muarik, Abdullah, Muğire, Mufaddal ve Mineab; Mufaddal bin Mühellebin oğulları Dureyd, Hacde, Gassan, Şebib ve Fazl; bir de Mufaddal bin Kabise bin MühelIeb.
Sabit Kutne, Yezid bin Mühellebe bir mersiye yazmış, Yezidin ölümüne duyduğu üzüntüyü belirtmiş ve fırsat düştüğünde aynı şeylerin kendisine de yapılacağını dile getirmiştir.
Uyayne bin Mühellebi bağışlaması için Hind binti Mühelleb, Yezid bin Abdülmelike haber göndermiş, O da kabul etmişti. Ömer ve Osman ise, Esed bin Abdülmelik Kasrinin Horasan emirliğine kadar sağ kalmış ve Esed bunların emniyet altında olduklarını bildirerek Horasana getirtmiştir.
(Kumenin nesebi şöyledir: Sabit bin Kaab bin Cabir Ateki Ezdi. Horasanda gözünden isabet almış ve gözüne pamuk (kutne) konmuş ve bu yüzden Kutne diye tanınmıştır. Sabit bin Kutne ile karıştırılmamalıdır. Bu sonuncu Huzai, evvelki Atekidir.)MESLEMENiN IRAK VE HORASANA TAYiNi
Mesleme bin Abdülmelik, Yezid bin Mühelleb ile savaşı bitirdikten sonra kardeşi Yezid bin Abdülmelik Küfe, Basra ve Horasanın idaresini kendisine vermişti, O da Muhammed bin Amr bin Velidi Küfeye tayin etti. Mühelleb soyundan sonra Küfe Valisi Şebib bin Haris Temimi idi. Mesleme oraya Abdurrahman bin Süleyman Kelbiyi göndermişti. Abdurrahman Basralıları katletmek isteyince Amr buna engelolmuş ve on gün mühlet verdikten sonra durumu Meslemeye bildirmişti. Mesleme Onu azledip Basra Valiliğine Abdülmelik bin Bişr bin Mervanı tayin etti, Amr bin Yezidi de emniyet (şurta) teşkilatının başına getirdi.